Yerel seçimler bitti, ama yankıları sürüyor. İYİ partideki kongre süreci bunlardan biri. Önümüzdeki hafta kimin genel başkan olacağını göreceğiz.
Hemen her seçimde, "AKP seçimi kaybedince gitmez " diye pompalanan bir propaganda vardı.Bunun muhalefetin umutlarını kırmak ve gardını düşürmek için bizzat iktidar tarafından yapıldığını yazmış, kimse milli iradenin karşısında duramaz demiştik.
Öyle de oldu; seçimi kaybettiler ve sorunsuz bir şekilde belediyeleri teslim ettiler.
Genel seçimlerde de beklenen sonuçlar çıksaydı, yine aynısı olacaktı. Belki biraz kıvranacaklardı, o kadar.
Erdoğan, sonuçların belli olmasından sonra bir balkon konuşması yaptı, konuşmada kazananın demokrasi ve milli irade olduğunu söyledi. Sonuçları -olgunlukla- karşılayan bir dil kullandı. Ama konuşma arasında medyanın pek dikkatini çekmeyen bir ifade kullandı,"Suriye'de bir terör devletine izin vermeyeceğiz" dedi.
Seçimle hiç alakası yokken bu sözün niye kullanıldığı hiç irdelenmedi. Bu aslında, bir türlü yola gelmeyen, AKP'nin emellerine hizmet etmeyen DEM'e bir mesajdı.
Seçim sürecinde CHP ve Cumhur ittifakı aralarında adeta bir DEM'i kapmaca oyunu oynadılar. İYİ Parti ittifaktan çekilince CHP'nin eli güçlenmiş, DEM'le daha çekincesiz görüşme imkanı doğmuştu. AKP'de bu tabanı yanına çekmek istiyordu. Gazeteler, AKP adına görüşmeleri Efgan Ala'nın yürüttüğünü yazdılar. Görüşmelerde mutabakata varılmış, ancak iş yazıya dökülme safhasına gelince -yazılı belge bırakmak istemeyen- AKP'nin tavrı yüzünden, sonuca varılamamıştı.
DEM ile AKP arasında nelerin görüşüldüğü hiç bir zaman açıklanmadı. Ancak siyasi kulislerde, DEM'in en önemli taleplerinden birinin, Türkiye'nin Suriye'deki yapılanmayı tanıması veya en azıdan karışmaması olduğu konuşuluyor. AKP buna evet derse, DEM'de desteğini Cumhur İttifakından yana kullanacaktı. Siyaset bilimci M.Türköne de, bundan sonra bir çözüm süreci olacaksa, Türkiye'nin içine yönelik taleplerden ziyade, DEM'in PKK'nın Suriye yapılanmasını pazarlık masasına getireceğini söylüyor. İşte Cumhurbaşkanının balkon konuşmasında durup dururken, "Suriye'deki terör devletine izin vermeyeceğiz" sözü -bu talebi masaya taşıyan DEM'e; "Madem bana ram olmadınız, ben de o çok istediğiniz Suriye yapılanmasına zinhar hayat hakkı tanımayacağım" mesajıydı. Bu ifade aslında Efgan Ala ile DEM'cilerin neler konuştuğunun da ifşasıydı.
Bu ülkenin önündeki en büyük problem hala bölücülük ve onu önlemekle mükellef olanların politikasızlığıdır.Milli meseleler, siyasi ikbal, yahut al- ver aracı yapılamaz. AKP iktidarından beri,yapılan görüşmeler hep kişisel ve partisel kazanç üzerinden yürütüldü. Masaya getirilen konular bilinçli olarak kamuya taşınarak zihinler kirletildi. Toplum, her ihtimale müsait hale getirildi. CB'nin bu sözlerini bir kararlılık olarak okuyabilir miyiz? Hiç sanmıyorum, bir konu masaya taşınmışsa artık o konu pazarlık edilebilir, dolayısıyla taraflar arasında kabul edilebilir hale gelmiş bir konudur.
Önümüzdeki aylarda, yeni anayasa bağlamında yeni pazarlık masaları kurulabilir. Mecliste bunun çoğunluk zemini var. Böyle bir durumda, AKP-DEM-GP-DEVA ve CHP içinden bazı milletvekillerinin aynı çözümde buluşmaları sürpriz olmaz. Umarım, bir kişi ömür boyu ülkeyi yönetsin diye Türkiye ateşin içine atılmaz.Bu herkes için felaket olur...