Meselenin bu noktaya gelmesinin bazı nedenleri var: en önemlisi Kılıçdaroğlu'nun bir süreden beri doğal CB adayı gibi davranması.
CHP,' millet ittifakının en büyük partisi, elbette onun genel başkanının daha çok söz hakkı olacaktır. Bu gibi durumlarda eşit oy hakkı değil, oy ağırlığına göre söz hakkı dikkate alınır. Adalete uygun olan budur!
Önceki gün İYİ Partili Ümit Özlale de Kılıçdaroğlu'na değil, dayatma yapılmasına, yok sayılmalarına karşı olduklarını söyledi.
CHP Genel Merkezine asılan ve " Ben Kemal, Geliyorum" pankartı bile bu sitemlerde İYİ Partililerin ne kadar haklı olduğunu gösterir.
Altılı masa, bugüne kadar süreci iyi getirdi. Komplolara, tuzaklara düşmedi. Aralarındaki farklılıkları sorun haline getirmedi. Bir parti gibi değil, bir ittifak gibi davrandılar. Kimse hedef kitlesini daraltmadı. Neredeyse tek parti haline gelen Cumhur İttifakı gibi davranmadılar. Her parti kendisi olarak kaldı, ülkenin önceliklerinde anlaşarak bir demokrasi ve adalet ittifakı oluşturdular.
Kılıçdaroğlu'nu Erdoğan'ın karşısına çıkarmak isteyen iki grup var: Birinci grup Cumhur ittifakını oluşturan partiler. Kılıçdaroğlu'nun mutlaka Millet İttifakının adayı olmasını istiyorlar. Nitekim bunu Erdoğan da Bahçeli de defalarca söyledi, "erkeksen adaylığını açıkla" dediler. Bu çevreye göre Erdoğan'ın dişine en uygun aday Kılıçdaroğlu, onun için Kılıçdaroğlu aday olsun diye gizli/açık bir kampanya yürütüyorlar. Amaçlarına ulaşmak için içerideki beşinci kolları kullanıyorlar. Alttan alta bu ülkenin fay hatlarıyla oynuyorlar.
İkinci grup ise CHP'nin içinde yuvalanan, eleştiriden başka hiçbir şeyi beceremeyen, yarı CHP'li yarı HDP'li ideolojik davranmayı gerçekçi olmanın önüne alan grup. Bu grup, HDP desteği ile Kılıçdaroğlu'nun seçilebileceğini anons ederek zemin kazanmaya çalışıyor. Ortak Politikalar Metnini de içinde "niçin Kürtler yok" diye eleştirdiler. Oysa düzenlemeler geneldir, etnik ayrımlar ve farklılıklar üzerine kurulamazlar. Devlet, ülke ve milleti ile bir bütündür, bu bütün parçalara ayrılarak her biri için ayrı ayrı düzenleme yapılamaz. Bu kafanın bilerek veya bilmeyerek Cumhur İttifakına hizmet ettiğine şüphe yok. Bu çevre, HDP desteği üzerinden siyaset yaparken, Erdoğan'a tam da istediği-milliyetçi seçmen- üzerinden oyun kurma imkânı veriyor. Bu aslında Erdoğan'a bir defa daha Cumhurbaşkanlığı yolunu açmak demek.
İşte sayın Akşener'in gördüğü bazılarının görmek istemediği gerçek bu. Akşener, Kılıçdaroğlu'na saygısını defalarca ifade etti. Ancak saygı ayrı, kazanmak ayrı. Akşener, Kılıçdaroğlu ile seçimin riske edileceğini, bunca emeğin boşa gidebileceğini görüyor, risksiz adaylar varken riske girmeyi doğru bulmuyor. Nitekim tek bir ankette bile Kılıçdaroğlu Erdoğan'ın önünde çıkmadı. Yüze yüze sona gelmişken bunca emek, gayret, alın teri boşa gitmemeli. Herkesin hislerini, ihtiraslarını yutması gereken bir dönemdeyiz. Hedef şu veya bu kişiyi aday yapmak değil, kazanmak olmalıdır. İYİ Parti de bunu diyor, Kılıçdaroğlu'na karşıyız demiyor. Bu oyun bozanlık değil, oyunu kazanma kavgasıdır.