Aileler Konuştu Ulucanları Hüzün Kapladı Gözyaşları Avluya Düştü

Muhsin Yazıcıoğlu çizgisinde , bir yardım ve sivil  toplum kuruluşu olan Yesevi Hareketi Derneği Ankara İl Temsilciliği 12 Eylül Darbesinin 44. yıldönümü dolayısıyla Ulucanlar Cezaevi Müzesinde “12 Eylül’ün Eşsiz Tanıkları”adlı tarihe not düşen çok anlamlı bir program düzenledi. Program, 16:00’da idam sehpasının bulunduğu darağacının önünde alanda başladı. Programa ilgi, katılım çok büyüktü.  5 Kuşak ülkücü bir araya geldi. İlk olarak, 12 Eylül 1980 öncesi ve sonrası bu cezaevinde kalan Ülkücülerin kaldığı koğuşlar, kısımlar ziyaret edildi. Ülkücülerin kaldığı  Koğuşlar ziyaret edilirken, Ülkücü Hareketi’n tarihini yazan,  Araştırmacı Yazar  Hakkı  Öznur ve Ulucanlar cezaevinde  yatan ilk Ülkü  Ocakları mensuplarından Hasan Ali Arıkan burada birer konuşma yaptılar.  Hasan Ali Arıkan  Ulucanlar cezaevini, o günleri ve yaşananları başından geçen olayları ve ülkücülerin cezaevinde yaptıkları iç eğitim çalışmasını anlattı.

Hakkı Öznur ise şunları anlattı:

ÜÇ ŞEHİDİMİZ MUSTAFA PEHLİVANOĞLU, FİKRİ ARIKAN, ALİ BÜLENT ORKAN, ULUCANLAR CEZAEVİ’NDE İDAM EDİLDİ

“Ülkücüler  zindanları, ilim ve irfanla 'Medrese-i Yusufiye'ye çevirdiler. Ve hapishaneler bir nevi Medrese-i Yusufiyeolmuştur .68 Kuşağına mensup ülkücü gençlik liderlerinden 1970 başında ÜOB Genel Başkanlığını yapmış  bu yıl hakka uğurladığımız,rahmetli  İbrahim Doğan ağabeyimiz ÜOB kadrolarından Sami Bal, Mahir Özsoy, Hasan Ali Arıkan, MHP Gençlik Kolları Genel Başkanlığı yapmış ağabeylerimizden rahmetli, Prof. Dr.Turan Güven Hocamız  rahmetli, Ali Güngör ağabeyimiz 1970 -1974 yılları arasında cezaevine ilk giren ülkücülerdendir.

1970-1974 yılları arasında yaklaşık 300 civarında ülküdaşımız Ulucanlar cezaevinde kalmışlardır. 1974- 1979 yılları arasında bu sayıları binleri çoktan aşmıştı. 12 Eylül 1980 öncesi ÜOD Genel  Başkanlarından hareketimizin gazisi  Muharrem Şemsek ağabeyimiz ÜOD ve ÜGD Genel Başkanlığını yapmış ,25 mart 2009 yılında küresel bir suikastle keş dağlarında şehit edilen  milletin adamı Muhsin Yazıcıoğlu da 1975 yılında bir süre burada kalmıştır.

Yusufiye medreselerinde nice güzel insan okudu.  İbrahim Doğan ağabeyimiz Ankara Cezaevi’ndeki ülküdaşlarımıza  hembaşkanlık, hem ağabeylik yapmıştır. Kendisinden sonra Ulucanlar Cezaevi başkanlığını Dr. Ahmet Tevfik Ozan, Selahattin Arpacı, Selahattin Şenliler ağabeylerimiz   yapmıştı. İbrahim Başkan Ceza ve Tutukevlerinin birer Yusufiye haline gelmesinde ilk harcı koyanlardandır. Bu  dörtlü,  ebedi yolculuklarında da birbirini takip etmişler; adeta peşpeşe rahmeti rahmana kavuşmuşlardır.   

