Anne babadan veya aile yakınlarından Miras kalan mal üzerinde, diğer mirasçıların rızası olmaksızın tek başına tasarruf etmek hırsızlık suçunu oluşturur.
MİRAS ORTAKLIĞI, MİRASTAN MAL KAÇIRMA
Birden fazla mirasçı olduğu durumda tereke dahilindeki mallar üzerindeki mülkiyetin niteliği:
Medeni Kanunun 640’ıncı maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca “Birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.” ki buna “miras ortaklığı” denmektedir. Aynı maddenin 2’nci fıkrasında ise “Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.” hükmü bulunmaktadır ki bu hükümdeki “elbirliğiyle sahip olurlar” ibaresi de miras ortaklığında geçerli mülkiyet rejiminin elbirliği mülkiyeti olduğuna açıkça işaret etmektedir.
Elbirliği mülkiyeti ne demektir?
Aslında elbirliği mülkiyetinin ne olduğunu anlamak için Medeni Kanunun 701’inci ve 702’nci maddelerinin 2’nci fıkralarını dikkatli şekilde okuyup özümsemek yeterlidir.
701/2’ye göre;“Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.“
702/2’ye göre ise; “Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir.“
Bu hükümlerden, miras hukukuyla ilgili olarak çıkartılabilecek sonuçlar şunlardır:
Hiçbir mirasçı, diğer tüm mirasçıların rızası olmaksızın, tereke dahilindeki bir mal üzerinde tek başına tasarruf etme yetkisine sahip değildir.
Terekedeki her bir mal üzerinde her bir mirasçının hakkı vardır.
Bir olayda iki mirasçının olduğunu ve terekede sadece iki adet tam cumhuriyet altını olduğunu düşünelim: İşte bu durumda dahi, bir mirasçı, diğerinin rızası olmadan “Bu benim payım.” diyerek terekedeki bir cumhuriyet altınını alamaz çünkü o, almayı planladığı o bir cumhuriyet altınının tek başına maliki değildir, her iki cumhuriyet altınında da payı vardır. Kanunun deyimiyle her bir mirasçının hakkı, her iki altının tamamına “yaygındır”. (Tabii ki bu örnek, elbirliği mülkiyetinin ne olduğunu anlatabilmek için verilmiştir. Gerçek hayatta iki mirasçının anlaşarak terekeyi paylaşmalarına ve birer cumhuriyet altını alarak miras ortaklığını sona erdirmelerine hiçbir engel yoktur.)
Yukarıda altın için verilen örnek para için de geçerlidir. Terekede 1.000 TL’nin olduğu bir durumda, iki mirasçı varsa, “Her birinin payı 500 TL’dir.” denemez.
Türk Ceza Kanunu’ndaki ilgili hükümler
5237 sayılı Türk Ceza Kananu’nun hırsızlık suçunu düzenleyen 141’inci maddesi “Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.” şeklindedir. 144’üncü maddede ise bu suçun daha az cezayı gerektiren halleri düzenlenmiştir. 144/1’e göre;
Hırsızlık suçunun;
a) Paydaş veya elbirliği ile malik olunan mal üzerinde,
b) Bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla,
İşlenmesi halinde, şikayet üzerine, fail hakkında iki aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.
Görüldüğü üzere elbirliği ile malik olunan bir mal üzerinde dahi, diğer maliğin/maliklerin rızası olmaksızın tasarruf etmek hırsızlık suçunun kapsamına girmektedir. Yukarıdaki açıklamalarımız ışığında, birden fazla mirasçının bulunduğu her olayda, hırsızlıkla ilgili bu hükmün uygulama alanı bulabileceği kesinlikle unutulmamalıdır.
Anne, baba ve yetişkin iki çocuktan oluşan bir aile düşünelim. Baba öldüğünde geriye yasal mirasçılar olarak anne ve iki çocuk kalacaktır. Babanın terekesinde, imal yılı 1950, imal yeri İsviçre olan çok değerli bir antika kol saati olsun. Babanın ölümünden sonra annenin, iki çocuğunun rızası olmaksızın bu kol saatini alarak Kapalıçarşı’daki bir saatçiye satması şeklindeki eylem “elbirliğiyle malik olunan mal üzerinde hırsızlık” suçunu oluşturacaktır. Hiç şüphe yok ki gerçek hayatta hiçbir evlat, annesinin bu eylemine kolay kolay karşı çıkmaz. Zaten bu yüzden kanun koyucu hırsızlığın daha az cezayı gerektiren bu halini şikayete bağlı bir suç olarak düzenlemiştir. Diğer bir deyişle, örneğimizdeki iki çocuk, anneleri hakkında şikayetçi olmadıkça anne hakkında herhangi bir cezai soruşturma başlatılmayacaktır.
Öte yandan hayat sürprizlerle doludur ve biliyoruz ki konu miras olduğunda, en yakınlar bile kolayca “kanlı bıçaklı” olabilmektedir. Yakın zamanda, iki kardeş arasında, babalarından miras kalan zeytinlikteki zeytinlerin toplanmasından patlak veren bir hadise, “mirasçıların hırsızlığı” konusunu Anayasa Mahkemesi’nin önüne getirmiş ve Yüksek Mahkeme çok önemli tespitler içeren bir kararı oyçokluğuyla vermiştir. Kararın karşı oyları da bir o kadar önemli olduğu için, tamamını yazımız sonuna alıntılıyoruz.
Karara konu olayda Edremit’teki iki kardeşten biri, babalarından miras kalan zeytinlikteki zeytinleri diğerinin rızası olmaksızın toplar. Diğer kardeş de kardeşinden şikayetçi olur ve zeytinleri toplayan kardeş hakkında hırsızlık suçundan kamu davası açılır. Davayı gören Edremit (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesi, Türk Ceza Kanunu’nun yukarıda açıkladığımız 144’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla Anayasa Mahkemesi nezdinde itiraz yoluna başvurur. Anayasa Mahkemesi, aşağıdaki kararıyla söz konusu hükmün Anayasa’ya aykırı olmadığına oyçokluğuyla karar verir. Bu kararın kapsamlı bir analizine burada girmeyeceğiz. Ancak belirtmek isteriz ki kararla ilgili yazılan iki karşı oyda da çok doğru noktalara değinilmiştir. Gerçekten de paylı mülkiyet ile elbirliği mülkiyeti iki farklı mülkiyet rejimidir ve bunların ikisini birden tek bir madde altında suç olarak düzenlemek ceza hukuku uygulamasında büyük tereddütlere yol açabilecektir.
Sonuç olarak, yazımızın başlığındaki tespit kesinlikle geçerlidir. O da şudur: “Miras kalan mal üzerinde, diğer mirasçıların rızası olmaksızın tek başına tasarruf etmek hırsızlık suçunu oluşturur.” Dolayısıyla hiçbir mirasçı, miras ortaklığının hassas bir rejim olduğunu ve kalkışacağı bazı eylemlerin kendisini ceza hakiminin önüne çıkartabilecek potansiyeli olduğunu aklından bir an olsun çıkarmamalıdır.
Kaynak:mirasdavaları.com