Şeyh Said 1925 yılında Diyarbakır Dağkapı meydanında asıldı. Şeyh Said kendi ifadesiyle, Kürtçülük için değil, yeni düzenin İslam karşıtı olduğunu ve hilafetin kaldırılması münasebetiyle isyan ettiğini söyleyecektir.
Sağa sola gönderdiği mektuplarda da aynı yönde vurgular vardır.Ancak sonradan ortaya çıkan bilgi ve belgeler isyanın içinde Azadi örgütünün olduğunu ortaya çıkarmıştır.
İsyanın maliyeti Türkiye için çok büyük olmuştur. Yüzlerce insan hayatını kaybetmiş, en önemlisi Musul/Kerkük meselesinde Türkiye'nin eli zayıflamıştır. Zaten Musul/Kerkük'ün gündemde olduğu bir dönemde isyanın patlak vermesi, arkasında hep İngilizlerin olduğunu düşündürmüştür. Nitekim aynı ayaklanma ile ilişkilendirilerek asılan Seyyit Abdülkadir'in İstanbul'da İngilizlerle görüştüğü tespit edilmiş, suç ortağı Palu'lu Sadi asılırken bu iddiaları doğrulamıştır.
İşte bu Şeyh Said'in ismi Kayyum tarafından yönetilen Diyarbakır Belediyesi tarafından yeni yapılan Silvan- Elazığ yolundaki bulvara verildi.
2014 Yılında Gülten Kışanak döneminde de Şeyh Said'in asıldığı Dağkapı meydanına " Şeyh Said meydanı "ismi verilmişti.
Erdoğan iktidarının atadığı Kayyum'la, HDP'li Kışanak'ın aynı noktada buluşması ilginç değil mi? Belediye başkanları görevden alınıp yerlerine Kayyum atanırken -gerekçe belediye başkanlarının- terör örgütü ile ilişkili olmaları, onların emellerine hizmet etmeleriydi. Onlarla aynı çizgide hareket etmesinler diye atanan Kayyumların da aynı yolu takip etmesi bu atamaları anlamsız hale getirmiyor mu?
Dün hain ilan edilip asılan Şeyh Said'in bugün bir kahraman gibi adının meydanlara verilmesi Türkiye'nin nerelere götürüldüğünü anlatan önemli bir ipucudur.Ne değişmiştir ki dün hain ilan edilen bugün kahraman ilan edilmiştir? Bu, Şeyh Said isyanının meri sistem tarafından onaylanmasıdır. Dün hain ilan edilenlerin bugün kahraman ilan edilmesi bugün ayrılıkçılığa karşı verilen mücadeleyi de anlamsız hale getirmektedir. Şeyh Said isyanında vatanı korumak için hayatlarını verenler unutulmuşken onları toprağa gömen birinin kahraman ilan edilmesi -isyancılarla mücadele eden herkesi- olumsuzlama anlamı taşımaktadır. Şeyh Said'in adını meydanlara vermek, tarihe dönüp onu yargılayanlara siz yanlış yaptınız demektir.
İsyancılardan kahraman çıkarmak, Türkiye'nin farklı bölgelerinde farklı tarih yazını ve farklı kimlikler oluşturmaktır.Ulusların oluşumunda, tarihi şahsiyetlerin, atalar kültünün büyük önemi vardır. Bu, aynı zamanda toplumsal değerleri farklılaştırmaktır. Bilerek veya bilmeyerek Türk toplumunu - farklı değerler üzerinden uluslaşan iki milletli- bir toplum haline getirmektir. Dünyada iki toplumlu, iki uluslu devletlerin ne hale geldiğini hep beraber gördük. Sudan bölündü, Çekoslavakya'dan iki devlet çıktı: Çekya ve Slovakya. Yugoslavya elli parçaya bölündü. Belçika Flamanca konuşanlarla, Fransızca konuşanların giderek ayrışmalarının sancılarını yaşıyor. İspanya 17 17 Özerk bölgeye bölündü. Büyük bir bunalımda, pamuk ipliği ile birbirine bağlı bu toplulukların kopup kendi yollarına gideceğini söylemek abartılı bir değerlendirme olmaz.
Onların yaşadığı sürecin aynısı bugün Türkiye'de sahneleniyor. Toplumlar birbirinden böyle ayrılır. Yakın bir geçmişte, PKK şehitliklerinde dikilen heykeller için Efgan Ala," Fiberglass heykeller bir şey olmaz "demişti. Yani heykelin taştan olanıyla Fiberglass(cam elyaf) olanının farklı olduğunu, güya meseleyi laf kalabalığına getirmek istemişti. Bu zihniyetten farklı şeyler beklemek beyhude ama ya onlara kayıtsız/şartsız destek olanlara ne demeli? Bu suskunluk bu aymazlık böyle devam ederse yirmi yıl sonra Öcalan'ın adının da caddelere, bulvarlara, meydanlara verildiğini hep beraber görürüz. Bir de önüne geleni HEDEP'le işbirliği yapmakla suçlamıyorlar mı? Beni çıldırtan da budur!