Ulucanlar Cezaevi’nin birinci kısmı, ikinci koğuş Ülkücülerin yattığı koğuştu. 1975 başlarından itibaren üniversitelerden, liselerden, semtlerden çok sayıda Ülkücü genç, cezaevine girmiş ve yatmıştır. 1970-1988 yılları arasında 3000 civarında Ülkücü bu cezaevinde yatmıştır.

Ulucanlar Cezaevi’nde yatan ülküdaşlarımızın büyük çoğunluğu daha sonra Mamak Cezaevi’nde yatmışlardır. 12 Eylül cuntası tarafından idam edilen Ülkücülerden Ali Bülent Orkan, Fikri Arıkan, Mustafa Pehlivanoğlu, Ulucanlar Cezaevi’nde yatmıştır. Ülkücüler, sadece Ankara’da, Ulucanlar ve Mamak Cezaevi’nde değil; Türkiye’nin dört bir yanındaki cezaevlerinde de yatmışlardır.”

Konuşmaları dinleyenler arasında Şehit Lider  MuhsinYazıcıoğlu’nun oğlu Furkan Yazıcıoğlu Ülkücü  Hareketin efsane isimlerinden Yılma Durak  Alperen gençliğin  ağabeylerinden İlker Kayalıoğlu da vardı.Koğuşlar gezildikten sonra toplu halde müzenin avlusunda bulunan darağacının yanına gelinmiştir. Burada sanatçı Alper Yıldırım, "Ayazda Kaldı Hürriyet" adlı şarkıyı seslendirmiştir. İstek üzerine  Alper Yıldırım “Çırpınırdı Karadeniz”isöylemiş , kitle de kendisine Bozkurt işaretleri yaparak eşlik etmiştir.

Yüzlerce katılımcı  daha sonra müze içindeki konferans salonuna geçmişlerdir.

Burada Önce şehitlerimiz için dualar edilmiştir. Ardından İstiklal Marşı okunmuş  ve saygı duruşunda bulunulmuştur. Program Sanatçı Hasan Sağındık’ın okuduğu “Bir Eylül” şiiri ile  başlamış selamlama konuşmaları ile devam etmiştir.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun talebelerinden, Alperen Ocaklarında uzun yıllar görev yapan,YeseviHareketi Ankara İl Başkanı Gökhan Bozbıyık  Ankara’nın önde gelen isimlerinden Ankara’ya büyük hizmetlerde bulunan,  Ankara Kent Konseyi Başkanı Halil İbrahim Yılmaz,Yesevi Hareketi Derneği Genel Başkanı Mahmut CömertGenel  Başkanı Mahmut   Cömert  ve  Ülkücü  Hareket’in  önde gelen isimlerinden  Şehit lider, Muhsin Yazıcıoğlu’nun dava ve  yol arkadaşı, Araştırmacı Yazar Hakkı Öznur birer selamlama konuşması yapmışlardır..Ülkücü Camianın çok sevdiği, saydığı, büyük değer verdiği  fikir ve siyaset adamı  Hakkı  Öznur konuşmasında şunları söylemiştir:

KAHROLSUN HER TÜRLÜ DİKTATÖRLÜK! KAHROLSUN DİKTATÖRLER!

ABD ve NATO uşağı cunta tarafından yapılan 12 Eylül darbesinin 44. yılı. Millet ve demokrasi düşmanı bu darbeyi bir kez daha lanetliyoruz.

Darbenin 44. yılında yine Ulucanlar Cezaevi’ndeyiz.

Ülkücüler, parti-devlet rejimine, tek parti diktatörlüğüne boyun eğmedi, dik durdu, tarih yazdı.

Biz Türk milliyetçileri, tarihimiz boyunca diktalara, diktatörlüklere karşı çıktık, mücadele ettik. Ülkücüler ne diktalara ne diktatörlere boyun eğer!

