“Şanlıurfa Harran Üniversitesi Araştırma Uygulama Hastanesi Çocuk Bölümü'nde, çocuğunun ateşi düşmediği için öfkelenen A.K., nöbetçi Doktor Bahaddin Ahmet Yalçın'ın başına parke taşıyla vurdu.”
Bu haberler artık o kadar alışagelir oldu ki…
Memleketin her köşesinden benzerlerini duymak mümkün.
Haberlerin verilme şekli bile daha çok şiddetten ziyade magazinsel kısmi ile alakalı. Tabipler Birliğine göndermeler, anneyi konuşturmalar, hiç fikri olmayan insanların hastalıklarla ilgili yorumları…
Memleketin en büyük problemi de bu sanırım; fikrimiz olmayan mevzularda fikir beyan etmemiz.
Bahaddin Ahmet Yalçın bir hekim…
Çocukluğunu, gençliğini bu uğurda heba etmiş bir genç…
Türkiye’nin her yıl en değerli 10.000 aklından biri…
Dünya’nın en zor sınavlarından biri olan TUS’u aşmak zorunda kalmış bir hekim…
Daha sonra üç dakikada bir hasta bakılmak zorunda bırakılmış bir akrobat...
Kötü hastayı atlamamak, acil olmayan onca hastayı da çözmek inanın bir ordunun komutanlığına denk.
Acilde, bir bale gösterisinde sahnede oradan oraya savrulan balerinlerden farksız…
Bahaddin Ahmet Yalçın bir hekim… Ateşi düşmediği için bir vahşi tarafından başına darbe alan bir hekim…
Evet, biz hekimler kendi çocuklarımızın ateşlerini hemen düşürürüz; milletin evladınınkini ise düşürmemek için ayak sürteriz(!) Çünkü biz vicdansız insanlarız(!)Biz ateşin ne zaman önemli olduğunu bilecek eğitim almadık çünkü(!)
Bırakın çocuklarımıza bir kaşık şurup vermeyi, çocuklarımız bizleri görmeden büyüyor. Bayramlarda, hafta sonlarında, mecburi hizmette hepsinden ayrı kalıyoruz. Kendi evladımız için “tamam ateşi biraz olacak” veya “yine de antibiyotik başlamayalım” derken; bu millet bize ne zaman bu kadar düşman oldu?
Anneler, babalar istediği kadar kötülük etsin, o çocuklar bizim gözümüzde hep masum ve hep kıymetli. O baba bize taş da atsa o çocuk bizim. Kendi evladımızdan farksız. Bir çocuğa karşı vicdansızlaşmak mümkün değil.
Araç muayenesinde üç saat bekleyen bir toplum, hastanede nasıl üç dakika bekleyemez hale geldi? Arabalarınız çocuklarınızdan daha mı kıymetli? Banka kuyruklarında, kombine kuyruklarında beklemekten aciz değilsiniz de, anneniz babanız için yarım saat beklemek mi zor geliyor?
Bedava alınan sağlık hizmeti mi lüks geliyor?
Günde bin hastaya bakan adamın yüz kaslarında gülmek için enerjisi mi kalıyor?
Veya gülünce ne oluyor, işini daha mı iyi yapmış oluyor?
Sizin dükkânınıza, mağazanıza, büronuza, dolmuşunuza gelince bizi zaten hep kahkahalarla karşılarsınız(!) İyi akşamlar dileğine bile aynı temenni ile cevap vermekten acizsiniz.
Bahaddin Ahmet Yalçın, hayata küsme doktorum… Şenol Güneş’in başına denk gelen taş kadar konuşulmadın, dikkate alınmadın. Ama sen yine de küsme…
Artık yeter, ayağına taş değmesin.
Bu toplum, hepimiz rehabilite edilmeye mecburuz. Buralardan çıkmak zorundayız. Ya dibi göreceğiz ya buralardan çıkacağız.