Yıl, 2007, 2009, 2010, 2011, 2014, tekrar 2014, 2015, tekrar 2015, 2017 ve 2018... Ülkemizde, on yılda, on seçim ve referandum yaptık. Bunun anlamı, iktidar inkar etse de her yıl seçim ekonomisi demektir. İktidarın on yıllık diğer yanlışlarını da buna eklediğimizde, bugünkü ekonomik tabloya şaşmamak gerekir. Bu durum, işin bir tarafı.
Ülkücü hareket bu sürecin neresinde ve ne yaptı? Biz buna bakalım. Kabaca söylersek, iktidar her adımda, bütün olumsuz tablolara rağmen, güçlenerek ilerlerken, biz, Bahçeli ile yürünen bu yolda, seçim barajının etrafında dönüp durduk. Bu durum tabandan mı kaynaklandı tavandan mı? Hiç bir siyasi hareketin başarısızlığı, ona oy veren tabana yüklenemez. Dünyada, siyaset literatüründe böyle bir şey yok. Katarı selametle menzile ulaştıracak olan lokomotiftir. Bir de katarı düzenleyen, lokomotife yol yapan kesimler var. Bunlar, teşkilarlar, teşkilatlardaki görevliler ve daha önemlisi kültür sahasında, sosyal medyada, medyada yer alan, söz, fikir ve kalem sahibi insanlardır.
Teşkilatlarda görev alanlar,bütün partilerde olduğu gibi, bizde de maalesef istikbal kaygısı ile hareket edebiliyorlar. Aralarında idealist kişiler olsa da onların çalışmaları daha çok "Ne olacağım?" üzerine yürüyebiliyor. Bunlar, lokomotiften aldıkları enerji kadar taban üzerinde etkin oluyorlar. Toplum üzerinde asıl etkiyi her zaman lokomotif yaratır. Lokomotifin enerjisini topluma taşıyan da yine kültür sahasında, sosyal medyada, medyada yer alan, söz, fikir ve kalem sahibi insanlardır.
Pekiyi, ülkücülerin bu sahada durumu ne idi? Tırajı olmayan bir gazete ve reytingi düşük bir televizyon ile, medya da yok sayılır durumdaydı. İş kalıyordu sosyal medyaya. Sosyal medya hesaplarında, süreklilikle kendi sayfasında yazan, gruplar oluşturan, gruplara katkı veren, internet gazetelerinde yazan insanların emeği, lokomotifin bütün noksanlarına rağmen, on yıldır bu hareketi ayakta tutmaktadır. Bu durumda, hareketin merkezi, sosyal medyadır diyebilirz. Amatör bir heyecanla,ama işini profesyonelce yapan bu arkadaşların sayısı elli, bilemedin yüz civarındadır. Bunlardan bazılarının yorulup, bazılarının kırılıp çekildiği de oluyor, doğal olarak.
Gerek Kasım 2015 öncesinde, yani 2007, 2009, 2010, 2011, 2014, tekrar 2014, 2015, tekrar 2015 yıllarında yapılan seçim ve referandumlarda MHP saflarında akp'ye karşı, gerekse kongre sürecinde ve partileşme sonrasında, İYİ Parti saflarında, akp ve Bahçeliye karşı, bu arkadaşlarla birlikte, sayfalarımızda, guruplarda, internet sitelerindeki köşelerimizde bir mücadele yürüttük ve yürütüyoruz.
Şimdi karşımıza, beklediğimiz, ancak bu kadar erken olacağına ihtimal vermediğimiz bir baskın seçim çıktı. Hazırlanalım, adayları tespit edelim derken zamanın yarısı uçtu gitti. Kalan zaman da oruca denk geliyor, çalışmak zor. Yine iş, büyük oranda sosyal medyaya düşüyor.
İYİ Parti hareketi, kongre sürecinden itibaren, devlerle güreşerek yürüyorken, adayların tespiti ile ilgili, bu aşamada pürüzler yaratmak hiç de insaflı bir davranış olmaz. İktidar baskısının, ne teşkilat yoklamasına ne delege ve üyelerle bir aday seçimine fırsat tanımadığını sizler de görüyorsunuz. Binlerceniz adaylık başvurusunda bulundu, Allah herkesten razı olsun. Bizim için bu, aynı zamanda bir güç gösterisi oldu. Daha yeni kurulmuş bir partinin, ülke genelinde seçime girme hakkı olan on parti içinde, ikinci sırayı alması büyük bir başarıdır. Ne var ki binlerce kişiyi, altı yüz kişilik listeye yazmanın mümkün olmadığını gördükleri halde, listede adını göremeyen bazı arkadaşların kıskançlık, burukluk, serzeniş, küskünlük, kırgınlık, biraz öfke, hafiften terk etme gibi eyilimler taşıdığını görüyoruz. Halbu ki mesele kişiler değil, zaman kırılacak zaman değil. Bu seçimde, ya ülkenin rejimini değiştirerek yüzyıl geriye götürmek isteyenler ya da yeniden demokrasi diyenler kazanacak. Demokrasi, insanca hayat demektir, uğrunda kişisel kaygılarımızdan vazgeçmeye değmez mi?
Bu arkadaşlara tavsiyem, şu sosyal medyada, canhıraş çaba gösteren arkadaşlarımıza bakasınlar. Yıllardır, aralıksız, bıkmadan, usanmadan bir mücadele veriyorlar. Bunlar içinde, pek fazla aday olanımız da yoktur. Bu, sizlerden daha az yetenekli olduğumuz için değil elbette. Aday olanlar da partiye maddi katkı sağlamışlar ve listelelerde olmayışlarının lafını bile etmiyorlar. "Aday değilim, öyleyse yokum, aday'ım, öyleyse varım." ne demek? "Aday'ım öyleyse varım." değil, "Adamım, öyleyse varım." diyeceğiz.Şurada seçime kısa bir zaman kalmış, sizler de artık sakinleşin ve hep beraber işimize bakalım.
Bu seçim, hepimizin gayretiyle, demokrasinin demokrasiyi katletmediği, kötülerin saltanatının son bulduğu, iyilerin kazandığı, milletin gerçek seçimi olsun. Seçimin sonucu, şimdiden, Türkiye'mize ve Türk Milleti'ne hayırlı olsun.
Aday'ım, Öyleyse Varım mı?
Şahin Hüseyin Celep
Yorumlar (2)