BUGÜN ULUCANLARDA TARİHE NOT DÜŞÜLDÜ 

Bugün beş kuşak Ulucanlar Cezaevi’ndeyiz. 58 kuşağı, 68 kuşağı, 78 kuşağı, 88 kuşağı ve 98kuşağı, hepimiz buradayız. Biz Türk milliyetçileri, dik durmayı, zulme, kötülüğe ve kötü olana karşı direnmeyi, hak ve adalet uğrunda mücadele etmeyi haksızlıklara karşı çıkmayı, zalimlere başkaldırıyı, Atsız Hoca’dan, Başbuğ Türkeş’ten, Muhsin Başkan’dan, şanlı tarihimizden, kahraman şehitlerimizden ve Ülkücü geleneğimizden öğrendik.

Bu anlamlı, maneviyatı yüksek hepimizi duygulandıran, hüzünlendiren  ve umutlandıran programdan dolayı Ankara Yesevi Hareketi Başkanı Gökhan Bozbıyık kardeşimiz  başta olmak üzere emeği geçen bütün Yesevi Hareketi mensuplarını,  genç kardeşlerimizi  canı gönülden yürekten tebrik ediyorum ve kutluyorum.

Ülkücü  Hareket olarak 12 Eylül’ü yaşamış ailelerimizin katılacağı  bu tür anlamlı programları çok önceden yapmalıydık. Ama maalesef yapılmadı. Ancak genç ülküdaşlarımız,Yesevi ruhlu, Alperen ruhlu gençlerimiz ağabeylerinin yapamadıklarını yapmışlar ve bu anlamlı programı düzenleyerek tarihe not düşmüşlerdir.

Özellikle,12 Eylül’ün acılarını yaşamış çilelerini çekmiş, cefakar, vefakarailelerimizin  annelerin, babaların eşlerin, evlatların  katılacağı bir çok programlar bundan sonra daha sık yapılmalı, belgeseller çekilmeli , katılanların anlattıklarıderlenip kitaplar haline getirilip yayınlanmalıdır.

ÜLKÜCÜ  HAREKET   DEVLETİ YÖNETMESİN  DİYE  12 EYLÜL DARBESİNİ YAPTILAR

12 Eylül darbesi Ülkücü Harekete karşı yapılmıştır. Darbe olmasaydı. MHP tek başına  iktidara gelecek, devleti yönetecekti. 12 Eylül 1980 tarihinde darbe yapıp, yönetime el koyanlar tarafından, hareketin lideri Başbuğumuz Alparslan Türkeş, MHP ve Ülkücü kuruluşların yöneticileri dâhil 50 binden fazla ülküdaşımız, gözaltına alınmıştır. Binlercesi, uydurulan senaryo, tertip, düzmece belge ve yalancı şahitlerle haksız yere suçlanarak, tutuklanmıştır.12 Eylül askeri müdahalesiyle, MHP ve Ülkücü kuruluşların lider kadroları başta olmak üzere on binlerce Ülkücü tutuklanmıştır.

C-5, Harbiye, Hasdal gibi askeriyeye ve emniyete ait olan viranelerde işkencelerden geçirilmişlerdi.1944 yılında Sansaryan Han’da işkencecilerin “beyin tavası” dediği tabutluk işkencelerini gördük. 12 Eylül döneminde C-5’lerde benzerlerini yaşadık.Ülkücülerin işkence gördüğü merkezlerden biri İstanbul Harbiye''deydi. Adana Bölgesi''nin işkence merkezi Polis Okulu''ydu. Kayseri''deZincidere adı verilen bir işkence merkezi vardı. Malatya, Bursa, Eskişehir, Sivas, Erzurum, Konya vb. yerlerde Emniyet Müdürlüğü''nün içindeki özel işkence merkezleri vardı.

DAVA ARKADAŞLARIMIZI İŞKENCELERLE ŞEHİT ETTİLER İNTİHAR SÜSÜ VERDİLER

Dava Arkadaşlarımız işkencelerle şehit ettiler intihar süsü verdiler. Mamak’ta C-5’te, Zincidere’de Malatya’da, Bursa’da, Eskişehir’de; Türkiye’nin dört bir yanında işkencehanelerde Ülkücüler şehit edildi. Dava arkadaşlarımızı şehit ettiler intihar süsü verdiler.

