AKP iktidarının 18. yılında gerileme dönemine girdikten sonra Ayasofya'yı ibadete açtı. Çok değil, bir yıl kadar önce CB sayın Erdoğan, açılsın diyenlere tepki gösteriyor, bunun kendilerine karşı kurulmuş bir tezgah olduğunu söylüyordu.
Sonunda açıldı demeyeceğim, çünkü zaten Ayasofya'nın bazı kısımlarında namaz kılınabiliyordu, şimdi tamamında ibadet edilebilecek.
Açılsın kampanyasının en ateşli savunucuları hiç şüphesiz milliyetçilerle, İslamcılardı. Milliyetçiler, bunun bir egemenlik ve fetih meselesi olduğunu, dindarlar ise dini bir mesele olarak görüyorlardı. Bu, milliyetçilerin, meseleye dini cepheden bakmadıkları anlamına gelmiyor elbette. Ancak, dini, egemenliği veya milliyetçiliği böyle bazı semboller üzerinden görmek bizi yanlış sonuçlara götürebiliyor. 28 Şubat'ta, İslam eşitti başörtüsüydü. Son bir kaç haftada Ayasofya tartışmaları başlayınca İslam eşittir Ayasofya'nın açılması oldu. Veya bağımsızlığımızın varlığı yokluğu ona bağlandı.
Bu tip indirgemeci anlayışların yanlış olduğunu söylememe gerek yok. Ayasofya'yı bağımsızlığımızla özdeşleştirmek bugüne kadar bağımsız olmadığımızı ima etmek anlamına gelir. Halbuki bu ülke ve millet, bağımsızlığını kanla kazandı ve bunu da Lozan'da bütün dünyaya kabul ettirdi.
Ayasofya açıldı diye ne yeni bağımsız olduk, ne de daha dindar olduk. Esas olan insandır.Emir Sultan'la Yıldırım Beyazıt arasında geçen hikayeyi hatırlayın, asıl ibadethane insanların gönlü, kalbi vicdanıdır demişti. Yani esas olan, güzel ahlak sahibi insan yetiştirebilmektir. Gönül kırmamaktır, kimseye adaletsizlik yapmamaktır. Bunları yaptıktan sonra yüzlerce Ayasofya açsanız da hiç bir şey değişmez. İşte dün itibarıyla Ayasofya cami hüviyetine kavuştu, ülkede ne değişti? Ayasofya cami oldu diye vatandaşın hangi problemi çözüldü? Çağ mı atladık, ekonomi mi düzeldi? Bu hamle ülkenin hangi sorununa çare oldu?
İktidar da Ayasofya'yı açmakla herhangi bir sosyal meselenin çözülmeyeceğini biliyordu. Siyaset üretemeyen bir parti -değerlere- sığınır, onlar üzerinden politika yapmaya başlar. Muhaliflerini din karşıtı pozisyonuna düşürmeye çalışır. Nitekim, bir CB kararıyla ibadete açılabilecek Ayasofya'nın böyle tartışmaya açılmasının amacı buydu, muhalefet tepki gösterirse -bunların din düşmanı olduğunu söylememiş miydik- salvoları başlayacaktı. Muhalefet, -din düşmanı- konumuna düşmemek için "buyurun açın, elinizi tutan mı var," dedi. Eskiden Allah'la aldatmaktan söz edilirdi, hatta Yaşar Nuri böyle bir kitap da yazdı. Ömer Lütfü Mete'nin de bu yönde yazı ve makaleleri var. Şimdi bir adım daha öteye geçtik, artık iktidarın politikalarına karşı çıkanlar -din düşmanlığı - ile korkutuluyor. Muhalefet de, -din düşmanı- damgası yememek için iktidarın en absürt, en olumsuz politikalarına sesini çıkaramıyor.
Bu yazımdan Ayasofya'nın açılmasına karşı olduğum gibi bir sonuç çıkarılmamalı, tam aksine Allah'ın zikredildiği her mekan öyle kalmalı, öyle yaşatılmalıdır. Lakin, demek istediğim, bu tasarrufta dini veya milli bir duyarlılığın etkili olmadığıdır. Mesele bir ibadethaneyi aslına irca etmek değil, bunu yaparak erimeyi durdurmak, siyasi rant elde etmektir. Bu gibi tasarruflarda Müslümanların maslahatını düşünmek esastır. İslam da olaylara bu zaviyeden bakılmasını emreder.Maslahat, iyi, faydalı, yararlı olan şey demektir. Demek ki, bu tür uygulamalarda Müslümanlara fayda getirip getirmeyeceği boyutunun da hesaba katılması gerekir. Mesela aynı bölgede yeterli ibadet yerinin bulunmaması halinde kapalı olan bir ibadethanenin açılması Müslümanların yararınadır. Diğer yandan uluslararası toplumun düşmanlığının celbedilmesi, dış ülkelerde Müslümanların ibadethanelerine kısıtlama getirilmesi, din ve vicdan özgürlüğü sorunlarının ortaya çıkması da Müslümanların zararınadır. Yani attığınız taş, ürküttüğünüz kurbağaya değmeli, Demek istediğim şudur: Ayasofya'yı sadece bir ibadethane olarak değerlendirmemeli, başkaları açısından taşıdığı sembolik değer ve sebep olacağı sonuçlaı da dikkate alınmalıdır. Yığınların duygularından daha önemli olan budur. Yığınlar Ayasofya'nın ibadethane cephesini görür, ülkeyi yönetenler diğer cephelerini de görmelidirler. Bu işi, böyle düşman çağırma seanslarına çevirmeden sessiz sedasız da çözmek de mümkündü. Ama şu oy kaygısı yok mu, oy kaygısı bir sorunu çözdük sanırken onlarca yeni sorunu da beraberinde getiriyor. Gösteriye çevrilen hiç bir işte Allah'ın rızası yoktur.