...BİMER’den Sonra CİMER de Yalnızca Havale Memurluğu mu Yapıyor?
Mart 2019’da yapılacak olan Belediye Başkanlığı seçimlerine adım adım yaklaşılırken gün geçmiyor ki herhangi bir belediye ile ilgili yolsuzluk, rüşvet, suiistimal, plansızlık, projesizlik, koordinasyonsuzluk vb. haberleri çıkmasın!
Ben özel aracıma doldurduğum 65 litre akaryakıtla Ankara’dan Antalya’ya gidiş geliş olarak 1200 km yol yapıyor ve Ankara’ya döndükten sonra ortalama 100 km daha kullanıyorum. Oysa Sayıştay raporu ile belgelendi ki, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait araçlar 100 kilometrede 63, 42, 34 ve 22 km yapmışlar. Benim aracım da onlarınki ile aynı fabrikanın ürünü olduğuna ve 100 kilometrede yalnızca 5 (BEŞ) litre yaktığına göre İSKİ’nin en az yakan aracının yine de dörtte biri. Matematiğim fazla kuvvetli değil; onun için yüz kilometrede 63 litre yakan İSKİ aracının kaçta kaçı kadar az yaktığımı da lütfen sizler hesaplayın…
Son yıllarda bazı belediyelerin Çanakkale, Bursa, GAP Bölgesi gibi yerlere geziler düzenleyerek beldelerindeki vatandaşları gezdirdiklerine şahit oluyor ve doğrusu, “iyi bir hizmet” olarak da görüyorduk. Ancak yine bir Sayıştay raporu ortaya koydu ki, İstanbul’un merkez ilçe belediyelerinden biri, Bursa gezisine 168 kişi götürmüş ama 10.000 (ON BİN) kişi götürülmüş gibi fatura ödenmiş! Türkiye çapında bu seyahat işlerini organize eden diğer bütün belediyelerde de benzer işler dönüyorsa vay başımıza gelene!
Efendim bizde “Hafta” bitmiyor malum… “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” dolayısı ile 160 kişiye yemek veren aynı belediye 5.000 (BEŞ BİN) kişilik fatura ödemiş ve sıkı durun; metresi yalnızca 01 (BİR) lira olan hortumun yüz metresine yalnızca yüz lira ödemesi gerekirken tabir yerinde ise tam “hortumlama” yapmış ve 7.800 TL ödeyivermiş! Hiç yapılmamış olan hayali bir geçit için de milyonlarca masraf gösterildiği de belgelenmesin mi? Yani geçit sanal, para gerçek!
Devlet kurumlarının şirketlerden kiraladıkları otomobillerin sivil plaka ile ortalıkta serseri mayınlar gibi dolaştıklarını kaç defa yazdığımı hatırlamıyorum. İstanbul’da bir trafik denetiminde görüldü ki, Belediye Başkanlarından birinin kiraladığı lüks otomobil oğlunun hizmetine verilmiş. Kuldan utanmıyorsanız bari Allah’tan korkun be adamlar! Eğer Ahiret hayatına inanıyorsanız orada bu ülkede yaşayan 80 milyon insanın elleri yakanızda olacak, bilesiniz.
Bu örnekler yalnızca bir iki belediyeye ait. Dert bir olaydı ağlamak/çözmek kolaydı ama öyle değil. Mesela şu yemek konusu… “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” dolayısıyla verilen bir yemek olduğuna göre katılanlar müftü, imam, müezzin, Kur’an Kursu hocası gibi din görevlileridir. Hadi 160 kişiye 160 kişilik yemek faturası ödenmiş olsa hocalarımıza helali hoş olsun diyelim de, geriye kalan 4.840 kişilik yemek parası ne oldu be arkadaş? Onu nasıl helal edeceğiz? Hem, vaaz ve sohbetlerinde “Harama yaklaşmayın, israf etmeyin, çar – çur etmeyin” deyip duran hocaları da bu günaha ortak etmekten utanmıyor musunuz? Şahsen ben din görevlisi olsam böylesine belgeli, raporlu bir haberden sonra belediye bile olsa hiçbir kuruluşun yemek davetini kabul edip kursağıma haram lokma girmesine razı olmam, olamam.
