Adâlet meselesini kadınların sigarası kadar dert etmeyen ilâhiyatçımız Hayreddin Karaman, yine seçim öncesi inciler döktürdü. Yine hayretler içindeyim; yine kısa devre yaptım.
Zâlimlerle savaş hâlindeymişiz. Savaş sırasında âdî suçluların cezâsı infaz edilmezmiş. Her şeyin uygun bir zamanı varmış ve bunu gözetmek gerekirmiş.
Söylenip duruyoruz ama Hoca, gerçekten İslâmın zaferi için bunları yazıyor olamaz mı?
Merak bu ya savaş sırasında düşmana fırsat vermeme husûsunda bu kadar gayretli ve samîmi olan Hayreddin Karaman’ın, Ahmet Davutoğlu ayıklanırken ne yaptığını merak ettim. Zafere koşarken pirinçler arasındaki taşlara dokundurtmayan Karaman, taşlar pirinci ayıklamaya kalktığında ortalığı sallamış olmalıydı.
Böyle diyorum, çünkü şu satırlar Karaman‘a âit:
“Kendisini yıllar öncesinden tanıdığım Ahmed Davudoğlu (bilerek d"li yazdım) benim de derinden yaşadığım bu özlemi gideren, ümitlerimi yeşerten ‘kutlu bir neslin’ parlak bir temsilcisidir.” 31 Ağustos 2014-Yeni Şafak)
Ahmet Davutoğlu, 5 Mayıs 2016’da istifa etti. Karaman’ın o günlerdeki yazıları şöyle:
6 Mayıs: İstihare yapmak mı yatmak mı?
8 Mayıs: Anayasa ve Laiklik Tartışmaları
12 Mayıs: Tasavvufa Saldırmak mı?
Hayrettin Karaman’a, üstüne basa basa soruyorum:
Çok iyi tanıdığınız ve kutlu bir neslin parlak temsilcisi gördüğünüz Ahmet Davutoğlu ayıklanırken niçin sustunuz?
Âdî suçlular kadar da mı hatırı yoktu?
Olmadı Hocam!
Yine Marmara İlâhiyat’ın önünde sigara içesim geldi.