1947 CIA,1949 NATO kuruldu. 1950 sonlarına doğru ortak hareket etmeye başladılar. Genel anlamda dünyanın her yerinde bu ortaklık sürerken asıl ağırlık noktaları Ortadoğu ve Türkiye oldu. Temel nokta Sovyet Sosyalist Birliği’ne ve asıl olarakta komünizmin yayılmasına karşı bir eylem planı hazırlandı.
1943 yılında Yunanca beşgen anlamına gelen Pentagon inşaatı bitmiş ve iç yapılanmaya başlayarak önce CIA sonra NATO doğmuştur. Üç saç ayak. Gaye Avrupa’da terör eylemleri. Operasyonların duru durağı yoktu. Önce komünist ağlar suçlanarak, komünizmle mücadele dernekleri, adı altında taşeron olarak kullanacakları ülkelere yerleştiler.
Bu eylemlere, terörist yanılma eylemleri adı verilir. İtalya, cazibe merkezi oldu bu eylemlerde ama her nedense Pentagon’un en büyük masası Türkiye olmuştur. Hâli hazırda da Türkiye Pentagon masası birim içerisinde ilk sıradadır.
1991 Sovyet sisteminin çöküşü. Artık komünizm yerini İslam karşıtlığına bırakmış ve karşılığında terörü bitirecek ılımlı İslam sentezi ortaya atılmıştı.
Yani ikinci safha B planı…
B planı bu üçlü zirvenin devamlı perde arkasındaki aklıdır. Asıl plan budur. Bunun yanında planlamalar ve stratejiler bir satranç ustası kıvamındadır. Fetö olayında B planı devrededir ve ikinci aşamaya geçilmiştir. Durum analizin yapılması ve yaptırımların kabulü gerekmektedir.
Türkiye üzerine oynanan oyunlar Terör olayları bağlantılıdır. Dini kışkırtmalar, Alevi - Sünni çatışmaları, Türk- Kürt ve devamında etnik unsurun ön plana çıkarılması.
Maraş, Sivas ve Çorum olaylarına iyi bakın lütfen hep ortak noktalar aynı strateji ve planlar.
Bunları nasıl okumak gerek?... Nabzı okumalar. Türkiye bu tür olaylar karşısında ne yapabilir?, tespitleri.
Müdahale güçlerinin eksiklerini tespit ve bu raporlar üzerine ne yapılabilirim?, anlamı. 80 ihtilali, evveli, 28 Şubat kurgusu işte B planı üzerine hazırlıklar.
Türkiye devamlı A planı sürecinde devam etti. 15 Temmuz ön provasına kadar. Bu süreç içinde TSK içine yapılan gerek direkt gerek ise endirek müdahale ve yıpratma politikaları.
B planı demiştik, toplantılardan bahsetmiştik ve asıl olana, olacak olana yavaş yavaş gelmeye başlamıştık. Türkiye içinde ve dışında toplantılar devam ediyor ve bu toplantıların raporları gerekli masalara gidiyor, eksikler tespit edilerek sonuç raporları hazırlanıyordu.
CIA ve Pentagon (uçağın düşürülmesi ve Muhsin Başkan olayı ve onlardan evvel Eşref Bitlis Paşa suikastını başka bir inceleme yazımızda aktaracağımdan burada kısaca yazmayı hatıralarına saygısızlık sayıyorum) ikilisi Pensilvanya toplantısı sonrası B planına mevcut iktidarı dahil etme vakti geldiği kararına vararak Saray’dan acil ve gizli kodu ile randevu isterler. Zaten Saray’ın kulağına daha evvelden kar suyunu kaçırmış beklemeye başlamışlardı.
Önce oltaya yem takacaksın sonra suya sallayıp bekleyeceksin. Bu istihbarat elemanların kurduğu oyundur. İstihbarat elamanlarının ilk aldığı ders de budur.
Yemsiz olta ya da balıksız suda saatlerce sabır eğitimi.
Bu ara sözde imamlar ve basın yayın organları boş durmuyor algı yönetimi İle yapılacak kalkışmanın haklılığını vurguluyorlardı. Darbe yapılacak, iktidar el değiştirecek ve belli bir süre sonra fetö kırmızı halı ve askeri nizamla yeni Halife olarak karşılanacaktı.
