Bu ülke, bu Türkiye Cumhuriyeti, en zayıf yıllarında bile, öğretmenlerini özel olarak yetiştirirdi.
Orta öğretimde, öğretmen okulları vardı. Bu okullar, fiziki olarak mükemmeldi. İçlerinde her türlü sosyal tesisi vardı. Okullarda, her türlü kültür, sanat faaliyetleri vardı. Bunlar yatılıydı ve Anadolu çocuklarına süper imkanlar sağlardı. Öğretmenler de çok iyi bir şekilde yetişirdi.
Yüksek öğretimde de öğretmen yetiştiren ayrı kurumlar vardı. Bunlar, Yüksek Öğretmen Okullarıydı. Ayrıca, meslek adamı yetiştirecek öğretmenler yetiştiren, Yüksek Teknik Öğretmen Okulları vardı. Bunlar meslek liselerinden öğrenci alır, mükemmel şekilde yetiştirirdi. Diğer Yüksek Öğretmen Okulları, İhtiyaca göre her fakülteden öğrencileri yatılı olarak barındırır, onlara öğretmenlik formasyonunu, sağladığı imkanlarla en iyi biçimde verirdi. Özel olarak öğretmen yetiştiren Eğitim Enstitüleri vardı. Atatürk döneminden kalan alışkanlıkla, devlet, en çok, öğretmenlik mesleğine önem verirdi.
1975-1980 arasında bir sol, bir sağ iktidar, siyasi saiklerle, binlerce lise mezununu, (Bazıları da sahte diplomalı) Eğitim Enstitülerinde alelacele, 3'er aylık kurslarla öğretmen yaptı. Bunlar Anadolu'ya dağıldı ve bunlarla beraber eğitim de dağıldı.
Yıllar içinde, öğretmenliği öyle basitleştirdiler ki, öğretmenliği özel kılan bütün bu kurumlar ellerinden alındı, devlet dairesi yapıldı. Öğretmenler doğrudan fakültelerden alındı. Bu şekilde öğretmen olanlar, hayatında öğretmen olmayı düşünmemiş insanlardı. Ne bilgi ne beceri ne yetenek ne de psikolojik olarak öğretmenliğe hazır olmayan insanlardı bunlar. Sonradan bazı fakültelerin içinde öğretmen yetiştiren bölümler açıldı, ama bunların yetişme tarzının, diğerlerinden çok da farkı yoktur. Bulundukları atmosfer, sırf öğretmen yetiştiren okulların havasını taşımamaktadır.
Öğretmen yetiştirmedeki yetersizliğin yanında, bir de öğretmen olup atamayı bekleyen 400 bin insan varken, eksik öğretmenle eğitime devam etmek ve 100 bin yedek öğretmen kullanmak da ayrı bir garabet. Tabi bir de mevcut öğretmenlerin ücret yetersizliği var. Dünyanın ileri ülkelerinde 13 bin küsur lira olan maaş, bizde yoksulluk sınıfında, sadece 3 bin lira civarındadır.
Teröre kurban edilen öğretmenlerin dramı da bir başka yara.Allah rahmet etsin cümlesine.
Öğretmenlik mesleğini, bu hale getiren devlet, eğitimsiz bir toplumda, ülkeyi finansal cambazlıklarla kalkındırmaya uğraşıyor. Olmaz. Eğitimi batmış bir ülkenin ekonomisi düze çıkmaz
24 Kasım'ın Ardından
Şahin Hüseyin Celep
Yorumlar