Bizden görünenler içeriden, düşmanlar dışarıdan ülkemizi ne kadar yıkmaya çalışsalar da Türkiye dimdik ayakta

Abone Ol

AKP devri iktidarında
Cumhuriyetin kazanımları birer birer satılmış. Sanki yapmaya değil, satmaya, yakmaya, yıkmaya gelmiş. Son 25 yılda yanan yakılan orman geçmiş 50 yılda yanan ormandan daha fazla olduğu gibi, iş yeri açma, maden arama, tesis yapma, turizme açma gibi nedenlerle yanan ormanların yüz ölçümünün 2 katı orman da orman vasfını kaybetmiştir.

AKP devri iktidarında
Ceza yasalarında yapılan değişiklerin hep suçludan yana olması nedeniyle cezalar caydırıcılık vasfını kaybetmiş, suç işleme oranı artmış, kadın ölümlerinin ve cinayetlerinin önü alınamamış, kamu güvenliği kalmamıştır. Adaletin üzerine siyasetin gölgesi düşmüş, vatandaşların adalete güveni kalmamış, insanlar korku içinde yaşamaktadır. Suç ve suçlu üzerinde kamu otoritesi kalmamıştır. Son on yılda Cumhurbaşkanına hakaretten açılan dava sayısı 200 bini aşmıştır. Düşünce özgürlüğü adeta rafa kaldırılmıştır. Demokratik ülkelerde iktidarı eleştirmek insanların hem yasal hem demokratik bir hak iken, ülkemizde insanlar eleştirmekten korkar hale gelmiştir. Eleştiri ve düşünce suçundan açılan davalarda gerek para cezaları gerek hürriyeti bağlayıcı cezalar, avukatlık ücreti vatandaşın gözünü korkutmuş, kimse düşüncesini açıklayamaz olmuştur.

AKP devri iktidarında
Açılan tazminat davalarıyla, ceza davalarıyla, işe alımlarda iltimas ve torpille, keyfi atama ve yer değiştirmeleri ile tehditlerle vatandaş korkutulmuş, sindirilmiş, susturulmuştur. Ekonomideki kötü gidişat, işsizlik, insanları yıldırmış, gençleri gelecek endişesine sevk etmiş, ülkeden büyük bir beyin göçüne sebep olmuştur. Cumhurbaşkanının doktorlar için sarf ettiği "Giderlerse gitsinler" sözü sağlık sistemini sekteye uğratmıştır.

Devlet şirket gibi idare edilir olmuş, şirketin yönetim kadroları önceleri FETÖ’ye, sonraları çeşitli tarikatlara bırakılmış. Bu FETÖ denen hain örgütçe kurulan kumpaslarla kozmik odaya girilmiş, devletin sırları ifşa edilmiş, düşmana teslim edilmiştir. Gerek kamuya alınacak personel imtihanlarında, gerek üniversite sınavlarında usulsüzlükler, kopya olayları, skandallar ayyuka çıkmıştır. Vatanperver, Atatürkçü, Türk milliyetçisi subaylar, yazarlar, gazeteciler kendilerine kurulan kumpaslarla milletin gözünde hain gösterilmek suretiyle itibar kaybına uğratılmış, hapislerde tutulmuş; birçoğunun hapishanelerde intiharına ve ölümüne sebep olunmuştur. Devlette devlet ciddiyeti kalmamıştır. Devlete olan güven ortadan kalkmış, geleneğimizdeki devlet babanın yerini vergilerle, dava ve cezalarla vatandaşa korku salan bir yapı almıştır.

AKP devri iktidarında
Türk demokrasisi, demokrasi olmaktan çıkmış; Türk demokrasisinin yerini "maraba demokrasi" almıştır. Nerede bir Atatürk’ün ismini alan işletmeler, tesisler, okullar, statlar varsa ya yıkılmış, ya satılmış ya da ismi değiştirilmiştir. Vatandaşların Atatürk’e olan sevgilerine ve fikirlerine olan bağlılıklarına savaş açılmıştır. Genç teğmenlere açılan dava bunun resmi tescilidir.

Açılım sürecinde yaşanan kepazeliklerden, rezilliklerden ders alınmamış gibi, şimdi de ikinci bir açılım sürecinin yolları aralanmaktadır. İlk defa 50 bin kişinin ölümünden sorumlu bebek katili adeta bir kurtarıcı gibi vatandaşa sunulmak istenmekte; bu hâl, şehit ve gazi yakınlarına adeta hakaret edercesine kamuoyunda tartışmaya açılmakta, Türk insanını derinden yaralamakta, insanları bir umutsuzluğa, korkuya, bölünme endişesine sevk etmektedir.

AKP devri iktidarında
AKP, ülkenin en büyük beka sorunu hâline gelmiş; sanki iktidar olduklarını unutmuş gibi, muhalefete, muhalefet etme adına, muhalefet yönetimindeki belediyelere sanki savaş açmış. Muhalefet belediyelerinin gelir kaynaklarına çökmüş, vatandaşa hizmet etmelerinin önüne geçmenin gayreti içinde olmuştur. Ülke meseleleriyle meşgul olması gereken AKP, adeta gündem değiştirmekle meşgul. Siyaseti vatandaşın umut kapısı olmaktan çıkarıp vatandaşın umudunu korkuya, endişeye sevk etmiş, çıkarılan rezerv kanunu ile vatandaşın evine, arsasına, toprağına çökme hakkı getirilmiş, insanları iktidardan yana tavır koymaya; "İtaat et, rahat et" sözünü hayata geçirmeye zorlamaktadır.

AKP devri iktidarında
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e hakaretler, aşağılama ve dil uzatmalar zirveye çıkmış; Anıtkabir’e getirilen partililerle maksatlı Recep Tayyip Erdoğan sloganları attırılmak suretiyle Atatürk sevgisi vatandaşların yüreğinden silinmek istenmiştir. Sanki Tayyip Erdoğan, Atatürk ile yarıştırılıyor.

AKP devri iktidarında bilerek ve isteyerek ülke, göç marifetiyle adeta silahsız işgale uğratılmış; ülkemizin sınırları yol geçen hanına çevrilmiş, milyonlarca Arap, Afgan, Afrikalı ülkeye maksatlı getirilmiştir. Bundan önce sınırlarda mayınların sökülmesi, ikiz yasaların kabul edilmesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Çeşitlendirilmiş anayasa yapacağız" demesi, katil Apo’nun meclise davet edilip konuşturulmak istenmesi, katilin kurtarıcı olarak takdim edilmesi; ülkemizin bölünüp üniter yapının yok edilip federe yapıya geçileceği endişesini artırmış, insanımız ülkenin devletiyle bölünmez bütünlüğünden endişe duyar hâle gelmiştir.

AKP devri iktidarında
Suriye’nin belli bir bölümü boşaltılarak orada yaşayan Suriyeliler ülkemize getirilmiş; boşaltılan o topraklara PKK, YPG, PYD gibi unsurlar yerleştirilmiştir.

Yaptırılan yol, köprü ve şehir hastaneleri marifetiyle millet adeta soyulmakta, milleti adeta Deli Dumrul’u arar hâle getirmiştir.

Bu ve benzeri olaylar Keçeli Zade Fuat Paşa’nın Osmanlı için söylediği "Siz dıştan, biz içten yıkmaya çalışıyoruz ama hâlâ dimdik ayakta" sözünü hatırlatıyor.