Sinan Ateş iddianamesini bekletenler bu cinayetin arkasında olanlara hizmet etmediler. Zira iddianame geciktikçe daha çok gündemde kaldı, daha çok konuşuldu.

Hukukçular, iddianamedeki eksikleri tartıştılar. Hukukçu değilim ama 12 Eylül mahkemelerini görmüş biri olarak iddianamenin birkaç sanık hariç olaylarla sanıklar arasında bağlantı kurmadığını söyleyebilirim. Olay var, kişi var, ama olayla kişi arasındaki bağlantı boş bırakılmış. Mesela Audi marka bir araçtan bahsediliyor ama sahibinden söz edilmiyor. Keza dodo lakaplı Doğukan Cep'le Ankara ayağı arasındaki ilişki de kopuk. Bu kişiler dumanla mı haberleştiler?

Hukukçular dosyada bağlantıları gösteren delillerin bulunduğunu, ancak iddianameye bunların yansıtılmadığını söylüyorlar. Herkes iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmeyeceğini beklerken tesadüfe bakın ki sayın Bahçeli, "iddianame kabul edilmeli" dediği gün mahkeme de iddianameyi kabul etti.

Beni en çok üzen bir zamanlar evimizden çok zaman geçirdiğimiz, manevi yuvamız Ülkü Ocaklarının adının bu tür işlere karıştırılmasıdır. Ülkücünün ülkücü düşmanı olmaz, şayet buna teşvik eden birileri varsa ülkücünün düşmanı işte odur. Beklentim, bu cinayete en büyük tepkiyi Ülkü Ocaklarının göstermesiydi ama öyle olmadı tam tersine tepki gösterenlere tepki göstererek zımnen olayı sahiplenmiş oldular. Doğru bir politika yürütmediler, ülkücü vicdanda şüpheli duruma düştüler. Arkasında büyük bir tarih ve mücadele bulunan Ocaklarımız bu tür olayların dışında kalmalıdır. Ülkücülük muhteris siyasetçilerin değnekçiliği değil, vatan sevdalısı ve ahlak adamı olmaktır. Okumak, öğrenmek ve yaşamak biricik hedef olmalıdır. Şayet Sinan Ateş cinayeti vicdanları harekete geçirir,  bazılarının hazırladığı -kullanma kılavuzunu- yırtıp atmaya vesile olursa, bu menfur cinayet bir hayra vesile olmuş olur. Unutulmamalıdır ki, Sokak adamlığı ülkücülük değildir.

Bundan sonra iş yargınındır. Adalet kimsenin önünde diz çökmez, kimseye iltimas geçmez, gözünü siyasetin zirvelerine değil ,hakka hakikate diker. Yargıç vicdanını korudukça ona kimse hükmedemez. Önüne gelen davalarda maddi gerçeği arar ve bulur. Bu davada da yargıdan bunu bekliyoruz. Eline ülkücü kanı bulaşmış hiç kimse yargının pençesinden kurtulmamalıdır. Ülkücü öldürenin ülkücülüğü olmaz.  Yargı bu davada vereceği kararla ne kadar hür, ne kadar bağımsız veya ne kadar tutsak olduğunu gösterecektir.

Bu kurşun Sinan Ateş'e değil bütün Türk Milliyetçilerine sıkılmıştır. Şu veya bu sebeple arkasında duranlar da bu suçun ortağıdır. Üzüntümüz büyüktür, yargıya güvenmek istiyoruz. Unutulmamalıdır ki adalet varsa devlet vardır. Adalet yoksa devlet de yoktur.