AKP'nin bu kadar yıl iktidarda kalmasının arkasında -alternatiflerini- şu veya bu şekilde denklem dışına itmesinde yatıyor. Sırayla önce Süleyman Soylu,sonra Numan Kurtulmuş rekabeti bırakıp AKP'ye katıldılar.Bahçeli, zaten hiç alternatif olmayı denemedi. 2002'de erken seçim kararı alırken muhtemelen MHP'nin artık sahneden çekileceğini hedeflemişti. Beklendiği gibi olmadı,bir seçim sonra MHP barajları patlatarak tekrar meclise girdi. On beş yıl boyunca Bahçeli ve ekibi hiç bir milli meselede politika üretmedi. Ülke sorunlarına çözüm getirmek isteyenlere engel oldu. Söz gelimi ANASOL-M iktidarı döneminde Afyon MHP belediye başkanı H.Barut Güneydoğu'da DYP ve ANAP'lı yirmi civarında Belediye başkanını organize ederek Avrupa'da PKK ihanetini anlatmak,Batılıları bölge belediye başkanları ile etkilemek istedi. Bahçeli yönetimi bu hayırlı teşebbüse destek olmadı. Ermeni mezalimi ile ilgili filim yapmak isteyen bir yönetmenin (İ.G)destek talebini -ipe un sererek- geri çevirdi. AKP her sıkıştığında elinden tutarak düzlüğe çıkardı. MHP büyümesin diye üye sayısı belli bir rakamda tutuldu. Hareketi büyütme potansiyeli taşıyanlar tek tek tasfiye edildi. Bütün bunlara rağmen MHP sahneden çekilmeyince en sonunda devletin bekası yalanı ile Erdoğan'a iltica edildi. Bu ahval içinde rakipsiz kalan bir partinin her seçimden zaferle çıkması zaten kaçınılmazdı,öyle de oldu.
Rahmetli Yazıcıoğlu yaşasaydı bugünün yegane alternatifiydi. İdeallerini bırakıp herhangi bir partiye -ikbal hesabıyla katılmayacak kadar-omurgalıydı. O da kim bilir hangi odağın organizasyonu ile şehit edildi. Partisi misyonunu yaşatacağına Sn Cumhurbaşkanının deyimiyle" 16 Nisan'da evet çıktığında -görmezden gelinmemek için-"evet cephesine katıldı.
Yani AKP'yi iktidarda tutan etmenlerden biri belki de birincisi, merkez sağda bütün siyasi aktörlerin şu veya bu şekilde tasfiye edilmesidir. AKP 15 yıl boyunca hep kendi kendisiyle yarıştı.
MHP'nin kongre sürecinde de aynı plan işledi. MHP muhalefetinin başarılı olması halinde MHP'yi kısıtlayan,etki alanını daraltan, toplumsal karşılığı olmayan Bahçeli gidecek sadece MHP tabanına hitap etmeyen onunla ile birlikte merkez sağa da hitap eden bir kadro gelecekti. Anketler ,böyle bir değişimde MHP'nin yüzde 30'lara vuracağını, iktidar partisi olacağını gösteriyordu. Hukuk katledilerek MHP kongresine mani olundu. Aynı engelleme şimdi de yapılıyor. Akşener'in konuşması engelleniyor,tutulan salonların kontratı iptal ediliyor,valiler toplantı ve mitinglere izin vermiyor, iptal edilmeyen salonlara provokatörler gönderilerek Akşener'in etkisi sınırlandırılmaya çalışılıyor. Niye özellikle Akşener? Çünkü Akşener, bugün AKP'de yüzde 20'lik bir kitleyi oluşturan merkez sağ seçmenin de alternatif arayışlarındaki yegane karşılığı temsil ediyor.
AKP alternatiflerini tasfiye ederek sağ seçmeni kendine mecbur etti.Mevcut siyasi tabloyu değiştirmenin yolu bu kompozisyonu değiştirmekten geçiyor. Akşener, bu kapıyı aralamak için bir şanstır. Bu kadar ilgi görmesinin ardında hem alternatif siyaset arayışlarından, hem de buna cevap veren bir potansiyele sahip olmasından kaynaklanıyor. Akşener ,hem milliyetçi, hem demokrat, hem dindar. Dindarlığını siyaset borsasında satışa çıkarmayacak kadar da ona saygılı. Dinin reklam aracına dönderilip içinin boşaltıldığı bir zeminde bu tip siyasetçilere çok ihtiyaç var. Bu referandumda çok şeyi değiştirmek elimizde. Ya Büyükşehir yasasıyla başlayan,Dolmabahçe mutabakatı ile devam eden,CB'na verilen eyalet kurma yetkisi ile neticelendirilmek istenen bu bölünme parçalanma,demokrasiden uzaklaşıp Arap ve Afrika ligine düşme sürecine son vereceğiz, yahut bir gün eyaletlere bölünmüş bir Türkiye'ye uyanacağız...