Ülkücü Hareket düşmanı bazı askeri savcı ve hakimler, işkenceli sorgulara bizzat eşlik ediyordu. Asker ve polis karışımı özel işkence ekibi Ülkücülere işkence ederken, Mamak Cezaevi komutanı Raci Tetik ise zevkle seyrediyor ve kimi zaman işkencecilere nezaret ederek “Gerekirse ölsünler, sakat kalsınlar, hiç önemli değil. Devam edin” diyordu.

Soyer ve emrindeki asker- polis karışımı solcu çete, Beşli Konsey’i arkalarına alarak Mamak’ta her türlü hukuksuzluğu yapmışlardır.

12 Eylül 1980 öncesi Ülkücü gençlik hareketinin lideri olan Muhsin Yazıcıoğlu başta olmak üzere, binlerce Ülkücü, Ankara Mamak’taki 4. Kolordu Komutanlığı 28. Mekanize Piyade Tümeni içerisinde bulunan C-5 adlı işkence merkezinde 1 ay işkencelerden geçirildi.

EN BÜYÜK EZAYI, CEFAYI,ÇİLELERİ , ACILARI AİLELER ÇEKTİ

Brezilya'da Uçak Kazasında Can Kaybı Yaşandı Brezilya'da Uçak Kazasında Can Kaybı Yaşandı

12 Eylül dönemin o ağır zor şartlarındaailelerimiz  büyüksıkıntılar ve zorluklar yaşadı.Türkiye’nin dört bir yanında onbinlerce Ülkücü Cezaevlerinde. Aileler  evlatlarının peşinde. Onlar hangi cezaevindeyse anneler, babalar eşler,çocukları  onların peşinde. Her türlü sıkıntılara, ezaya, cefaya rağmen evlatlarını asla yalnız bırakmamışlardır. Ülküdaşlarımızın kaldığı bir çok cezaevlerinden örnekler verebiliriz.

Mesela , Ankara’daki Mamak Askeri Cezaevi.  YüzlerceÜlkücü Hareket mensubu yatıyor.12  Eylül sonrası açılan  MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasında yargılanan Ülküdaşlarımızın  bir kısmının aileleri ise Ankara dışında oturuyor. İstanbul’dan ,Samsun dan , Adana’dan vb. bir çok ilden, aileler evlatlarını görmek için yıllarca  Ankara’yı yol etmişlerdir.

Yüzlerce kilometre uzaklıklardan  Mamak’a geliyorlardı. Çok eza, cefa çektiler.

Mamak’ın zemheri soğuğunda, Ankara’nın dondurucu ayazında Anneler, Babalar, eşler,  sabahın en erken saatlerinde Mamak yollarına düşer. Mamak Cezaevi kapısında sıraya girer,evlatlarını görmek için bekleşirlerdi.  Kimi zaman kalacak yer sıkıntısı kimi zaman  maddi sıkıntılar. Ailelerin yaşadığı sıkıntılar tarif edilemez.

Ya görüş günü ailelerin yaşadıkları. Aramalar, eşyaların didik didik edilmesi, saatlerce bekletilmeleri, itilip kakılmaları, karşılaştıkları sert muameleler ve daha neler neler.

Görüşlerde, evlatları esas duruşta arkalarında iki asker. Anneler Babalar bu vaziyette evlatlarıyla görüşüyor. buna da görüşme denirse.  Evlatlarını, 3 dakika görmek için  uzun yollardan gelen aileleri düşünün, onların neler yaşadıklarını bir düşünün.

MAMAK CEZAEVİ KOMUTANI  SADİST RUHLU  RACİ TETİK  MUHSİN BAŞKAN’A 3 AY GÖRÜŞ YASAĞI KOYDURMUŞTUR

80 yıl önce 23 Türk milliyetçisi, “tek parti diktatörlüğünde” tabutluklara kondu. 1500-2000mumluk ampulleri tabutluklarda başlarına koydular. 36 yıl sonra bu sefer Amerikancı Kenanist rejim, yine Türk milliyetçilerini, Ülkücüleri tabutluklara koydu,

Vurulduk, kurşunlandık,evlerimiz ,ocaklarımız bombalandı. İdamlardan geçtik, idamlarla yargılandık. Darağaçlarında asıldık, C- 5 ler de çarmıhlara gerildik, Hücrelere, zindanlara tıkıldık. tabutluklara konduk. İşkence merkezlerinde öldürdüler, intihar süsü verdiler; Darağaçların da astılar, “bir sağdan bir soldan” dediler.