Peki, bütün bunlar gerçek ve üstelik devletin en yetkili resmi kurumunun raporları ile sabit olduğuna göre şimdi bir “peki” daha çekelim ve soralım: Böyle bir durumda iktidara düşen nedir? İlgili belediyelerle ilgili soruşturma yapıp gereğini yapmak değil mi? Yapılan ne? Tıpkı enflasyon rakamlarını doğru olarak açıklayan TÜİK Başkan Yardımcısı gibi Sayıştay’da ilgili raporların sorumlusu olan Denetim Başkan Yardımcısı Fikret Çöker de görevden alınıyor. Çünkü rapora konu olan belediye/belediyeler genellikle iktidar partisinden. Her ne kadar “Kendisi ayrılmak istedi” diye açıklama yapılsa da inandırıcı olmadığını herkes biliyor.
Belediyelerde olup bitenler yalnız bu kadarla da kalmıyor tabii… Adamına göre, yandaşa göre iş yapmak onların şanındandır. Bu gözler neler gördü neler!... Mesela Sayın Arınç’ın ifadesi ile Ankara’yı “parsel parsel peşkeş çeken” anlı şanlı Başkan’ın, çevrede bulunan hiçbir cadde ve sokakta doğalgaz hattı yokken şimdi rahmetli olan bir ahbabının evine en az iki kilometre boru döşeterek doğalgaz verdiğine şahit oldu. Keza birtakım işlerden dolayı adı dillere destan olan çalışanının içinde bırakın ruhsatlı, iskânlı, tapulu evi, bir köpek kulübesi bile olmayan arsalarına hem doğalgaz, hem kanalizasyon, hem şebeke suyu bağlattığını belgeledi.
Belediye ile ilişkili birine ait bağ evine, Büyükşehir Belediyesi Kent Estetiği Dairesi Başkanlığı’na ait 50 tonluk mudur, 100 tonluk mudur her ne ise tanker ile su getirilip koskoca deposunun doldurulduktan sonra artan su ile bahçedeki ağaçların sulandığını da gördü bu gözler. Durumu tespit edip ilgili kuruma tweet atınca tabii ki erişimim engellendi ama Allah’tan korkmayanların her yaptıklarını da Allah biliyordu, onu düşünemediler.
Bir başkan, belediyeye ait araçların çoğuna sanki özel kiraladığı seçim otobüsleri ya da otomobilleri imiş gibi kendi artistik resimlerini giydiriyor, yollara sokaklara hiçbir standarda uymayan ve araçları haşat eden kümbet misali hız kesiciler koyuyordu. İlgili birimlerine dilekçe yazarak, mail atarak tenkid edince de “mahkemeye verilmekle” tehdit edildi bu gözlerin sahibi. Ama sonra da herhalde başka ikazlar da almış olacaklar ki o uygunsuz tümsekleri kaldırdılar. Yerlerine de Büyükşehir tarafından nizami olanları yapıldı. Yine bu gözler, aynı başkanın kale duvarı gibi çevirttiği bahçesine belediyenin resmi araçları ile malzeme getirildiğini, getirilen kilit taşlarının belediye personeli tarafından döşendiğini de görüp belgeledi.
