Gündem

12 Eylül zulmünü unutmadık

KDYY’nin (Kadim Yurtlar Dayanışma Derneği) düzenlediği "12 Eylül ve Ülkücüler" isimli toplantı yoğun katılımcılarla gerçekleşti. "Ülkücü Delikanlılar Vuslat Kervanı" müdavimlerinin de katıldığı toplantıda 12 Eylül zulmü ve asılan 9 Ülkücü şehit konuşuldu.

Abone Ol

Haber: SELİM ÇORAKLI

KDYY’nin (Kadim Yurtlar Dayanışma Derneği) düzenlediği "12 Eylül ve Ülkücüler" isimli toplantı yoğun katılımcılarla gerçekleşti. "Ülkücü Delikanlılar Vuslat Kervanı" müdavimlerinin de katıldığı toplantıda 12 Eylül zulmü ve asılan 9 Ülkücü şehit konuşuldu. 

Mustafa Pehlivanoğlu, 7 Ekim 1980, 
Cevdet Karakaş, 4 Haziran 1981,
İsmet Şahin, 20 Ağustos 1981, 
Fikri Arıkan, 27 Mart 1982, 
Cengiz Baktemur, 2 Mayıs, 1982, 
Ali Bülent Orkan, 13 Ağustos 1982, 
Ahmet Kerse, 31 Ocak 1983, 
Halil Esendağ, 5 Haziran 1983, 
Selçuk Duracık, 5 Haziran 1983

Toplantıya çok sayıda 12 Eylül 1980 darbesi mağduru Taşmedreseli Ülkücüler de katılarak yaşadıkları zulümleri anlattılar.

Toplantı 12 Eylül cellatlar tarafından asılarak şehit edilen 9 ülkücü ve bütün ülkücü şehitler için Fatiha okunarak açıldı. Ardından bütün şehitlerin ruhu için Kur’an okundu. 
KDYY Başkanı Erhan Öztunç’un selamlama konuşmasının ardından toplantının açılış konuşmasını Ülkücü hareketin Dede Korkut’u Orhan Çakıroğlu yaptı. 

Çakıroğlu konuşmasında Türklerin tarihte üstlendikleri misyon itibariyle özel bir millet haline geldiklerini ve İslam’ın sancaktarlığını yaptığını belirtti ve ardından şunları söyledi: 
“Bu vasıflarından dolayı Türklüğün düşmanları onu tarih sahnesinden silmek için her zaman çalışmış ama başaramamıştır. Biz ülkücüler bu milletin mensubu olmaktan gurur duyuyoruz.”
Ülkücülerin Türk milleti içinde özel bir yerinin olduğunun altını çizen Çakıroğlu, “Ülkücü gönül ehli kişilerdir. Türk milletine hizmet etmekle görevlidir. Gönlünde İslam, Kur’an, Muhammet sevgisi olmayan ülkücü olamaz. Karnını ülkücülükten doyuranlar kendisini davasına adayan gerçek ülkücüleri anlayamaz.”

Ülke olarak büyük problemlerle karşıyayız. Biz dış tehlikelere kulak asmayız. Ancak iç tehlikeler her zaman daha çok zarar vermiştir. İçimizde hainler çok. Bunlar bizim gibiler ama bizi yok etmek için uğraşıyorlar. Ülkücü uyanık olmalıdır. Basiretli olmalıdır. Ülkücüler bu milletin teminatıdır, sigortasıdır. Geçmişte bedel ödemiş, cezaevlerine girmiş, işkencelere maruz kalmış ve idam edilmişlerdir. Ancak ülkücülere bunu yapan darbeci soysuzların sonu perişanlık olmuştur.”

Daha sonra mikrofonu alan Ülkü Ocakları eski İstanbul başkanı Mustafa Verkaya ise ülkücü hareketin verdiği mücadele ile tarihte eşsiz bir yer edindiğini söyledi ve programa katılanlara teşekkür etti. 