Mamak Cezaevi yönetimi keyfine göre uygulamalar yapardı. Bir çok Ülküdaşımıza görüş yasağı koymuşlardır. Aileler, evlatlarını görmek için bin bir zorlukla görüş günleri cezaevine gelirler. Bazı ailelere görüş kapısında cezaevi yönetimi “evladınızı göremezsiniz görüş yasağı var” derler. Aileler  merak ederler, sorarlar “niye görüşemiyoruz başlarına bir şey mi geldi”  Ancak Cezaevi yönetimicevap bile vermez, duymazdan gelirler. 

Her hafta oğullarını görmek için Mamak Cezaevi kapısına gelen aileler bir çok kez görüş yasaklarıyla karşılaşmışlardır. Kimileri 3 hafta, kimileri 5 haftaevlatlarıyla görüşememiştir.

Şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu da defalarca konan görüş yasağı nedeni ile ailesi ile görüşemeyenlerdendir.

ÇOK SAYIDA ÜLKÜDAŞIMIZ “TABUTLUKTA” KALMIŞTIR

12 Eylül askeri darbesinin işkence merkezlerinden Mamak Askeri Cezaevi'nin komutanı olan Raci Tetik denen zalim, işkencelerden ve işkenceleri seyretmekten zevk alan sadistin, manyağın birisiydi.Raci Tetik,  Mamak Cezaevindedespotluğuna , baskılarına,  keyfi  uygulamalarına karşı çıkan  ve  karşısına dikilen  Muhsin Başkan’a görüş yasağı  koydurmuştu.

Bir çok ülkücü tabutluklara sokuldu.  MHP davasında ,askeri savcı ülkücü düşmanı  Nurettin Soyer’e meydan  okuyan, yazdığı  iddianameye, “iftiraname” diyen  idddianameyi yerin dibine sokan , yerden  yere vuran  ve tek  tek belgelerle, olaylarla  çürüten , 12 Eylül öncesi ÜGD Genel Başkanlığı yapan Hasan Çağlayan Başkan  Mahkeme sonrası  zalim,  Savcı Soyer’in talimatıyla cezaevi yönetimi  tarafından  A Blok’un altında bulunan Tabutluklara götürülmüş yerin altında bulunan Tabutlukta iki hafta kalmıştır.

Tabutluğun  "Tabanı 1 metrekare idi. Yüksekliği 2.5 metre civarında, güneşin hiç uğramadığı, çırılçıplak bir betondu tabutluk. Tepede 10x20 cm. büyüklüğünde bir mazgal hava deliği olarak konulmuştu.  Nefes alacak başka en küçük bir açıklık yoktu. İçerisi karanlıktı bir başına gecenin ve gündüzün farkında olmadan yaşamak zorundaydın.

İçerde de zulüm vardı , dışarda da. Mamak Zulümhaneye dönmüştür.Bir çok dava arkadaşımız cezaevlerinde yatarken anneleri, babaları vefat etti. O güzel annelerimiz, babalarımız evlat hasretiyle  oğullarınınMapus’tan çıktığını göremedenHakk'a yürüdüler, rahmet-i rahmana kavuştular.

Ülkücü aileler çok büyük acılar çektiler. Ama asla boyun eğmediler. Evlatlarının arkalarında dimdik durdular.Mamak tarihi (ki Mamak tarihi, tutukevinde yaşananların tarihi ile birlikte bir ülkenin yolunun, gidişatının da tarihidir) 

1987 yılında, Ülkücü Aileler , Mamak Cezaevindeki  baskılara , zulme ,  insanlık dışı uygulamalara karşı seslerini duyurmak için Ankara’da, İstanbul’da, Adana’da ölüm orucuna başladılar.

