Dün gece Yeniçağ yazarı Yavuz Selim Demirağ, saldırıya uğradı. Şahsî bir mesele mi yoksa basın özgürlüğüne bir saldırı mı, henüz bilmiyoruz. Her ne olursa olsun şiddete karşıyım.
Temkinli davranmamı hoşgörün! Karar gazetesi yazarı Mete Yarar, 2016’da silahlı saldırıya uğramıştı. Sonra anlaşıldı ki bir alacak verecek meselesiymiş.
Benim derdim, daha başka. Hani içinizde ukde olan bir şey vardır da, “Ah yeri gelse de söylesem!” diye beklersiniz ya işte öyle bir şey.
Bu nâhoş hâdisenin Yeniçağ’ın internet sitesinde veriliş biçimine takıldım.
“Yazarımız Yavuz Selim Demirağ’a alçak saldırı!”
Manşet, elbette ki Yeniçağ’ın internet sitesi yöneticisi Batuhan Çolak’ın eseri.
Batuhan Çolak’la Vahdet gazetesinde çalıştık. Daha doğrusu ben, evden çalışıyordum; o ise ofisteydi. Sürekli iletişim hâlindeydik.
Gazete el değiştirince tamâmen kendisine has sebeplerden ayrılmak zorunda kaldı. Ayrılırken geride kalan yazarlara öyle bir leke çaldı ki kırk kalıp sabun, zor temizler.
Ne olduğumuzu, kim olduğumuzu gâyet iyi bilen Batuhan Çolak, basına yaptığı açıklamada gerçeği söylemek yerine, milliyetçi yazarların kovulduğunu; geride paralelcilerin kaldığını söyledi.
Yıkıldım kaldım. Hani, “O... içeriden olursa kapı kilit tutmaz!” derler ya tam öyle bir durum. Zannederim Cem Küçük, o gün sevinçten saatlerce göbek atmıştır.
Çolak’ın açıklamasını, ibret-i âlem için hatırlatmak istiyorum.
“Milliyetçi-Muhâfazakâr bir yayıncılık anlayışıyla başladığımız ve kurucu çekirdek kadrosunda bulunduğum gazeteden bu şekilde bir operasyonla gönderilme sürecimin planlı, maksatlı ve organize olduğu açıktır.
Gazeteyi ele geçirenler; millî orduya kumpas kuran, Balyoz gibi davalarla vatansever subayları hapislerde çürüten paralel yapıya yönelik emniyet güçlerimizin yaptığı başarılı operasyonları görmezden gelmekte, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, birinci sayfada sansürlenmektedir."
Adam o kadar uyanık ki gazeteden ayrılmak zorunda kalınca hem ulusalcı medyaya hem yandaş medyaya göz kırpıyor. Artık kim inanırsa...
Sorun şu ki Cem Küçük, kurucu çekirdek kadronun paralelci; yazarların sağlam olduğunu iddiâ ediyordu. Çolak ise çekirdeğin sağlam olduğu iddiâsında. “İki yalancıdan birini seçin” desem hangisini seçersiniz?
Sansürden şikâyet etme hakkı olmadığını çok iyi bildiğim Batuhan Çolak, şimdi Yeniçağ’da hem internet sitesini yönetiyor hem köşe yazarcılığı yapıyor.
İşte bu yüzden, bize atılan iftiralara kılını kıpırdatmayan Yeniçağ’ın, “Hepimiz Yavuzuz deme zamanı!” çağrısına katılamayacağım.
Alçak saldırıymış!
Şu yalancı dünyâda İftiradan daha alçak bir saldırı var mı acaba?
Ne diyeyim?
Köpürt Batuhan, köpürt!
Haber, ayağına geldi!