ART NİYETLİLERİN BİZİ SÜRÜKLEDİĞİ GİRDAP
Türkiye’nin 15 Temmuz’da atlattığı badire her geçen gün daha iyi anlaşılıyor.
Ancak dış basına bakıyorsunuz çoğu farklı telden çalıyor. Bize dost değil de hasbi düşman tavrındalar. Türkiye’yi başka bir noktaya itmek istiyorlar.
NATO’da varlığın sürdürülebilirliği, yarım asrı geçen AB serüveninin masaya yatırılması, yakın komşularla ilişkilerin yeniden kurgulanması ve bu bağlamda ekonomimizin yumuşak karın olarak dayatılması…
İçeriye bakıyoruz, gerek mevcutta var olan, gerekse gelecekte karşımıza çıkacak sorunları aşmak için bu darbe girişimi sonrası oluşan birlik-kardeşlik iklimini sürdürülebilir kılmak için yeterli çabanın olmadığını görüyoruz…
Bazıları dış olumsuzluklara ve içerideki iklime rağmen halen gerçekleri görmekten uzaktalar. Uzaktalar çünkü güç zehirlenmesinin eşiğinde şımarık hareketlerden bir türlü vazgeçemiyorlar. Bu darbenin nasıl önlendiğini bile kavrayamadan, sadece kendilerinin payını görüyorlar.
Mesele darbe falan değildi, mesele bu vatanda iç savaş çıkartmaktı, kardeşi kardeşe kırdırmaktı, Türkiye’yi bir Yugoslavya, bir Irak, bir Suriye yapmaktı. Hatta daha ötesi… Düşünmesi bile çıldırtır insanı.
Türkiye’de iç savaş…
Allah korusun dünyada örneği olmayan, bizi yokluğa sürükleyecek bir perişanlık olurdu. İmparatorluk bakiyesi ülkedir Türkiye, düşünseler ne demek istediğimi anlarlar.
Şehit olanları, gazi olanları, samimi olanları tenzih ederek söylüyorum, bazıları saklanmışlar Sayın Cumhurbaşkanının arkasına, bol keseden yiğitlik, bol keseden ahkâm kesiyorlar.
Birisi diyor ki, sadece Cumhurbaşkanına ve Başbakana değil bana da suikast yapacaklardı. Eğer doğruysa bu, bırak da başkaları söylesin, sen neden ille de ben diyorsun.
Diğeri diyor ki, biz aptalmışız, biz kandırılmışız, biz tiyatroyu alkışlamışız, biz çok safmışız…
Bir diğeri diyor ki, “Bu tabi Devlet Bahçeli için de bir imkândır. Ömründe görmediği bir kalabalığa hitap edecek”
Sen, Sayın Bahçelinin de katıldığı 1978 Tandoğan mitingindeki ahengi, ülkücülerin kalp atışını, gelecek tasarımını bilir misin?
Peki, sen milyonu aşan ülkücünün yaşadığı 8 Nisan 1997 günü Kocatepe vedasını, Beştepe’deki gözyaşını, her gün kabristanı ziyaret edenlerin samimi özlemini gördün mü?
Bu sözün sahibi Şeref Malkoç. Dil sürçmesi falan olmadı, ağzından da kaçmadı. Sadece beyninin arkasındakini, düşündüğünü seslendirdi o kadar.
Emin olun, Cumhurbaşkanının talimatı ve ülkücü hareketin yürekten itirazları olmasaydı özür falan da dilemezdi.
Türkiye’de, belki de tüm dünyada bir ilk yaşandı. Aynı gün aynı saatte bütün illerde aynı konulu ve sadece İstanbul’da 5 milyon vatandaşın katılımıyla mitingler yapıldı. Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Kılıçdaroğlu’nun partilileriyle birlikte katılımı mitinge çok büyük değer kattı, dosta güven düşmana mesaj verdi.
Bir kısım insanlar bunu bile görmezden geliyor. Ankara’daki mitinge katıldım ve gözlemde bulundum. AKP tabanından olup da 2003-2013 döneminde FETÖ ile hemhal olanlardan bazılarında bu başarı bizim, sizin burada ne işiniz var havasını gördüm. Yazık çok yazık…
Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki, “en yakın arkadaşlarımızın bir kısmını dahi Fetö konusunda inandıramadık.”
Ama MHP’nin bu ve benzeri konularda görüşünde bir milim sapma yoktur. Ne aldatıldık dedi, ne de saflığa yattı. Biz de şahsen geçmişte de bugün de inandığımızı söyledik. Ne demiştik Eylül/2015’teki “Bak AKP’li Kardeşim” başlıklı yazımızda. “Seni de empati yapmaya davet ediyorum. Her kim paralel devletle mücadele ediyorum derken, gerçek ve fiili paralel devleti azmanlaştırdıysa, o yanlış yapmıştır. Lütfen gör artık art niyetlilerin bizi sürüklediği girdabı…” demiştim.
Görmedin, görmediniz sürüklendiğimiz girdabı. Taki asker elbiseliler askerimize, polis elbiseliler polisimize kendi silahıyla kıyana, taki kendi tırpanlarımızla kendi evlatlarımız harmanda öğütülmek üzere biçilene kadar.
Ne yazık ki işin sıcaklığı geçtikten sonra gerçekleri unutmaya meyyalsiniz. Ne yapıyorsunuz? Geçmişsiniz sütreye fırsat bu fırsat bir kısım ülkücüleri FETÖ sakisine meze yapıyorsunuz. Belki de bilmeyerek veya bilerek Fetö’nün cepheyi genişletme ve sulandırma eylemine ortak oluyorsunuz.
Yoksa Sayın Cumhurbaşkanının gölgesinde yaptıklarınızın görülmediğini mi sanıyor sunuz? Ama unuttuğunuz bir şey var, Allah gölgenin arkasındakini de, önündekini de, hatta beyninin bir boğumundan saniyenin onda birinde geçeni de görür ve bilir. Amenna…
Unutmayın, sen, ben yok biz hep birlikte Türkiye olduğumuz takdirde bu coğrafyada ayakta kalabiliriz. Atatürk’ün ismini anmak, milletin adına Türk Milleti demek, hainler hariç her kesimi kucaklamak kaybettirmez, kazandırır. Biraz da dünya gerçeklerini görün, yarınlarda küresel rüzgâr dağınık olanları nerelere sürükler, onu düşünün.
Es-selam olsun, ves-selam olsun, has-kelam olsun huşu ile ah vatanım diyenlere.