1987 YILINDA ÜLKÜCÜ AİLELER ANKARA ,İSTANBUL VE ADANA DA ÖLÜM ORUCU EYLEMİNDE BULUNDULAR

Mamak Cezaevi’ndeki Ülkücülerin aileleri ilk olarak 30 Temmuz 1987 günü Abdi İpekçi Parkı’nda bir araya geldiler. Burada aileler adına Eskişehir Cezaevi’nde yatan  ülküdaşımız Alpaslan Bayır’ın babası, SOGEV mensuplarından Necati Bayır amca konuştu. Necati amca Mamak’ta ülkücü gençlere yönelik işkence, dayak, zindan, tecrit hücresi, tabutluk, sürekli hakaret ve keyfi uygulama ve görüş yasaklarından bahsetti. Baskıların aileleri ve ülkücü gençleri yıldıramayacağını, sonuna kadar evlatlarının yanında olduklarını belirtmişti.

 SOGEV Genel Başkanı Ülkücü Gençliğin lideri  Muhsin Yazıcıoğlu başta olmak üzere Mamak ve diğer cezaevlerinde yatan ve tahliye olan onlarca ülkücü de Abdi İpekçi Parkı’na gelerek ülkücü ailelere destek verdiler, onları yalnız bırakmadılar.

1 hafta süren eylemden netice alınmaması üzerine Ülkücü Aileler 25 Eylül’de yine Abdi İpekçi Parkı’nda bir araya geldiler. Mamak’ta ülkücülere yönelik baskıların devam ettiğini bu baskılara karşı aileleri olarak olayın peşini bırakmayacaklarını, gerekirse günlerce burdan ayrılmayacaklarını söylediler.

Aileler mecliste de girişimlerde bulundular ama netice alamadılar. Baskılar hat safhaya gelince Ülkücü Aileler Ekim’in ilk haftasında Ankara, Adana ve İstanbul’da ölüm orucuna başladılar. 12 gün süren ölüm orucuna ülkücü gençlik çok büyük destek verdi.

Ankara’daki Ülkücü üniversite gençliği Abdi İpekçi Parkı’ndan ayrılmadı, Ülkücü Ailelerin yanında yer aldı. SOGEV Genel Başkanı olan Muhsin  Başkanburada bir konuşma yaparak “Mamak Cezaevinde insanlık dışı uygulamalar devam ediyor, Mamak’da ülkücülere bayramlaşmak yasak, görüş yasak, dayak, işkence, her türlü insanlık dışı uygulamalar devam ediyor. Buradan bir kez daha uyarıyorum Mamak Cezaevi yönetimi bunun hesabını vereceksiniz. İşkencecilere sahip çıkan, ses çıkarmayan kim varsa hepsinden hesap soracağız. Siyasal iktidarı da uyarıyorum. Mamak Cezaevi’ni boşaltsınlar, buradakileri sivil cezaevlerine nakletsinler. Cunta rejiminin askeri cezaevleri derhal kapatılmalıdır! Hala 12 Eylül cuntası ve cunta rejiminin uygulamaları devam ediyor. Ülkücü Hareket olarak baskılara, zulümlere boyun eğmeyeceğiz! Ve ailelerimizin sonuna kadar yanında yer almaya, onları desteklemeye devam edeceğiz.” demişti

KENDİNİ MAMAK’A ADAYAN ADAM: GALİP ERDEM

“Mamak’ta sanık olamadım ama hiç olmazsa onların avukatı olayım” diyerek evinin bir köşesinde unutmuş olduğu hukuk fakültesi diplomasını çıkarıp, buruşuk avukatlık cübbesini giyerek, “MHP ve Ülkücü kuruluşlar davasında” yargılanan Ülkücüleri savunmak için davalara girdi. Birçoklarının avukatlığını üstlendi.

