Filistin halkına yönelik ABD/İsrail ortak yapımı soykırım devam ediyor. Ölen her çocuk ve her sivil ile insanlık da ölüyor.
Haber ajansları, şimdiye (Salı akşamına)kadar öldürülen 10.669 kişinin en az 4500'ünün çocuk olduğunu söylüyor. TV ekranlarına yansıyan parçalanmış çocuk cesetleri İsrail vicdansızlığının ne ölçülere vardığını gösteriyor. Vicdansızlık, İsrailli katillerin bundan hayvanca bir zevk almasından ibaret değil, bir de "Araplar bize şunu yapmıştı, bunu yapmıştı" diyerek vicdanında en küçük bir merhamet kıpırtısı taşımayanlar var.
Zulme uğrayanlara acımak için onların kimliğine bakmak veya onlarla aynı inanç çizgisinde olmak gerekmez; insan olmak kâfi. Biz insan kimliğimizle onların acılarını yüreğimizde duyuyor ve bu mezalimin mutlaka bitmesi gerektiğine inanıyoruz. Müslüman kimliğimiz ise, bu duyarlılığı -ortak değerlerin- bize yüklediği sorumluluklar yüzünden daha da artıran bir faktör. Bizim tavrımızı Arap'ın bize tavrı değil, inançlarımız ve tarihin bize yüklediği sorumluluklar belirler.
Bazı coğrafyalardan bedenen çekilmiş olmamız ruhen çekilmiş olmamız anlamına gelmez. Kanımızı sebil ettiğimiz her toprak parçası, -bize ait- hatıralar barındırmakta, şehitlerimizin ruhaniyetini taşımaktadır. Kayıtsız kalmak ne kitabımıza ne de milli karakterimize uygundur. Ancak ilgimiz, kapasitemiz ve kendi varlığımıza zarar vermeyecek sınırlar içinde olmalıdır. Çünkü tarih şahittir ki, bugün İslam dünyası Türk’ün adalet ve himayesinden mahrum kaldığı için bu durumdadır. Önce Türkiye'yi sözü dinlenen, saygın bir caydırıcı kudret haline getirmeli, sonra da ruhumuzu yatırdığımız bu coğrafyalarda adaletin, hukukun, iyinin, güzelin hâkim olması için yardımcı olmalıyız. Doğru olan onların yerine dövüşmek değil, onların kendi adlarına dövüşecek güce kavuşmalarını sağlamaktır.
Belli ki, ABD/İsrail ortaklığının hedefi Gazze'den Gazzelileri kovarak, orayı Yahudilerle doldurmak, bunun için de çevre ülkelere Filistinli transferi yapmaktır. Bu plan, Suriye'de uygulanarak PKK' için muhalefetsiz, Arapsız bir alan açıldı. Bugün orada ABD himayesinde bir PKK federasyonu var. Şimdi aynı oyun Filistin'de deneniyor. Filistinlinin Filistin'den çıkmasına yardımcı olmak, Siyonizm'e hizmet etmek, İsrail'e yeni topraklar kazandırmaktır. Filistinliler için tek çözüm yolu, kendi topraklarında insanca ve özgürce yaşamanın şartlarını oluşturmak, iki devletli çözüm için gayret sarf etmektir. Filistinlilerin topraklarında tutunabilmesi, uluslararası toplumun desteği, savaş kabiliyet ve kapasitelerinin yükseltilmesi gibi sebeplere bağlıdır. Savaş uzadıkça, uluslararası toplumun baskısı artacak İsrail ve ABD bu soykırımı sonsuza kadar devam ettiremeyecektir.
Bu konuda en hassas kamuoyunun Batı'da olduğu unutulmamalıdır. Şimdiye kadar İslam ülkelerinde cılız/etkisiz tepkiler dışında ses çıkmazken Batı'da yüz binler yürümüş, büyük tepki mitingleri yapılarak susan vicdanlar harekete geçirilmeye çalışılmıştır. İsrail'in en önemli destekçilerinden İngiltere'de üç yüz bin kişinin yürümesi bunun en bariz örneklerinden biridir. İki dünya arasındaki farkın nedeni, demokrasi ile otokrat yönetimler arasındaki farktır. Otokrasilerde, güçlü sivil toplum olmadığı gibi özgür bir kamuoyu da yoktur. İnsanlar bastırılmış, duygular boğdurulmuş, özgür birey yok edilmiştir. Demokrasilerde ise tam tersidir, birey özgürdür, duyduğunu, hissettiğini hiçbir korkuya kapılmadan dile getirir. İsrail mezaliminin gösterdiği hususlardan biri de demokrasi ile otokrasi arasındaki farkı gözler önüne sermesidir. Demokrasilerde, yönetimler halkı dinler, siyasetlerini ona göre belirler, otokrasilerde ise halk yöneticileri dinler, hal ve hareketini ona göre tanzim eder. Onun için halklarını dinleyen yönetimlerin, halklarının vicdanı hedef alınmalı, bu soykırım silahtan çok, insanlığın vicdanı harekete geçirilerek durdurulmalıdır.