9 Temmuz 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 703 Sayılı KHK’de, 2954 Sayılı Kanun’a eklenen geçici 14. Madde ile çıkarılan İstihdam Fazlası Personel (İFP) gereğince TRT’de öncelikli olarak 169 kişilik bir liste oluşturulup Devlet Personel Başkanlığı aracılığı ile başka kamu kurumlarına gönderilmeleri kararlaştırılmış, bunun yanlış olduğunu ve sakıncalarını Haziran 2019’da yayınlanan “TRT’de Neler Oluyor Ya da TRT Bir Okuldu, Şimdi Bu Okula Ne Oldu” başlıklı ve Eylül 2019’da yazdığım “TRT Ne Yaptı da Ne Oldu” başlıklı yazılarımda etraflıca ele almıştım. İşte, “Vatan Mahzun Ben Mahzun” isimli kitabıma da almış olduğum Haziran 201 tarihli yazımdan birkaç paragraf:
“…Hadi, yayıncı istihdamına gerek kalmadığını varsayalım; peki bu durumda mesela, “İstihdam Fazlası” olarak kabul edilip listeye alınan iki Yayın Denetmeni’nin henüz gidecekleri kurum bile belirlenmeden o kadrolara alelacele atama yapılmasına ne demeli? İstihdam alanları açıkken ve o kadroya ihtiyaç varken listeye alınmalarında hak, hukuk ve adalet var mıdır? Bu bir!
İkincisi şu: Çukurova Radyosu’nda görevli tek spiker de İstihdam Fazlası olarak listeye alınmış. Orada programlar da yapılıyor ve yapılacak. Peki, program metinlerinin Spikerlik kadrosunda olmayıp da “Ses oluru” alınan Yapım Yayın elemanları tarafından okunması, hadi onu da geçtik; bazı metinlerin Ankara Radyosu’na ya da başka radyolara gönderilerek oralarda kayda alınıp yayına verilmesi hangi akla hizmettir ve Çukurova Radyosu’ndaki kadrolu tek spikerin “İstihdam Fazlası” olması ne anlama geliyor?
Üç: TRT Kurumu’na gelen hemen her Genel Müdür “Yeniden Yapılandırma”dan, “Kurumu küçültme”den söz etmiş, bunun için birtakım şirketlere fahiş miktarda döviz de ödenmiş ve sonunda kadroları şişirerek gitmişlerdir. Bu kadar teşvikli ve İFK listeli göndermeden sonra yine kadro şişkinliği olur mu bilmiyorum ama bir taraftan tasfiyeler yapılırken diğer taraftan çeşitli kurumlardan yayın ve teknik tecrübesi olmayan kişilerin kuruma doldurulması ve bir örnek olarak Anadolu Ajansı’ndan 280 kişinin TRT’ye aktarılması ne anlama geliyor?
Gerçekten amacına uygun olarak bir “Yeniden Yapılanma” olacaksa, bu süreç daha tamamlanmadan, kurum içi birimlerin ihtiyacı belirlenip ona göre atamalar yapılmadan İFK listesi yapıp insanları tedirgin etmek doğru mudur? Kaldı ki, İstihdam Fazlası olarak gösterilen kadroların çoğu “Temininde güçlük çekilen” kadrolar olup belli sınavlardan geçilerek, birikim ve tecrübe ile kazanılan kadrolardır. TRT’de o kadroların işi devam ettiği sürece İstihdam Fazlası olamazlar. Yıllardan beri Yardımcı Prodüktörlük sınavı açılıp Prodüktör yetiştirilmemişken mevcut prodüktörlerin “İstihdam Fazlası” kabul edilip listeye alınması olacak iş değildir. Belli ki bu konu enine boyuna konuşulup tartışılmadan karar verilerek uygulamaya konulmuştur. Yapılan hatadan dönülerek düzeltilmelidir…”
Yapılan gerçekten de olacak iş değildi ve biz, “Yapılan hatadan dönülerek düzeltilmelidir” demiştik. Sanırım bu yazımız İFK kapsamına alınan bazı TRT çalışanları tarafından mahkemelerdeki savunmalarına da konu olmuştu. TRT yetkilileri hatalarından dönmediler ama onların yaptığı yanlış ve dayanaksız uygulama mahkemelerden dönmeye başladı. Otuz yıl TRT’ye hizmet edip ekmeğini yemiş biri için eleştiri yazıları yazmak elbette kolay değildi ama yapılan bir yanlış, çiğnenen bir hak – hukuk varsa onu dile getirip savunmak da elbette vazifemizdi. Doğru olanı yaptığım için huzur içindeyim.
