Demokrasilerde güven tazeleyerek umuda medar olması icap eden seçimin henüz yorgunluğu atılmadan ülke her açıdan darboğaza girdi. İktidar 16 yıldır yöneten başkasıymış havasında, sorumluluk üstlenmediği gibi başkalarını suçluyor. Muhalefet ise kongre mongre işleriyle meşgul. Partilerini yönetmekten acizler ülkeyi nasıl yönetecekler görüntüsü kesin yargıya dönüşüyor, bu da umutsuz halkı iyice kötümserliğe sokuyor. Döviz tutulamıyor, Türk lirası her gün değer kaybediyor, halk fakirleşiyor. İşin garibi krizden çıkış için iktidarı muhalefetiyle kimse ne yapacağını bilmiyor. Pazartesi açılacak piyasalarda ne olacak tedirginliği döviz borçlularını korkutuyor.
İktidar elindeki medya gücüyle krizdeki vebalini ‘’aynı gemideyiz’’ teranesiyle hepimize, halka yüklemeye çalışıyor. Amaç -batarsak hep beraber batacağız- onun için saflarımızı sıklaştıralım, yastık altını bozduralım çağrısıyla genelleştirdiği sorumluluktan sıyırma çabasında. Ne kadar karşılık bulur Allah bilir. Lakin krizin bu hamasi söylemle aşılamayacağını, tersine daha derinleşeceğini biz biliyoruz. Çünkü halkın zannedildiği gibi derde deva olacak bir birikimi yok. Olsa da bozdurmaz çünkü zarar edeceğini artık o da biliyor.
Şu halde aynı gemideyiz temelli birlik beraberlik çağrıları havada kalmaya mahkum. Dün dostum Trump diye gülücüklü resimlerle, halkı dünya lideriyiz bak aramız hiç olmadığı kadar iyi diye uyutup, bugün haydut Trump düşmanımız derseniz inandırıcılığınız kalmaz. Siyasi ekonomik sıkışıklıklarda birlik beraberliğin, bütünlüğün değerinden söz edip, sonrasında ötekileştiren, ayrıştıran zehirli bir dille yola devamınız, çağrılarınızı karşılıksız kılar. Dün ‘bize oy vermeyen haindir, kafirdir, FETÖ’cüdür, PKK’lıdır’ dediğiniz insanlarla beraber olmayı siz istiyorsunuz da onlar size niye güvensin? Birkaç ay sonra yapılacak seçimlerde oy vermeyecekler diye gene hain muamelesi göreceklerini bile bile size neden inansın?
Bir yandan çağrı yapıp bir ve beraber olalım deyip, diğer yandan meydanlarda, salonlarda yapılan konuşmalarda aynı zihniyetle yönetmeye ve ayrıştırmaya devam ediyorsunuz. O zaman soralım size. İyi de kardeşim sizde bu zihniyet değişmeden, israf ve yolsuzlukla batırdığınız ekonomiyi kurtarmak için çağrınıza uyup bir ve beraber olup ne yapacağız? Siz har vurup harman savuran müsrifliğe ve saltanata devam edeceksiniz biz ise her gün daha fakirleşip sürünmeye.. Bu şartlarda ancak birdir bir oynamak için bir araya gelebiliriz sizinle. Yararsa işinize oynayalım da. Lakin ülke o kadar derin bir bunalıma sürüklendi ki sayenizde ne yazık ki hala anlamış değilsiniz.
Sorunun sebebi olanların çözümün adresi olmaktan çıkmadığı sürece bu ülkede hiçbir şey düzelmez. Ekonomik kriz bağıra çağıra geldi. Sıcak para bağımlısı yaptığınız ülke ekonomisi bonzai bulamayan çocuk gibi bunalıma girdi. Betona gömdüğünüz milyar dolarlar borçtu, vadesi geldi. Özelleştirme namıyla tüm fabrikaları sattınız. Tarımı hayvancılığı bitirdiniz. Her şey için döviz ödemek zorunda kaldınız. Şimdi dövizimiz yok ve iflasın eşiğindeyiz. Bunu anladığınızı bile sanmıyorum. Bakan damat bir program açıkladı içinden gene beton çıktı. Dünyada parmakla gösterilen(!) bir ülkenin ekonomisi haydut Trump’ın bir tvitiyle göçüyorsa kağıttan kaplansın demektir.
Şunu anlayın artık; Ekonominin kendi yasaları var ve asla taviz vermez. Din iman inanç sömürülü hamasetiniz alay konusu olmaktan başka işe yaramaz. Devlet adamı üç düşünür bir konuşur. Ve Alacaklıları veya sermaye sahiplerini tehdit ile işi çözemezsiniz. C. Başkanı; Sanayicilerimize sesleniyorum. Bankalara saldırarak oralardan döviz alma yoluna gitmeyin. Battık gittik işi sağlama alalım yoluna tevessül etmeyin. Ederseniz yanlış yaparsınız. Bu milleti ayakta tutmak sadece bizim görevimiz değil, sanayicinin tüccarın da görevidir. B planını C planını uygulamak zorunda kalırım bunu da böyle bilesiniz’ dedi. Bu üslup ve içerik krizi derinleştirmekten başka işe yaramaz. Ha bunlara rağmen gene bir ve beraber olalım olmasına da elimizde bir şey yok yapacak, birdirbir oynarız ancak. Akıl, ahlak, adalet dedik anlamadınız, birdirbirden belki anlarsınız.