Özellikle Pandemi günlerinde kapalı devre yaşam sürdürürken televizyon programları bazen insanı çıldırtıyor. Ama ben fazla etkilenmemenin yolunu buldum, tavsiyemdir aynı metodu uygulayın rahat edersiniz.
"Milli Güç Unsurları" içinde en önemli umdelerden birisi insan varlığıdır. Devlet aklını ülkelerin toplam insan kalitesi belirler. O nedenle denmiştir ki "çıraklığını yapmadığınız işin ustalığına soyunmayın."
Epeycedir tartışma programlarında konuşmak en kolay işlerdendir. Yeter ki çağırsınlar, ne söylediğinizin önemi yoktur. Konu, NATO, CENTO, AB, GATT, BRICS, Mavi Vatan, Kadın, İşçi, Emekli, Adalet, Sanat, vesaire olmuş hiç fark etmez...
Örneğin, adam üniversitede yönetici ama neredeyse her akşam ekranlarda. Maişetlerini karşıladıkları asli görevlerini nasıl yaparlar, dinleyiciye saygı gereği hazırlık yapmazlar mı, ilgili konuda yerli yabancı uzmanlar, karar vericiler ve devlet adamları ne düşünmüş incelemezler mi?
Gelelim tavsiyeme.
Artık akıllı telefonu ve internet bağlantısı olmayan yok gibidir. Ekranda bir isim, altında da görevi yazıyorsa hemen Google’dan biyografisine bakın. Program konusunda emeği var mı, toz yutmuş mu, eğer bulduğunuz cevap “evet” ise izleyin. İsminin altında falan yerin Müdürü / Başkanı yazıyor olması yetmez, konuştuğu konuda ciddi bir eğitimi, tecrübesi yok ise zapping yapın gitsin.
Diplomasi masasında bulunmamış ama diplomatik öneride bulunuyor. Türkiye NATO'dan çıksın diyor. NATO'dan çıkarsak, Güney Kıbrıs Rum Kesiminin hemen üye yapılacağını, Yunanistan’ı veto etmemenin bedelini ödediğimiz yetmemiş gibi AB'nden sonra NATO üyesi bir GKRK burnumuzun dibinde biterse ne oluru hesap etmeden konuşuyor.
Halbuki diploması koridorunda nefeslenmiş olsa, deneyimli devlet adamı, İhsan Sabri Çağlayangil'in "ya masada olursunuz ya da menüde" sözünü hatırlar.
Türk devlet sistematiği tarihle yaşıttır ve Türkiye’de çok yetkin insanlar var. Paraşütle atlamayan, bindirme kıtasına dahil olmayan, ET’in müdürüsün dendiğinde kabul, OT’un müdürüsün dendiğinde de olur dememiş emektarlar var. Fikrine zikrine bakmadan birkaç örnek vereceğim.
Duayen tarihçimiz, İlber Ortaylı’yı dinlerken hiç boşa düştüğünüz oldu mu? Mutlaka bir şeyler kaparsınız, dağarcığınıza uykulu halinizde bile tarih damlar, kültür koklarsınız.
Yazar, Alev Alatlı’nın cümlelerindeki derinliği hissedince, manadan manaya koştuğunu görünce mutlu olursunuz, yeni şeyler öğrenirsiniz.
DPE Başkanı, Hüseyin Bağcı’nın diplomaside müzakereye açık olmak gerekir, kapıyı kapatınca içeri girme şansınız olmaz, sözünün perde arkasını kavrarsınız.
Emekli diplomat, Uluç Özülker’i her dinlendiğinizde devlet aklını bulursunuz karşınızda ve hep yeni vizyonların ışığını görürsünüz.
Gazeteci Çetiner Çetin, bir muhabir olarak çelişkisine kolayına rastlayamazsınız. Sahadan gerçekleri aktardığını, kendi hayat-memat riskinin, öz emeğinin karşılığını bulursunuz.
Haber sunucusu, gazeteci, Mehmet Akif Ersoy, abartı yok, yandaşlık yok, karşıtlık yok, var ise de hissettirmediğini, yorulmadığınızı anlarsınız.
Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın, özgeçmişini okuduğunuzda, özel bir emeğin ürününü görürsünüz, çabayı kavrar, farkı fark edersiniz.
Daha çok isim var ama hem nefis yapılmasın hem de uzun yazıdan kaçış nedenleriyle özellikle yakın çevremden kimseyi yazmadan, finali genel kamuoyunun tanımadığı birisiyle yapmak istiyorum.
Öğretmen, Ali Yazır diyor ki “…İnsanlık dört gözle Covid-19 aşısını beklerken bu süreçte yaşlanmayan ruhlarımız en zehirli aşı ile tanıştı bile. Özellikle 0-15 yaş çocukları aylardır güneş görmüyor, topluca oyun oynamıyor, sosyalleşmiyor, sinir-kas sistemleri zayıf kaldı, yeterince yazı yazmadıkları için vücutları beynin komutlarını yerine getirmede gelişemedi, sosyal sınırları, toplum adabını keşfetmede gelişmek yerine gerilediler…”
Ya-hu(!) Ahmet Hakan ve diğerleri ne olur diplomasiyi diplomata, eğitimi öğretmene, tarımı ziraat mühendisine, sağlığı doktora, adaleti hukukçuya kısaca her konuyu uzmanına sorsanız. Bakın Ali Yazır’ın ortaya koyduğu bu bakışı daha önce televizyonlarda saatlerce konuşturduğunuz birinden duydunuz mu?
Pardon, izleyici “heyt lan gan goğirem, var mı bana yan bakan” diyenlerden hoşlanıyor mu dediniz? A be muhteremler izleyiciyi kim bu hale getirdi? Siz…
Yukarıdaki isimlerin çoğuyla hukukum yok, sadece takip ederim. Her konuda görüşlerine katıldığım da söylenemez. Ama bilirim ki Türkiye’de yeterince donanımlı insan var. Yeter ki selam verilsin veya selamları alınsın.
Es-selam olsun, ves-selam olsun, has-kelam olsun ümmi analarımızın dahi bildiğini insanlara bilgiçlik taslayarak anlatmayanlara ve dahi haddini bilenlere.