Aklıselim…

Abone Ol

Ortadoğu sınırlarımızda yaşadığımız olaylar karşılaştığımız çapraşık ilişkiler ağları ve kaygan bir zemindeki ayakta kalma yürüme hatta koşma pozisyonumuz bu günden daha boyutlanarak devam edecek.

Öyle görünüyor.

Cumhuriyetimizin kurucusu gazi Mustafa Kemal kuruluş felsefesini o günden koymuş “Yurtta Barış, Dünyada Barış”

Ve ülkemizi yönettiği 12 yılda bu temel de ne yapılması gerekiyorsa yapmış.

İç barış sağlanmış komşu ülkelerle barış paktları yapılmış ve coğrafyada bir huzur iklimi sağlanmış tabii ikinci dünya savaşına kadar.

Diyebiliriz ki bu günün şartları yüzyıl öncenin şartları ile aynı değildir.

Doğru ama temel ilkeler temel sorunlar emperyalizmin temel kuralları pek değişmedi.

Sadece isimler devletler ve yöntemler değişti.

Tarih boyunca akıl ile yönetilen devletler ya ileri gitmiş ya da varlığını muhafaza ile sürdürmüştür.

Akıldan uzaklaşan devletler ise mutlaka en azından uzun süreli sıkıntıya girmiş veya yıkılmıştır.

Osmanlı devlet aklından uzaklaştığı için yıkılmıştır, hiç 5 yaşında bir çocuğa devletin tüm yetkileri verilir mi veya bir deliye devletin ve milletin bekası emanet edilir mi edilirse devlet aklından uzaklaşmış olusunuz ve yıkılış kaçınılmazdır.

Alman milleti devlet aklından uzaklaşarak yönetimini devleti bire terör örgütü haline getirecek birine Hitler’e teslim ettiği için Ruslar ise devletlerini bir ideolojiye teslim ettikleri için devlet yaşamında problemler yaşadılar.

Son zamanlarda devlet aklından uzaklaşan devletleri orta doğuda gözlemlemekteyiz bir bir sorunlarla uğraşıyorlar.

Irak halkı yönetimini Saddam’a teslim etmemeliydi, İran halkı baskıcı din diktası içeren Humeyni yönetimine karşı çıkmalıydı.

Yakın bir zamanda üç parçaya bölünecek olan Suriye halkı ise mezhebi bir bağnazlık yönetimi olan baba oğul Esad’lara devletlerini teslim ederken biraz daha düşünmeleri gerekiyordu.

Bir iki gündür Cumhurbaşkanımız günde belki de beş on devlet başkanı ile telefonda görüşüyor.

Tabii görüşsün görüşmeli de.

Fakat öncelikle “Yurtta Barış” için çaba sarf edilmesi gerekir.

İstisnasız toplumumuzun tüm katmanları ile etnik dini mezhebi tüm bileşenleri ile hızlı bir irtibat ve birliktelik oluşturulmalıdır.

Yaşadığınız coğrafyada eksiksiz birliktelik sağlayabilirseniz size hesap yapanlar yaptıkları hesapları mutlaka yeniden gözden geçirirler.

İnsan hayatında da böyle değil midir?

Zor sıkıntılı zamanlar yaşayan aileler bir araya gelip kenetlenmezler mi, zorlukları yenmek için güç birliği yapmazlar mı?

Yaparlar…

İşte yaşadığımız bu zamanlar birbiriyle dayanışmalı birlikte bir gelecek kurmayı planlayan yolculuk yapmayı isteyen birlikte üretip birlikte paylaşmayı isteyen büyük bir aile olmaya fırsat olabilir.

1923 de olan buydu.

Arızalanan taraflarımızı tedavi edip toplum olarak beraber yürümeye karar versek, emperyalizme karşı hep birlikte tek yürek olsak, içimizdeki işbirlikçileri satılmışları ayrık otlarını da toplumumuzun dışına itsek, yeni bir beyaz sayfa açsak, İyi olur değil mi?