MHP eski milletvekili Ahmet Çakar ise, ülkücülerin davasını sürdürürken başına gelenleri anlatmayı ar ettiğini, ancak yaşananların tarihe mal edilmesi için mutlaka anlatılması gerektiği üzerinde durdu ve sözlerine şöyle devam etti:

“Emperyalizmin uşağı darbeci 12 Eylül cellatlarını iyi tanımamız gerekir. Yaşanan hadiseleri iyi tahlil etmek zorundayız. Bizi 12 Eylül ortamına sürükleyen sebepleri ve sonuçlarını araştırarak tarihe mal etmeliyiz. Bu çalışma gelecekte aynı tehlikeli durumlara düşmemek için şarttır. Ülkemize karşı kurulan tuzakları ancak böyle çözeriz. Bu hususta eksiklerimiz çok. Ülkücüler olarak sadece bu toplantılarda değil normal günlerde de irtibatını sıkılaştırmalıyız. 12 Eylül üzerimizden silindir gibi geçti. Biz ezilsek de yok olmadık. Ayağa kalkıp birlik ve dirlik içinde hedefe koşmalıyız. Başbuğumuz bize bu hususta gereken ilkeleri göstermiştir. İman abidesi şehitlerimizi unutmayalım. Şehit Recep Haşatlı ve oğlu Mustafa’yı unutmayalım. Şehitlerimizin hiç birini unutmadan gelecek nesillere anlatabilmeliyiz. Ülkücüler yaşına bakmadan bu ülke için hayatlarını ortaya koyup mücadele etti. Şehitler verdik. Bunun bedeli ülkücü davamızın iktidar olmasıdır. Davamızın yaşanmasıdır. Fert ve toplum olarak yaşamak hususunda eksiğimiz var. Ne yazık ki Yahudilerin davasına sahip çıktığının binde biri kadar davamıza sahip çıkamıyouz. Bu hususta bir araya gelerek dertlerimize çareler bulmak zorundayız.”
İstanbul Ülkü Ocakları eski Başkanı Erdem Karakoç ise ülkücülük bedel ödemek olduğu üzerinde durdu ve devamında şöyle dedi: “Biz bu bedeli fazlasıyla ödedik. Bize bedel ödetenler rezil biçimde gittiler. Bizim davamız Allah davasıdır, geçmişte davamıza sahip çıktık, şimdi de çıkıyoruz. Yarınlarda da bedel öderiz. Mücadelemiz başbuğun izinde devam edecektir.”
Taşmedreseli ülkücülerden İhsan Zomp ise, “12 Eylül zulmünü hepimiz gördük. Bedel ödedik. Bende bu bedeli öderken yazdığım bir şiirimi okuyacağım.” Dedikten sonra “Şehadeti Seçenler” isimli şiirini okudu.

Tarihçi akademisyen Doç. Dr. Ömer kul ise, bazı eksik yönlerimize değindi ve özetle şunları söyledi: “12 Eylül zulmünü yaşayanlar tarihe mal etmek için yazmalıdır. Tarih bilmemekten başımıza çok kötülükler geldi. İbret alınsa tarih tekerrür etmez. Gençlere ideal bir dava anlayışı bırakmak zorundayız. Bunun için yaşananlar kaleme alınmalıdır.”

Osman Tüfekçi ise, böyle bir toplantıya ilk defa katıldığını, ülkücülerin mutlaka bir çatı altında birleşmelerinin kaçınılmaz olduğunu vurguladı. 

Daha sonra söz alan Ülkücü gazeteci yazar Selim Çoraklı ise, ülkücü hareketin tarihinin yazılmadığını, bunu yazmaya çalışanların ise az olduğunu ve bu yazarlara ne yazık ki sahip çıkılmadığının üzerinde durdu ve sözlerini şöyle bitirdi: “Yazarlarımıza sahip çıkmadığımız için bugün edebiyatta, sanatta, sinemada, kültürde yokuz. Başkalarının yazdıklarını okuyoruz ve onların çizdikleri gündemlerde yaşıyoruz. Yazarlarımıza sahip çıkmazsak yarın arkamızdan bizi yazacak kimseyi bulamayız.”

Ülkücü yazar Fahrettin Budak da ülkücü yazarlara saip çıkılmaması üzerinde durdu ve ülkücülerin sigaraya verdikleri parayı ne yazık ki ülkücülerin kitaplarına vermediklerini söyleyerek sitem etti.  

Hayrettin Alp ve ülkücü şair köksal bey ise birer şiir okudu. 

Toplantı hep birlikte Kürşat marşısın söylenmesiyle sona erdi.