Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin  Meclis’teki bütçe görüşmelerinde “Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2023 yılı itibarıyla geçerli 2 bin 709 tane protokolümüz var. Bu protokollerden 1167 tanesi resmi kurumlarla, 550 tanesi STK’lerle, 986 tanesi ise TEMA’dan Kızılay’a bir sürü STK’yle..Bunların içerisinde sizin ‘tarikat, cemaat’ dediğiniz, bizim ‘STK’ dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Ben bu protokollerle bize destek olanlara da teşekkür ediyorum. Onlarla protokol yapmaya da devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Gerekçesini de şöyle açıkladı: “Çünkü onlar çocukların dağa çıkmasını engelliyor. Onlardan siz bunun için rahatsızsınız. Ben o STK’lerle protokol imzalamaya devam edeceğim. Çocuklarımın dağa çıkmaması için sizin insan kaynağınıza, insan yetiştirmemek için buna devam edeceğim.”

Cumhuriyet’teki 15 Temmuz’daki FETÖ’cüler dağdan mı indi? Başlıklı köşe yazısında Murat Ağırel, “Pes artık. Çocukların istismar edildiği, illa cinsel istismar değil kastettiğim tüm düşünsel dünyalarının yok edildiği, yeteneklerinin yok edildiği cemaatleri utanmadan alıp eğitimin içerisine sokuyor.

Cemaatler din eğitimi vermeye yetkili bile değilken başka ne tür bir protokol ile onlardan faydalanabilirsiniz?” dedi.

Murat Ağırel’in yazısının devamı şöyle:

Bakın Yeni Şafak gazetesinin 2 Ocak 2017 tarihli haberi aklıma geldi sayın bakan ile ilgili. Yusuf Tekin, Milli Eğitim Bakanlığı müsteşarıyken 2017 yılında Trabzon’da katıldığı konferansta açıkladı:

“Milli Eğitim Bakanlığında 2013 yılında göreve gelir gelmez, tehdit edildim. Bu tekelleşmenin, ülkenin bağımsızlığına, ülkenin geleceğine ciddi bir ihanet olduğunu alenen söylediğim için, bu ülkenin çocuklarını, gençlerini, dershaneler üzerinden devşirip beyinlerini yıkayarak yabancılaştırdıklarını, alenen söylediğim için 2013 yılı Ocak ayından itibaren bu anlamda şahsım, çalışma arkadaşlarım, ailem, çocuklarım üzerinden inanılmaz bir karalama kampanyası ile karşı karşıya kaldım. Ve çok açık bir biçimde çok üst düzey bir kişi bir bakan tarafından, 2013 yılında ‘Fetullah Hoca’nın selamı var. Tayyip Bey seni Milli Eğitim Bakanlığına müsteşar olarak alacak, seni uyarıyoruz. Gidersen, kabul edersen seni rezil edeceğiz, insan içine çıkamaz hale getireceğiz’ bunu arkadaşlar bakın, bir Bakan söyledi.”

Yeni Şafak gazetesindeki iddiaya göre Yusuf Tekin’i tehdit eden kişi dönemin Gençlik ve Spor Bakanı olan Suat Kılıç’tı.

Gerçekten de Yusuf Tekin müsteşarlık döneminde Fethullahçı cemaat üyeleriyle uğraşmıştı. FETÖ ile mücadelede “dersanelerin kapatılmasını” içeren kararnameyi o dönemde bakanlıktaki nüfuzlu örgüt üyelerinin karşı çıkmasına rağmen Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla hazırlayan MEB müsteşarıydı.

Onlar oralara yerleşene kadar aklınız neredeydi o ayrı konu ama biz dönüp dolaşıp bunları yapan Bakan Tekin’e, yıllarca yaptığımız uyarıyı dönüp yeniden yapıyoruz, akıl alır gibi değil.

Bugünün cemaati yarının ne olduğu belli olmayan örgütleridir. Bunlarla çalışmayın.

Şimdi sayın bakan Meclis kürsüsünden ne diyor?

Anıtkabir’de küçük çocuk kalabalığa 'Andımız'ı okuttu Anıtkabir’de küçük çocuk kalabalığa 'Andımız'ı okuttu

“Sizin ‘tarikat, cemaat’ dediğiniz, bizim ‘STK’ dediğimiz yapılarla...”

Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinden 35 bin kişi ihraç edilmedi mi? Peki, STK olarak gözüken bu terör örgütünün 1410’u dernek, 19’u federasyon, 4’ü konfederasyon, 109’u vakıf, 19’u sendika. Öte yandan, 881 eğitim kurumunun yanı sıra 108 öğrenci yurdu, 47 sağlık kuruluşu, 15 üniversite de bu süreçte neden kapatıldı?

O tarikat, cemaat kötü bizim tarikat ve cemaat iyi dönemine mi geçildi yine? Bakalım bu tarikatlar sizin için ne zaman terör örgütü haline gelecek?

Sayın bakan, “ailelerin kız çocuklarını erkeklerle aynı okulda okutmak istemediği” bahanesini öne sürüp kız okulları açılması gerektiğini de savunuyor. Acaba bu fikrin altında hangi “STK” var?

Akıllanmıyoruz, yeni 15 Temmuz’lar gerçekleşsin diye mi Milli Eğitim Bakanlığı’nın içine tarikat ve cemaatler yerleştiriliyor? Ve bunu sayın bakan bizzat TBMM kürsüsünden dile getiriyor.

Farkında bile değil, yıllar sonra bu kadrolar serpilip gelişecek, çocuklarımız yeni FETÖ’lerle karşı karşıya kalacak.

Devlet aklı 15 Temmuz’dan sonra biliyoruz ki çivi çiviyi söker mantığıyla hareket ediyor. Fakat yıllar içerisinde zarar gören hep Türkiye ve onun gariban evlatları oluyor.

Ha bu arada sayın bakan, “Çocukların dağa çıkmasını engelliyorlar” diyerek cemaatlerle yapılan işbirliğini savundu ama 15 Temmuz günü emir veren komutanlar, emri uygulayan alt rütbeliler dağdan mı inmişti?

Editör: Habererk Haber Merkezi