Kalabalık bir geçmişi var amcanın.
Öz geçmişinde yok yok maşallah.
Yaşı da öz geçmişi gibi büyük rakamlar tutuyor.
Değil bir ikinci ayağı da çukurun içinde neredeyse…
Allah geçinden versin, yarın emr-i hak vaki olsa, kimsenin “Gencecik adamdı!” diye müteessir olamayacağı kadar var hani. Dolayısıyla hepimiz kadar ve belki de hepimizden çok düşünmesi gerekir günaha – hele hele kul hakkına- girmemeyi ama nerde?
Oysa muhafazakârlığın en koyu tonda yaşandığı bir çevreden gelme amcam. Gelme ne demek muhafazakârlığın kitabını yazanlardan. “Ah mine’l- kibri ve halatihi” neylersin ki. Bu büyüklenme duygusu, kendinden olmayana karşı sınırsız saldırı hakkını kendinde bulma hissi ve kökeni gayr-ı Türk olan kör olası erkek egemen hayat biçimi.
Çok da kızmamak gerek amcaya. Neredeyse anlı şanlı bütün erkek muhaliflerine baş eğdirmiş, diz çöktürmüş adamlar. Hatta bir kısmı kendi emirleri altında çalışıyor. Birinin de tüzel kişiliği var ama o kadar. Gerçek kişilik hak getire: Tabela muhalifi yalnızca… En çok muhalefet etmesi gerekirken, muhalefete muhalefet edecek kadar muhalif kendilerine (!) Bir tek yürüyen adam var ya, onun da cirminin hesapta ehemmiyeti yok.Topuyla tüfeğiyle gelse, taşı çatlatsa yüzde otuz. Lokal ateş çıkarabiliyor anca, o ateş bir türlü yangına dönmüyor, dönemiyor. Bütün müsabakaların mutlak favorisi kendileri… Kaç yıl oldu, sırtı yere gelmemiş amcamgilin. Sayıyla kazandıkları vaki değil bir kere. Tuş, tuş, hep tuş… O kadar erkeğin hakkından gelmişken, şimdi nereden çıktı bu kadın.
Hem kadın bir de.
Evde oturup çocuk bakmak, yemek yapmak, akşam eve gelecek kocasının yolunu gözlemek gibi kutsal vazifelerini (!) bırakıp meydanlara inmek de neyin nesi.
Ne işi var çarşıda pazarda.
Çıkması elzem olsa da doğru olan erkeğin üç adım gerisinden gitmesi. Duysa ayıplamaz mı bizi Suud’un kralı, Bahreyn’in şeyhi, Katar’ın emiri? Üstelik kızan sadece kendisi değil amcamın: kendilerine göbekten bağlı cübbeli- sarıklı meşayihi, nabza göre fetva veren fukahâyı, Balgat’ta mukim taife-i milli emiri ile vükelayı cebimize koyup saklayacak mıyız? Gelenek (kimin geleneğiyse artık) neyi emrediyorsa O tersini yapıyor? Toplum içinde gülmesi bile abesken, sesini erkeklere duyurmaması gerekirken eline fazladan bir de mikrofon alıp konuşuyor. Üç adım arkadan yürümesi şartken peşine bir sürü adamı takmış, dikensiz gül bahçesi iktidarlarını hâr tarlasına çevirmeye yelteniyor.
Paradigmaları değiştiriyor bir de kadın.
Eski köye yeni adetler getiriyor. Verilenle yetineni veren yapmaya, alınan kararı uygulamayı şeref addedeni karara ortak etmeye kalkıyor. Emir’e itaat etmesi gerekenin Emir’i denetlemesi ne demek… Ne demek: “Bundan sonra ne olacağına ben değil, benimle birlikte yola çıkan arkadaşlarım karar verecek ve ben de bu karara uyacağım.” Bunlar da yetmezmiş gibi: “Delegeden milletvekiline, parti başkanından cumhurbaşkanına hepsini siz seçeceksiniz” diyor. Yani şimdi koskoca fırka başkanı bir adama: “Seni ben vekil yaptım imzala şunu! Seni ben bakan yaptım, yap bunu! Sen vekil ol, sen olma!” diyemeyecek mi?
Lider ne isterse fırkada o olmayacak mı?
Ne günlere kaldık Ya Rabb, Taş yağacak başımıza taş!
Ha unutmadan.
Bir de inat çıktı kadın, bir de sert.
Hatunundan biliyor herhal amcam.
Ara sıra o da diklenir evde.
İleri geri bir iki laf eder.
Bir iki de ufak yollu bağırıverir belki, amcam kaşlarını çatıp, sesini öfkeden çatallaştırıncaya dek.
Sonra susar.
Sonra siniverir bir köşeye. Sonra ağlar.
Gelir bir de amcamdan af diler sonra.
Ama bu öyle değil. Susmuyor, sinmiyor, ağlamıyor. Siz bir bağırıyorsunuz bu iki. Siz bir laf söylüyorsunuz bu üç.
Ne yandaş gazetecinin iğrenç iftirası, Ne her babayiğidi dize getiren “Fetöcü” suçlaması, Ne de amcamın haddini aşan siyasi teşbihi…
Artık hangi sabunu kullanıyorsa, bırakın attığınız çamurun yapışması, izi bile kalmıyor elinde yüzünde.
Güçlendikçe saldırılıyor ama saldırıldıkça daha da güçleniyor.
İşin kötüsü her geçen gün etrafındaki insan kalabalığı artıyor.
Hal böyle olunca sinirleniyor amcam.
Öfke başa gelince akıl firar edermiş ya.
Amcama da öyle oluyor.
Ettiği gafı affettirecek açıklama beklerken bir de bakıyorsunuz özrü kabahatinden büyük laflar ediyor.
O cenahtaki, kadroların gençleştirilmesi kararının doğruluğu da burada ortaya çıkıyor.
Görüldüğü üzere, bu yaşta bu stresi kaldırmak pek mümkün olmuyor.