TRT Genel Müdürlüğü’nce yapılan iş yanlıştı ve İFP kapsamına alınan personelin durumu mahkemeye götürüp işin safahatı anlaşıldıkça da son derece acemice yapıldığı ortaya çıktı. Tabir yerinde ise “Minare çalınmış ama kılıf uydurulamamıştı!” Şöyle ki:
Mahkeme tarafından ilgili belgeler istenip davacı arkadaşların avukatları konuyu irdeleyince TRT Genel Müdürlüğü tarafından kurumda İstihdam Fazlası Personel (İFP) bulunduğuna dair resmi bir çalışma yapılmadan konunun Yönetim Kurulu’nda görüşülüp karara bağlandığı anlaşıldı. Bu karara göre İFP olarak değerlendirilenlerin “703 Sayılı KHK ile 2954 Sayılı Kanun’a eklenen geçici 14. Madde kapsamında emeklilik teşviki kapsamına girdiği halde bu hakkı kullanmayanlar arasından geriye doğru 10 yıllık döneme ait puanlamalara göre tespit edildiği” iddia ediliyordu. Oysa mesela ben de söz konusu on yıllık dönemin bir bölümünde yönetici olarak bulunmama rağmen, iddia edildiği gibi bir puanlama yapıldığına dair hiçbir bilgim yoktu. Nitekim mahkemeye de böyle bir belge sunulamadığı ortaya çıktı.
Kaldı ki, İFP olarak belirlenen personelden bazılarının daha gönderilecekleri kurumlar bile belli olmadan yerlerine atamalar yapılmış, bazıları canlı yayın sorumluluklarını yerine getirirken İFP olduklarını öğrenmişlerdir. Canlı Yayın gibi hassas bir program, güven duyulmadığı için gözden çıkarılan bir personele emanet edilebilir mi?
Bir başka garabet de şu ki; İFP kapsamına alınıp kurumdan gönderilen ve “Temininde güçlük çekilen personel” kapsamında olup özel eğitimlerden geçerek, sınavlar kazanarak aldıkları görevleri yıllarca başarıyla yürüten kişiler hiç alakası olmayan kurumlara gönderilmişlerdi. Mesela Prodüktör ve Yayın Denetmenlerinin Ankara ve İstanbul Müftülükleri ile başka ilgisi olmayan kurumlara gönderilmeleri gibi! Bu konuda, TRT Genel Müdürlüğü ile birlikte Devlet Personel Dairesi Başkanlığı’nın da hatalı olduğunu belirtmek durumundayım.
Neyse ki ilgili mahkemeler TÜRK MİLLETİ ADINA peş peşe karar vermeye başladılar:
“… Özel durumu bulunmadığı halde puanları davacıya yakın olan bazı personelin istihdam fazlası personel olarak belirlenmemesi, puanları aynı olan iki kişiden birinin kapsama alınması, diğerinin ise kapsam dışı tutulması; nedenleriyle, davalı idare tarafından istihdam fazlası personel belirlerken eşitlik ilkesine, kamu yararına ve hizmet gereklerine aykırı davranıldığı sonucuna varıldığından, davacının istihdam fazlası personel olarak belirlenmesine ilişkin dava konusu Yönetim Kurulu kararının davacıya ilişkin kısmında sebep ve maksat unsurları yönünden hukuka uygunluk bulunmamaktadır…”
“Dava konusu işlemin IPTALINE,
Tazminat isteminin KABULÜ ile işlem nedeniyle yoksun kaldığı mali kayıplarının davalı idare tarafından davacıya ödenmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 30 gün içerisinde …. Bölge Idare Mahkemesi’ne istinaf yolu açık olmak üzere, …. tarihinde oy birliğiyle karar verildi.”
Hep üzerinde durduğumuz ve ısrarla dile getirdiğimiz bir konu var: Ehliyet, liyakat ve yine ehliyet, yine liyakat… Eğer bu konuya dikkat edilse ve yetişmiş tecrübeli personel yerlerinden edilmeselerdi mesela 19 Mayıs Atatürk’ün Anma ve Gençlik Bayramı günü TRT’nin hem de ana haber bültenlerinin fonunda “Cumhuriyet Bayramı” kutlanmazdı. Yalnızca bu ayıp bile TRT’ye yeter de artar bile.
Yazılarımda yeri geldikçe “Temininde güçlük çekilen kadrolardan” söz ediyorum. Demek ki sağlıklı işleyen sistemde böyle bir uygulama var ve olması gerekiyor. Özel ihtisas gerektiren işlere yetişmiş, liyakatli kadro temininin en net ifadesi bu. Ancak ne var ki günümüzde her şey sulandırıldığı için başka kurumlarda olduğu gibi TRT’de de sınavlardan geçerek gelmiş, işin içerisinde pişip yetişmiş kadrolar tasfiye edilerek acemiler iş başına getirildi. Garip olan şu ki; bir yandan teşvik ikramiyesi verip aba altından sopa göstererek yetişmiş personeli emekliliğe zorlayacaksınız, o da yetmeyince “İstihdam Fazlası Personel” diye en zaruri kadrolarda çalışanları “Dam başında saksağan” misali hiç olmayacak yerlere göndereceksiniz, öbür yandan da sayıları binleri geçen tecrübesizleri istihdam edeceksiniz. Mahkemeler yalnızca bu konuyu bile değerlendirse İFP kapsamına alınıp gönderilenlerin tamamı geri döner. Nitekim dönüyorlar da…
Son dönemde hasret kalınan ve öncelikle ihtiyaç duyulan en önemli konu bu: Liyakat ve ehliyet! TRT’de olduğu gibi bütün kurum ve kurullarda da!..
İFP olmadıklarını mahkeme kararları ile tescil ettirip TRT’ye dönen ve dönecek olan personeli tebrik ediyor, yayın hayatlarında başarılar diliyorum.