Sonucu merakla beklenen İYİ Parti kongresinin galibi Müsavat Dervişoğlu oldu. Genel başkan adayları centilmence ve demokratça bir yarış sergilediler. Kimse kimseyi aşağılamadı gerek Koray Aydın gerek Dervişoğlu gerekse Akalın pozitif bir dil kullandılar.  

Genel başkan adaylarının üçü de -milliyetçi gelenekten- gelen, vatanseverlikleri tescilli isimler. Hiçbiri hakkında dünya görüşleri ile temsil ettikleri kitle arasında bir karşıtlık olduğunu söylemek mümkün değil. Lakin, İYİ Partide farklı görüşte olan, merkez siyasetin inşasını isteyen isimler de var. Bu isimlerin akıbetini Sn. Dervişoğlu'nun izleyeceği politika tayin edecek. Bu aşamada İYİ Parti yönetiminin en önemli işi, partinin bütünlüğünü korumak olacaktır. 

Turan Çömez, Fakıbaba, Lütfullah Kayalar gibi isimler partiyi farklı kitlelere açan isimler. Özellikle Çömez çok etkili muhalefet yapan, tek başına bir parti gibi çalışan bir siyasetçi. Hem bu isimler kalmalı hem de bu isimlerin yanına yeni isimler ilave edilmelidir. Milliyetçiliğimiz dışlayıcı değil toplayıcı, yargılayıcı değil kucaklayıcı olmalıdır. Önemli olan, mevcut iktidarın maddi ve manevi tahribatından ülkeyi kurtaracak isimleri bir araya getirmektir. İçinde bulunduğumuz konjonktür muhalefetle hesaplaşmaya müsait bir konjonktür değil. Milliyetçilik, onu bir klanın dünya görüşü haline getirmek, milletin geri kalanından soyutlamak değildir. Milliyetçiliğimiz, millete yaslanmak, onu bütün renkleri ile kucaklamak, ortak endişesi ülkenin birlik ve refahı olan insanları bir araya getirmek olmalıdır. Bu ülkeye bağlılık duyanların, -bizden, partililerimizden- ibaret olmadığını görmek, siyasetimizi de ona göre tanzim etmek zorundayız. Atılacak adımlar, ya bu amaca hizmet ederek İYİ Partiyi büyütecek yahut MHP'nin kopyası, milliyetçiliği milletten alıp tekelleştirerek İYİ Partiyi küçültecektir. Bu zorlu görevde sn Dervişoğlu ve ekibine başarılar diliyorum. 

Kongrenin herhalde en can alıcı noktası sn Akşener'in vedasıydı. Etkili bir konuşma yaptı, müstakil seçime girmenin tek sorumlusu kendisi olmamasına rağmen sorumluluğu üzerine aldı. Girdiği son seçim hariç, bütün seçimlerden başarı ile çıkan bir siyasetçinin bu şekilde vedası doğrusu -siyasetin adaleti olmadığını- gösteren bir tablo gibiydi. Akşener, bir seçim kaybetmeyi veda nedeni sayarken, 27 yıldır her seçimi kaybeden başka isimler hala siyasette kalmaya, ahkam kesmeye devam ediyor. 

Akşener hem iktidar medyasının hem de muhalefet(CHP) medyasının çok haksızlığına muhatap oldu. İktidar medyası malum ama CHP medyası da öyleydi. Son genel seçimlerde muhalefet iş birliği yapmasına rağmen Halk TV'de Akşener ve adaylarını eleştiren bir sürü yayın yapıldı. Aytun Çıray gibi elli parti değiştirmiş isimler ekranlara çıkarılarak Akşener ve İYİ Parti adayları eleştirildi.(O eleştirilenlerden biri de bendim) Aynı televizyonun Selahattin Demirtaş'ın görüşlerine ayırdığı zaman ittifak ortağı Akşener'e ayrılan süreden fazlaydı. 

Ahlak dışı yayınlar şimdi de sürüyor. Özgür Özel, CB Erdoğan'la görüşmek istediğinde CHP medyası en küçük bir eleştiri getirmedi, Aynı şeyi Akşener söylese muhtemelen Erdoğan'a satıldığı iddia edilecekti. Nitekim, CB Erdoğan'ın Sn. Dervişoğlu'nu kutlaması bile o çevrelerce -anlamlı- bulundu. CHP Medyası, İYİ Partiyi denklem dışına itmedikçe CHP ile DEM'cileri bir araya getirmenin mümkün olmadığını biliyordu. İYİ Partiyi itip DEM Partiye yer açtılar. 

Akşener, arkasından onurlu bir mücadele bırakarak gitti. Türkiye’nin her karışını gezdi. Kapı kapı dolaştı. Seçmenle yüz yüze görüşme geleneğini başlattı. Tehditlere, saldırılara pabuç bırakmadı. Gönül isterdi ki, bu ülkenin başbakanı olarak siyasi hayatını noktalasın, ama olmadı. Yine de geride başarı dolu,  şerefli bir hikâye bıraktı. Giderayak koltuk hastalarına da önemli bir mesaj verdi.