Günlerdir Sayın Cumhurbaşkanı’nın İstanbul’dan başlayarak, diğer büyük şehir belediye başkanlarını istifaya zorlamasıyla ilgili olarak çeşitli senaryolar üzerinden tartışmalar yapılıyor. Hatta istifası istenen belediye başkanlar için uygulanmış olması gereken “ortak kriterler” üzerinden herkes “rasyonel” gerekçeler arandı.
Ancak bu tartışmalara bakıldığında kimsenin 16 Nisan referandumu ile geçilen “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”nin getirdiği % 50+1 şartıyla, bu operasyonlar arasındaki “hayati” ve “zorunlu” ilişkinin çok iyi irdelemediğini görüyoruz.
İstifa ettirilen büyükşehir belediye başkanlarının ortak özelliklerine baktığımızda en son 2014 seçimlerinde % 44 ile % 48 arasında bir oy oranıyla seçildikleri ve en az görev yapanın bile 3 dönemlik olarak “eskimiş yüzler” olduğunu görürüz.
Normal şartlar altında istifası alınan büyükşehir belediye başkanlarının, önümüzdeki seçimlerde benzer oy oranlarını tekrar alabileceklerini ve seçim şanslarının devam ettiğini öngörebiliriz. Ancak tam da işte burada en az % 50+ 1’in zorunlu olduğu Cumhurbaşkanlığı seçiminin bu öngörüleri anlamsız ve değersiz kıldığını görmüş oluruz.
Sayın Cumhurbaşkanı’nı çok iyi tanıyan herkes bilir ki, Mahalli seçimlerde AKP’nin % 40’lı oranlarla Belediye seçimlerini kazanmasının veya milletvekili genel seçiminde TBMM’ de salt çoğunluğu elde etmesinin hiçbir önemi bulunmamaktadır.
İşte böyle bir siyasi ortamda Cumhurbaşkanlığı Hûkümet Sistemi uyarınca Recep Tayyip ERDOĞAN için “varlık-yokluk” anlamına gelen Cumhurbaşkanlığı seçimi için %50+1’i garanti altına almayacak her durumu “metal yorgunluğu” olarak açıklayarak ve adına “değişim” dediğimiz süreç bu şekilde başlatılmış olmaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanı çok iyi biliyor ki, partisinin kadroları 16 yıl sonra yıpranmış, heyecanını kaybetmiş, yorgundur ve kadrolar kendi adına ve kendi şahsi hesaplarını yapıyor.
Siyaseti çok iyi okuduğunu bildiğimiz Sayın Cumhurbaşkanı bu durumda, partisini canlı tutmak, yıpranmışlıkları ortadan kaldırmak, yeni isimlerle oy yüzdesini tahkim etmek ve parti kadrolarının tamamının “kaderini kendisiyle birleştirecek” şekilde; YA HEP YA HİÇ demenin stratejisini inşa ediyor.
Dikkat edileceği üzere burada söz konusu olan; mevcut Belediye başkanlarının seçim şanslarının olup olmaması değil, % 50’in üzerine çıkacak şekilde Cumhurbaşkanlığı seçimine ne kadar katkı saylayıp, sağlayamayacakları noktasındadır.
Peki bu veriler ışığında ve Anayasa’nın seçimlere dair hükümlerini göz önünde bulundurulduğunda; Mahalli seçimlerin tarihini öne veya ileri almanın Anayasa değişikliği gerektirdiğini bildiğimizden, Cumhurbaşkanı’nın parti kadrolarının bütününü “YA HEP YA HİÇ” stratejisine dahil edebilmesi için tek yol kalıyor: Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerini mahalli seçimlerle birleştirerek, MART 2019’da bütün seçimlerin aynı gün de yapması zorunluluğu…
Görüldüğü üzere, belediye başkanları için başlatılan, bakan ve milletvekilleriyle devam edecek “İSTİFA” ve “görevden alma” operasyonlarının tek amacı; birleştirilmiş seçimlerde Cumhurbaşkanı’nın % 50+ 1’i almasını tahkim edecek ve sonuç almasını sağlamaktan ibarettir.
Düşünebiliyor musunuz ? Rıfat Hisarcıklıoğlu veya Ali Babacan Ankara’da, Binali Yıldırım veya Ali KOÇ gibi isimlerin İstanbul’da Belediye Başkan adayı olarak % 50’lerin üzerine çıkabilmeli ki, aynı gün Cumhurbaşkanlığı için yapılan seçim sandığına bu oylar da yansıyabilsin.
Tersinden gidelim, mahalli seçimler önce Cumhurbaşkanlığı seçimi farklı tarihlerde yapıldığı bir durumda, parti kadrolarının tekrar “METAL YORGUNLUĞUNA” düşmeyeceklerini kim garanti edebilir ?
Recep Tayyip ERDOĞAN Cumhurbaşkanlığı seçiminde % 50+1 ‘i garanti altına alacak şekilde bütün hesabını MHP’nin sınırlı desteğine bırakacak biçimde ve bütün yumurtaları “aynı sepete” koymayacak kadar siyasi tecrübe sahibidir.
İşte bütün bu sebeplerle diyorum ki, Sayın Cumhurbaşkanı AKP Kadroları ve destekçilerini, birlikte yürüdükleri kesimleri “YA HEP YA HİÇ” stratejisine dahil edecek şekilde ve “ yeni ve taze güçlerle” hazırlıklarını yapıyor.
Bu hazırlıkların gösterdiği o dur ki, 2019 Mart ayında Mahalli seçimler, Meclis seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimi aynı gün yapılacak ve “METAL YORGUNLUĞU” da bu şekilde aşılacaktır.
Bilinmelidir ki, milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 2019 Mart ayına alınması TBMM’de 184 milletvekilinin oyuyla bir gecede halledilebilecek kadar kolay bir iştir.
Bütün bunlardan sonra herkese ifade etmek isterim ki, kimse siyaseti sakın kendi şahsı adına “KARİYER PLANLAMASI” olarak görmesin. YA HEP YA HİÇ konseptine uygun olarak nitelikli ve derinlikli hazırlıklarla bu oyuna hazır olmayanlar hüsran yaşayacaklardır…