Kutsal kitabımızda Yaradan bize (Râd-13)'' İnsanlar (toplum) kendi iç dünyalarını değiştirmedikçe, Allah onların genel durumunu değiştirmez'' diyor. Ama ahali şeklî dindarlığın dayanılmaz cazibesine kapılıp değişmek bir yana, hiç düşünmüyor bile. Değişim nasıl olacak öyleyse? Sanırım böyle yaşadıkça daha da yoksullaşacak, belki o vakit düşünmeye ve değiştirmeye çalışacak. Arzu edilmez ama gerçek şu ki, ekonomik durumu her geçen gün daha kötüleşecek.
Hukuken tanımlanamayan ''Tek adam'' yönetiminin 2 yılda iflası, muhalefetin çabalarından çok, ahalinin geçim derdi zorluğu ve iktidardan kopanlarla, saltanatın devamından yana olanların kavgasıyla görünür hale gelecek. AK Partiden kopuşların hızlandığı, ayrılanların partileşme çabalarının hız kazandığı bu süreç, neticede halkın yararına sonuçlar doğuracak. Önceki gün Cumhurbaşkanı kendi Başbakanı ve Bakanlarını alenen dolandırıcılık ve yolsuzluk yapmakla suçladı. Başbakanı ise Cumhurbaşkanı'nı mal varlığını açıklamaya davet ederek hırsızlık imasında bulundu. TBMM'de komisyon kurulsun araştırılsın diyerek adeta hodri meydan çekti. Şimdi sıra muhalefetin konuyu medya ve Meclis'te gündeme getirip, işin peşini bırakmaksızın üstüne gitmesinde. Sayısal yeterlilik önemli değil. Bu çatlak son yılların tüm yolsuzluklarını ortaya çıkarmaya elverişli bir yol açtı, buradan yürümek gerek.
Halk işsizlik başta ekonomik sorunların ağırlığından ezilmiş vaziyette ve algıları iktidardan muhalefete evrilmekte. Eskiden tüm bunları işitiyor ama duymuyor. Bakıyor ama görmüyor, sandıkta bildiğini okuyordu. Son yerel seçimlerde görüldüğü gibi, tercihini daha bilinçli yapar hale geldi. Yeterli olmasa da giderek ağırlaşacak ekonomik sorunlarının, en başta yoksulluğunun asıl sebebinin yolsuzluklar olduğunu görecek ve değişecek.
-Evvel zaman içinde ülkelerin birinde, adalet,dirlik ve düzen kalmayınca halk ayaklanmış. Hükümdar, ayaklanan halkı yatıştırmak için meydandaki devasa havuzun etrafında toplamış.'' Böyle isyan etmenize hiç gerek yok. Eğer isterseniz benden çok kolay kurtulabilirsiniz''. Sonra da kendisinden nasıl kurtulabileceklerini açıklamış."Şimdi ben bu havuzu boşalttırıp üzerini kapattıracağım. Sizden tek isteğim var. Herkes gece yarısından sonra bu havuza bir kova süt dökecek. Ama herkes tek başına sütü dökecek, kimse kimseyi görmeyecek. Güneş doğarken hepiniz burada olun, şayet havuz süt ile dolmuşsa ben tahtı bırakıp gideceğim."
Ahali ertesi sabah, büyük bir sevinçle havuzun başında toplanmış. Artık bu düzenbaz hükümdardan kolayca kurtulacaklarını sanmış. Hükümdar gelmiş ve havuzun üzeri açılmış. Aman Allah'ım bir de ne görsünler? Havuz sütle değil, berrak bir suyla dolu. Çünkü; "Onca sütün içinde benim döktüğüm bir kova suyu kim fark edecek? Üstelik gece karanlığında dökeceğim" diye düşünen ahali, süt yerine su dökmüş. Hükümdar havuzu gösterip gördünüz mü diye sorar ve ekler. ''Aslında siz neyseniz, ben de oyum. Siz düzenbaz olduğunuz için, benden sonra da içinizden kimi seçerseniz seçin sonuç hiçbir zaman değişmeyecek! O yüzden ben tahtımda kalıyorum, siz de layık olduğunuz sistemin içinde."
Allah bize akıl verdi sor sorgula diye. Ahlak verdi hırsızlık, haksızlık yapma diye. Bir de adaletle yönetin dedi. Bunlara sahip toplumlar refah ve huzur içerisinde, olamayanlar ise sürünmekteler. Biz değişmedikçe, düzen değişmez. Şimdi sırası geldi artık; akıl, ahlak ve adaletten yana tavır koyalım ve tercih yapalım. Süt yerine su doldurmaya kalkarsak akıbet aynı olacak.