Türkiye’de gündem çok hızla değişiyor. Ve ne hazindir ki eften-püften konular başa tutturuluyor.
Okuyan, düşünen, üreten insan sayımızın varlığınca doğru kararlar alıp, gelecek vizyonu kurabilir ve sorunların üstesinden gelebiliriz.
Görmezden gelsek de Türkiye’nin en büyük sancısı ayrılıkçılık meselesi ola gidecektir öteden beri ola geldiği üzere. Çünkü bu husus, Türkiye’nin enerjisini, genç insan kaynaklarını, sermayesini tüketen bir bumerangdır.
Rahmetli Turan Yavuz’un 1993 yılında yayınlanan ve aynı yıl altını çizerek okuduğum bir kitabı var. “ABD’nin Kürt Kartı.”
Provaları tamamlandığı için olsa gerek şimdilerde yeniden perdenin önünde sahnelenmeye başlanan, ABD’nin Suriye ve sonrasında Türkiye hesabını bu kitaptaki notlar ışığında yeniden çözümlemekte fayda var.
HESAP’ta yeni bir şey yok, oyun aynı oyun, plan aynı plan, maşa aynı maşa. 27 yıl öncesiyle bugün arasında farka 1993 basımı bu kitaptan bakalım mı?
“Kuzey Irak’ta özerk bir yönetimden bağımsız bir Kürdistan’a kadar bir dizi senaryo da yönetimin raflarında bekletiliyor…” (sayfa 11)
“ABD’nin Ankara’daki Büyükelçiliği bu kapsamda, 1952 yılının aralık ayında Türkiye’deki Kürtler ile ilgili geniş bir rapor göndermişti Washington’a.” (Sayfa 30)
“İsrail, Irak’taki Kürtlere sadece silah göndermekle kalmıyor, bazı yüksek rütbeli Kürt subay ve askerlerini İsrail’de gizlice eğitiyordu.” (Sayfa 34)
"Washington bölgedeki Kürt kartını oynarken, bunu Türkiye’nin tedirginlik duymayacağı bir şekilde yapmayı yeğledi.” (Sayfa 58)
“Washington ve Tahran, Kürtlerin mücadelelerini belirli bir düzeyde tutarak Bağdat rejiminin kaynaklarını tüketmek istiyorlardı.” (Sayfa 60)
“Ankara’daki hükümet Türkiye’nin ekonomik ve siyasi sorunları ile baş etmekte başarısız kalırsa, o zaman bu olaylar Kürtleri, Ankara’ya meydan okumaya cesaretlendirebilir.” (Sayfa 88)
“Özal’ın kafasında canlandırdığı Musul-Kerkük senaryoları da Başkan Bush’un ürünüydü.” (Sayfa 127)
“ABD uzaydaki uyduları ile Irak, Suriye, İran ve Türkiye topraklarını taramaya devam ediyordu.” (Sayfa 135)
“ABD senaryosunda Saddam sonrası Irak’ta üç devlet kurulması planlanıyordu. Güneyde bir Şii devleti, Kuzey’de bir Kürt devleti, Batı ve Orta Irak.” (Sayfa 174)
“Kürdistan hayalleri Washington kasalarında duruyor. Bu da Washington’da, Türk topraklarının bir bölümünü de içine alacak olan bir büyük Kürt devletinin…” (Sayfa 251)
Bu kısa alıntıları dikkatle okuduğumuzda, planların 3-5 yıllık değil asırlara yakın sürelerle yapıldığı ve sabırla ilmek ilmek dokunduğu görülür. Bunları araştırmacı yazar Uğur Mumcu’nun katledildiğinde yarım kalan ve vefatı sonrası 1993 yılında basılan, “Kürt Dosyası” adlı kitaptaki bilgilerle birlikte değerlendirdiğimizde başımıza örülmek istenen malum çorapların ilmeklerini daha net görebiliriz.
Malum 1: Irak, Türkiye, Suriye ve İran’da kurulacak yapıların birleştirilerek büyük bir uydu devlet kurulma kararı var.
Malum 2: Irak’ın Kuzeyinde, ABD’nin dünya yıkılsa bir araya gelmezler denilen Barzani ve Talabani’yi barıştırmasıyla, Türkiye’nin de göz yummasıyla özerk bir yapı kuruldu.
Malum 3: Şimdi de Barzani her zaman olduğu üzere ABD’nin organizasyonuyla Suriye’de benzer bir yapının kurulmasına ciddi destek veriyor ve epeyce mesafe alındı.
Malum 4: Suriye’de sonuç alınır veya alınmaz, -şahsi inancım ve temennim sonuç alınamayacağı yönünde-, sonraki adımların ne olduğu veya olacağı sır değildir. Türkiye, bütün olumsuzluklara rağmen iç sorunlarını çözebilecek bir tarihsel birikime ve bulandırılmış olsa da kardeşlik-akrabalık bağlarının gücü sayesinde tuzakları yıkabilecek güce sahiptir. Yeter ki oyunu ve oyuncuları görebilelim.
Es-selam olsun, ves-selam olsun, has-kelam olsun milli ve güçlü bir Türkiye şemsiyesi altında, kalbimiz Ankara’ya kimse meydan okuyamaz diyerek ses vereceklere.