Herkesin köşe bucak kaçtığı, birbirine selam vermekten imtina ettiği bir ortamda Kendini Mamak’a adayan adam Galip Erdem’i, Ülkücü şehitlerin aileleri, cezaevlerinde yatan Ülkücüler ve onların aileleri asla unutmaz. Mamak mahkemelerindeki tavrı, cezaevlerinde yatan Ülkücülere gösterdiği büyük vefa ve destek, asla unutulmaz.Bir lokma, bir hırka misali yollara düştüğünü, o gençlere ve ailelerine yardım edebilmek için neler çektiğini unutmak mümkün mü?

Zindanlarda yatan Yusufiyeli ülkücüleri ve ailelerini ne şehit ailelerini, boynu bükük bırakmadı. Eylül karanlığında, Ankara ayazında, Mamak’ın zemherisinde geceden yollara düşmüş, Ankara’nın yoksul gecekondu semtlerinde ülkücü evlatlarının çilekeş, cefakar ailelerini ziyaret eder, dertlerine ortak olur, acılarını paylaşır, çocukları sevindirirdi.

 Mamak’ta, Ülkücü gençler ziyaret görüşünde onu görünce “Galip Abi, Galip Abi” diye seslenirler, müthiş manevi güç alırlardı. Mamak kapılarında bekleyen Ülkücülerin aileleri evlatlarına hep Galip ağabeyi anlatırdı.Galip Erdem ağabeyi, Mamak’ta yatanlardan ve onların sevgili ailelerinden dinlemek lazım. Onlar hakikati çok iyi bilirler ve söylerler..

GELECEĞİ YEZİDLER DEĞİL GELECEĞİ  ÜLKÜCÜLER YAZACAKTIR

Buhranlı ve zor dönemlerde Türk milletine istikamet veren, yol gösteren iki büyük lideri, rahmetli Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş’i, şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’nu tüm şehitlerimizi ve Hakk’a yürüyen aziz dava ve yol arkadaşlarımızı rahmetle, minnetle, saygıyla, sevgiyle anıyoruz. Ruhları şad, mekânları cennet olsun. Onları asla unutmadık ve unutmayacağız. Bu aziz millet, kendisine hizmet edenleri, şehitlerini, kahramanlarını asla unutmaz.

Yolumuz Allah Yolunda Şehit düşenlerin yoludur

Ülkücü Yolumuz şehitlerin yoludur

Yaşasın Ülkücü Hareket

Yaşasın Türk Milleti

Yaşasın Türkiye”

KONUŞMACILAR HERKESİ AĞLATTI

Konuşmalardan sonra  programa geçildi.Türk Ocakları Genel Başkan Yardımcı Prof. Dr. Ayşe Filiz Yavuz moderatörlüğünde gerçekleştirilen olan programda 12 Eylül öncesi MHP eğitimcilerinden olan Ülkücü Cami’da  “Doğunun Başbuğu” olarak bilinen Yılma  Durak’ın eşi Lamia Durak,  MHP  eğitimcilerinden,  12 Eylül öncesi  ÜLKÜ –KÖY  Genel Başkanlığı yapan Lokman Abbasoğlu’nun eşi eğitimci Nermin Abbasoğlu, 12 Eylül öncesi MHP Gençlik Kolları yönetim kurulu üyesi olan darbeden sonra iki yıl aranan daha sonra  tutuklanarak  Mamak  Askeri cezaevinde yatan ülkücü  bayanlardan  Nermin Öztürk,  Fatma Kayıcıoğlu o dönem yaşadıklarını, yaşananları katılımcılarla paylaştılar. Lamia Durak, Nermin Abbasoğlu Nermin Öztürk  başlarından geçenleri anlatınca salonda  herkes duygulanmış, hüzünlenmiş ve  katılımcılardan ağlayanlar olmuştur.

MAMAK TATLISI İKRAM EDİLDİ

Cezaevi gezisinin ardından programa katılanlara meşhur “Mamak tatlısı” ikram edildi. Mamak tatlısı Mamak cezaevinde yatan Ülkücülerin o dönemin şartlarında yaptıkları kendilerine has bir tatlıydı.