En son sosyal medyaya düşen, ulusal gazete ve tv kanallarında da haber olan bir konu vardı. Sanırım Kartal Belediyesi’ne ait parke taşı döşeli bir yola kalın asfalt döşeniyordu. Görünce üzüldüm ama bu gözler daha beterlerine de şahit oldu…
Mesela Ankara Bağlum’un tam orta yerinden geçen ve Kazan’a, İstanbul yoluna, Esenboğa, Çubuk, Çankırı’ya doğru uzanan yola sıfır ve çok güzel bir asfalt dökülmüş, özene bezene çizgileri de çizilmişti. Laf aramızda, Bağlum Bağlum olalı gördüğü en dikkat çekici belediye hizmeti de bu idi. Ama ben diyeyim 20, siz deyin 30 gün sonra koca koca iş makinaları, peş peşe sıralanan damperli kamyonlar geldi ve o güzelim asfalt hem de iki koldan boydan boya yarıldı. Yüreğim yandı, içim ezildi, lanet okudum. Çevrede bulunan herkes de lanet okuyor, esnaf isyan ediyordu. Bir vatandaş, “Gidip yakalarına yapıştım ve sizde hiç Allah korkusu yok mu? Yazık değil mi dün yaptığınız asfaltı bugün bozuyorsunuz” diye çıkıştığını ve şu cevabı aldığını söyledi: “Amca biz ne yapalım? Yapın derler yaparız, bozun derler bozarız. Git derdini belediyeye anlat!...” Yani demek istiyor ki, “Biz aldığımız paraya bakarız!” Adam haklı tabii!..
Ben durur muyum; CİMER’e şikâyet ettim. Aldığım cevap şu: “Orada yapılmakta olan okulun ve sokakların kanalizasyon şebekesi olmadığından…” Güler misiniz ağlar mısınız? Yani bir okul yapılırken orada kanalizasyon şebekesi olup olmadığı önceden bilinmez mi? Asfalt dökülürken oradaki altyapı çalışmaları ve ne olup olmadığı hakkında malumatı olan yok mudur? Belediyeler plan, proje, koordinasyon, iş ahlakı gibi elzem ve mühim işlerden habersiz midirler? Yazık ve günah değil mi? Asfalt dökülmeden kanalizasyon çalışması yapılsa idi de milyonlar boşa gitmese olmaz mı idi? Kaldı ki Bağlum’un yıllardan beri defalarca müracaat edilmesine rağmen ihmal edilen şebeke suyu için de altyapı çalışması gerekiyor. Şimdi yeniden asfalt dökülecek, sonra yine kazılacak!
Yeri gelmişken bu CİMER konusuna da girmek istiyorum… Daha önce de BİMER vardı malum; anladım ki, CİMER de BİMER gibi çalışıyor. Derdinizi yazıyorsunuz, onlar ilgili kuruluşa aktarıyor, orası da kafasına göre bir cevap veriyor, gelen cevap size gönderiliyor. Yani bir bakıma havale memurluğu yapılıyor. Hesap sormayıp bir yaptırım uygulamadıktan sonra böyle dolambaçlı yollara gitmeye gerek yok ki! Belediyeye yazınca da zaten aynı cevabı alacaksın! Mesela son verdiğim örnekte CİMER ilgili belediyeye, bu plansızlık ve programsızlığın hesabını sormalı idi değil mi? Üstelik “Niye koordine edilmiyor, niye plansız programsız çalışılıyor” diye de sormuştum!
Yaklaşan mahalli seçimlere olan ilgiyi, hemen her siyasi partiden milletvekillerinin, hatta Başbakan, TBMM Başkanı olmuş, Cumhurbaşkanlığına aday olmuş kişilerin bile Belediye Başkanı olabilmek için can attıklarını görünce şaşırmamak mümkün değil. Sayın Cumhurbaşkanı arada bir, “İstanbul’a ihanet ettik” diyor. Yalnızca İstanbul değil ki, benim bir zamanlar “İstanbul gönül tahtımıza kurulsa da/Ankara bir başka güzel şimdi” diye şiir yazdığım Ankara, o yeşil Bursa ve daha nerelere ihanet edildi… Onları da bir başka yazımıza konu ederiz İnşaallah.
Bütün bu olup bitenlerden sonra insan, “Mahalli seçimlere olan olağanüstü ilginin sebebi acaba yeni ihanetlere ve yeni rantiyelere, yeni arpalıklara yol açma hırsı mıdır” diye sormadan edemiyor ama yine de dürüst, hak yemeyen, cebini doldurma gayesi olmayan, yandaşı kayırmayan, yalnızca işini düşünen layık, liyakatli, ehil başkanların gelmesini bekliyor ve umuyoruz.