Bir TÜSİAD klasiği…

Abone Ol

TÜSİAD 1971 yılında kartelleşmeye, devlete ve siyasete etki etmek üzerine zamanın sanayici ve işadamları tarafından kurulmuş ülkemizin toplam gelirinin yaklaşık yüzde 90’ını kendi uhdesine alan birkaç yüz üyeden oluşan bir dernek.

TÜSİAD zaman zaman ülkemiz siyasetinde önemli roller oynadı, parlamentomuzda sürekli TÜSİAD’a hizmet eden milletvekilleri bulundu.

TÜSİAD’ın Türkiye siyasetine en bariz müdahalesi 1977 de Bülent Ecevit hükümeti zamanında olmuş, stokçuluk, halkın temel ihtiyacı olan malların piyasaya sürülmemesi, gaz, tüp, benzin, sana yağı v.s kıtlığına sebep olmuş, halk nezdinde Ecevit gözden düşürülmüş, bu durum zamanın büyük gazetelerinde tam sayfa ilanlarıyla desteklenmiş, Ecevit hükümetine karşı bir suni toplumsal muhalefet pompalanmış ve Ecevit hükümeti düşürülmüştü.( hani Cumhur başkanı Erdoğan’ın eski Türkiye diye bahsettiği , kuyruklar işte o TÜSİAD’ın örgütlediği, sebep olduğu kuyruklar idi. Kadere bakın ki aynı TÜSİAD, şimdi Erdoğan’a karşı söylem ve eylem geliştiriyor. Etme bulma dünyası işte)

TÜSİAD operasyonları (tabi çok büyük paranın, sermayenin gücü ile) sürekli devam etti.

TÜSİAD 1980’de yapılan 12 Eylül darbesine taraftı.

TÜSİAD 2000’li yılların başında Ak Parti- FETÖ ortaklığına taraftı.

Daha 2 sene önce TÜSİAD üyesi Güler Sabancı’nın devrik ekonomi bakanı Berat Albayrak’a TV’ler önünde düzdüğü övgüler unutulmadı.

TÜSİAD tıpkı ABD’nin kuruluşunun bir çıkar imparatorluğu olduğu gibi tüm yönetimi ve üyeleriyle birlikte ülkemiz boyutunda bir çıkar imparatorluğudur.

TÜSİAD gene devreye sokuldu.

TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu (YİK) toplantısı bu yıl gerek konuklarıyla gerekse TÜSİAD yöneticilerinin çarpıcı açıklamalarıyla yapıldı.

Tıpkı yaklaşık 20 yıl evvel, zamanın hükümetine dikildikleri ve o zaman yeni kurulmakta olan Ak Parti’ye aparat oldukları gibi, bugün de Ak Parti’ye dikiliyorlar ve CHP -İYİ Parti- HDP ortaklığına aparat olmaya çalışıyorlar.

Sanki toplumumuzun yaşadığı çok ağır ekonomik krizin hükümetle birlikte ortağı değillermiş gibi.

20 yıllık Ak Parti iktidarında servetinden çok minimize kaybeden bir TÜSİAD üyesi var mı?

Yok, olamazda.

Adaletsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, hırsızlık, istikrarsızlık, fakirlik ülkemizin sathına yenimi geldi. Daha önce yok muydu?

TÜSİAD’ın bu günkü çıkışı tam olarak sahibinin sesi, bir dış etkiden kaynaklıdır.

Bu iç sömürü örgütünün merkezinde millet olmadığı için, sadece patron menfaatlerine dönük olduğu ve kritik zamanlarda bir aparat olarak kullanıldığı için, söylemlerinin, eylemlerinin topluma bir fayda getirsin diye olmadığı kesindir.

Bu iç sömürü derneğinin bugün konuşmacı olarak getirdiği iktisatçı Daron Acemoğlu çalışmalarını “Ulusların düşüşü ve dar koridor” kitaplarında topladı.

Daron bey kitaplarında demokrasi çelişkilerini, sistem çelişkilerini ve demokrasi tarihini güzel yazmış. Çoğulcu, katılımcı, teşvikçi demokrasileri güzel anlatmış.

Fakat dünyaya Mesacuses’den , ABD’den veya Londra’dan baktığınızda farklı görürsünüz.

Kahire’den, Yeni Delhi’den, Şam’dan, Ankara’dan baktığınızda farklı görürsünüz.

Daron beye göre geri kalmış toplumların sistemsel olarak bir demokrasi sorunu var.

Halbuki esas atladığı, geri kalmış toplumların demokrasiden önce bir bağımsızlık sorunu vardır.

Tam bağımsızlığı olmayan toplumda oluşabilecek demokrasi ancak vesayet demokrasisi olabilir.

İşte vesayet demokrasilerinde vesayet TÜSİAD gibi, Ak Parti gibi, FETÖ gibi aparatlarla kullanılır. Bu aparatların süresi dolunca CHP-İYİ Parti-HDP gibi yeni aparatlar TÜSİAD gibi yardımcı aparatlar tarafından desteklenir ve kullanıma girer.

Türkiye’nin son 70 yıllık tarihini incelersek, bu klasik döngüye çokça rastlarız.

Önümüzdeki zamanlarda yaşayacağımız iktidar savaşları da aynı döngü içinde olacak.

Aslında değişen sadece siyasi parti isimleri olacak. Çıkarlar geniş toplumsal değil çok küçük azınlığın olacak. Bu durum çok belli oluyor zaten.

Toplumumuzda bazı ağzı açık avaller şöyle bir düşünceye kapılabilirler “Aaaa bak TÜSİAD bile bizim partimizi destekliyor”

TÜSİAD ve benzerleri sadece kendilerini düşünürler…

Bizler böyle zamanlarda Atatürk’e bakmamız lazım.

O, ne yaptı.

O, olsaydı ne yapardı.

Hiç TÜSİAD, müsiad dinler miydi? Tabi ki Türk milletini merkezine alır, sonuna kadar tam bağımsızlık için ölümüne mücadele ederdi.

İşte yolumuz budur…