Güven en üst seviyedeydi. Lakin gözlem yapamadıkları üst seviye yazar ve yönetimdekiler aileleriyle Avrupa ve Amerika’ya gidiyor ve bunu sessizce yaparak gündeme oturmuyorlardı. Kimse hissetmedi. Başarı kadar başarısız olmak da vardı. Tedbir önemli bir unsurdu. Devlet içinde bunu gören ve göz yumanlar sabırla bekliyor ve plan yapıyordu.
Kalkışma hazırdı lakin lider kimdi? Aslında bir numara bugüne kadar bir türlü ulaşılamayan bir numara iki kişi idi.
Kimdi bunlar sahi?
Bir türlü tespit edilmeyen fakat tutanaklarda adı sıkça geçen?
Her hangi bir şeyin en iyi saklayacağınız yer göz önünde olan yerdir. Devletin bildiği ve üstüne gidemediği bu isimleri benim yazmam etik olmayacağından yazmıyorum. Gerçi birçok şeyi yazmıyor hatıralara bırakıyorum.
Saray, bu randevu talebine sıcak baktı. Teklif ikinci kez gündemdeydi. Neydi bu teklif? FBI kayıtlarından aynen alıntı yaparak yazıyorum. ABD Dış İstihbarat Örgütü CIA, Tayyip Erdoğan’a “3 tercih” sunmuştu!..
O tercihler şunlardı:
1) Geri adım atacaksın... Her şeyi geri saracak, İsrail’le ilişkilerini düzeltecek, Çin’den silah almaktan vazgeçeceksin!.. Şanghay’dan uzak duracaksın. Gülen’den özür dileyeceksin... Bu senin birinci seçeneğin.
2) Sessizce istifa edip gideceksin... Çünkü biz, hali hazırda senin yerine gelecekleri belirledik. Yanında para varsa, onları da beraberinde götürebilirsin. Paralarınla İngiltere’ye gitmene izin vereceğiz.
3) Bunları kabul etmezsen, bizi bekle... Bu sana, iki senaryo sunar;
a) Kaddafi veya Saddam gibi yok edilirsin, seni Taksim Meydanı’nda, Gezi Parkı’nda öldürürüz.
b) Mübarek gibi korkak bir şekilde teslim olabilirsin... Seni İngiltere’de bir hapishaneye atarız, hayatının kalanını orada sürdürürsün!..
Es geçilen bir teklif daha eklenmişti. “Ortadoğu’da minyatür devletler kurup federasyon oluşturacağız. Sizi Başkanlık seçimlerine hazırlayacağız. Bu federe devletleri sizin yönetiminize bırakacağız. Yoksa ilk üç seçenekten birini kabul edeceksiniz”.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan güvendiği üç isimle istişare etmek istedi ve istişare ettiğinde, durumdan kendinden önce haberdar olduklarını sezdi.
Yalnızdı aynı Türkiye gibi. Bu duruma sessiz kalması mümkün değildi ama sesi kesilmiş, kime duyuracağını, kime güveneceğini bilmiyordu. Kalkışmayı o toplantıda öğrendi yanındaki sözde güvendiği insanlara dönerek”pisliğinizi temizleyin dedi” son teklif Türkiye’ye müdahale edilmemesi ve federe istenmemesi şartı ile kabul edildi. Artık kendiside saatler süren konuşmaların ardından kalkışmayı biliyordu…Pensilvanya tabiriyle darbe, CIA tabiriyle proje, Türk tarafı tabiriyle kalkışma!
Plan, Türk tarafında , tek taraflı olsa da, CIA ve Pentagon aklı eldeki kuş daldaki kuştan iyidir mahtığında hareket ediyordu. Eldeki kuş Fetö ve Türkiye.
Toplantıların hiç biri ertelenmedi.
Ertelenen tek şey Türkiye’ye müdahale ve bölünme süreci.
Darbe girişimi, başarısızlık üzerine kurularak, iç savaş denemesini analiz edilecekti.
İncirlik, Akıncılar, Büyük Ada toplantıları ve öne çıkarılan iki isim. Peki bu toplantılarının karşılığında Türk tarafında toplantı ve görüş alış verişi nasıl bir trafiğe bağlanmıştı?
Kalkışma gerçekte kontrollü darbeye doğru hamle mi yapmıştı?
Graham Fuller ince detayı şu cümle ile özetliyordu; “ Bizim iznimiz ve haberimiz olmadan dünyanın hiçbir yerinde DARBE yapılamaz."