Suçluyu dışarıda aramak âdettendir. Kimse kendi sorumluluğunu tartışmaz. Oysa bir yerde başarı veya başarısızlık varsa orada bunda payı olan kişiler de vardır.
14 Mayıs seçimleri bitti. En azından milletvekilleri yönünden bitti. CB için 15 gün sonra tekrara sandığa gideceğiz. Onun için CB seçimleri ile ilgili değerlendirme yapmak yakışıksız olur. Sonuç beli olduktan sonra onu da konuşuruz, zaten konuşulacaktır.
Milletvekili sonuçlarına bakarak anket firmalarının yanıldıkları yazılıp çiziliyor. Aslında öyle değil. Anket yasağına kadar anket şirketlerinin tespitleri o günün doğrularını yansıtıyordu. Yanılgı, son hafta kararsızların şirketlerin dağıtım şekline uymayan tarzda Cumhur İttifakına yönelmesi ile ortaya çıktı. Şirketle kararsızları kararlıların tercih oranına göre paylaştırıyordu, öyle olmadı.
Peki ne oldu?
Erdoğan tüm kampanyasını Millet İttifakını HDP ile özdeşleştirme üzerine kurdu. Proje ve vaat siyaseti yapmadı. Kaybederlerse ülkenin bölüneceğini, parçalanacağını söyledi. Bunu daha önce de söylüyor ancak yeterli etkiyi oluşturamıyordu. Ancak seçim sathı mailine girildikten sonra bu algı operasyonu yavaş yavaş etkili olmaya başladı. Buna Kandil ile HDP' de çanak tuttu. Akla ziyan açıklamalar yaptılar. Milliyetçi refleksleri harekete geçirecek beyanlarda bulundular. Vatandaşın korkularını harekete geçirip, ekonomik krizi, adaletsizliği, kötü yönetimi unutturdular. Neticede kararsız duran veya tereddütleri olan seçmeni Erdoğan'ın yanına ittiler. Erdoğan'ın HDP üzerine kurduğu seçim kurgusu sağda solda dağınık duran, partileriyle bağı gevşek olan milliyetçi seçmeni MHP'ye yönlendirdi. Anketlerde yüzde 40 civarında olan kendi oyunu da 49.5'lara kadar çıkardı.
Oysa baştan beri HDP ve İmralı ile iş tutan tek parti AKP, tek lider Erdoğan'dı. Çözüm sürecinde PKK neredeyse bir ulusal kurtuluş hareketi olarak takdim edildi. Askerin eli kolu bağlandı. PKK'ya giremediği alanlara girme imkanı tanındı. Özerkliğe karşı başkanlık şeklindeki anlaşma Demirtaş'ın "Seni başkan yapmayacağız" sözleri ile bitti. Bu süreçte de HDP'nin desteğini almak için Öcalan'ın kapısı çalındı. Sayın Akşener Kandil'e bir yargı mensubunun gönderildiğini, ismini bildiğini söyledi. Akşener'in bu iddiasını HDP'li Ahmet Türk ile HDP eş başkanı Mithat Sancar doğruladılar. Yani aslında Erdoğan'ın HDP hassasiyeti vatan hassasiyetinden değil, oy devşirememe duyarlılığından kaynaklanıyordu. HDP'nin desteği alınmaya çalışılmış, alınamayınca da milliyetçilik üzerinden siyaset yapma yolu seçilmişti. O destek alınsa, Erdoğan'ın seçim sloganı muhtemelen Millet İttifakını barış istemeyen, kan dökücü vampirler olarak sunmak olacaktı.
Erdoğan'ın seçime iki gün kala o güne kadar ortaya koydukları -gitmezler- tavrının tersine " seçimle geldik seçimle gideriz " açıklaması işte önüne gelen son kamuoyu araştırmalarından aldığı sonuçlarla ilgiliydi. Son anketlerde Kılıçdaroğlu'nun geçtiğini gördü ve demokrasi vurgusu yapma gereğini hissetti. Çıkan tablo, sn Akşener'in baştan beri söylediği," seçimin kaderini milliyetçiler tayin edecek " öngörüsünü doğruluyordu. HDP'den medet ummak, rahat kazanılacak bir seçimi bu noktaya getirdi. Bazılarının aklı başına geldi mi? Sanmıyorum, ideolojik körlük hala içimizden bazılarını yönetmeye devam ediyor.14 Mayıs bize, herkesin aynı torbaya konulamayacağını acı bir şekilde gösterdi.