BOP adım adım gerçekleşmekte, Türk insanı seyretmekte

Abone Ol

Türkiye, göç yoluyla bölünmek ve Türk kimliğinden uzaklaştırılmak isteniyor. Anadolu'nun tarihine bakıldığında, bu topraklarda birçok medeniyetin kurulduğu ve zamanla yok olduğu görülür. Bu medeniyetlerin yıkılış sebeplerinin başında göç hareketleri gelir. Tarih öncesi Anadolu medeniyetleri arasında Hititler, Hattiler, Frigyalılar ve Lidyalılar sayılabilir. Milattan sonra ise Persler, İskender İmparatorluğu, Roma ve Türkler bu topraklarda hüküm sürmüştür. Anadolu’nun çevresinde de Sümerler, Akadlar, Elamlılar, Babil ve Asurlular gibi büyük medeniyetler bulunmaktadır. Bu medeniyetlerin çöküşünde göç ve ekonomik faktörler etkili olmuştur.

Tarih boyunca güçlü devletlerin gözü Anadolu'da olmuştur. Ancak Anadolu'ya sadece güçlü devletler sahip olabilmiş, güç kaybeden devletler ise burayı terk etmek zorunda kalmıştır. Anadolu, dünya hakimiyeti için kilit öneme sahiptir ve buraya hakim olmadan dünya üzerinde hakimiyet kurulması mümkün değildir. Eski Amerikan Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger, "Türkiye, Türkler’e bırakılmayacak kadar önemlidir" diyerek Anadolu’nun stratejik değerini vurgulamıştır. Benzer şekilde, başka bir Amerikalı akademisyen de "Türkiye yoksa, dünya hakimiyeti kurulamaz" diyerek bu önemi teyit etmiştir.

Anadolu'nun stratejik önemi, üç tarafının denizlerle çevrili olması ve hem Asya, hem Avrupa, hem de Afrika’ya kara ve deniz bağlantısının bulunmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca verimli toprakları ve uygun iklimi, burayı tarih boyunca cazibe merkezi haline getirmiştir.

Göç, medeniyetlerin çöküşünde büyük rol oynamıştır. Amerika da dünya hakimiyetine giden yolun Anadolu’dan geçtiğini fark ederek, Türkiye’de yaklaşık 40 askeri üs kurmuş, istihbarat örgütleriyle ülkenin tüm kurumlarına sızmış ve Türkiye’nin ekonomik, siyasi ve sosyal yapısını incelemeye almıştır. Bu raporlar, Amerikan düşünce kuruluşlarında masaya yatırılmış ve Anadolu’ya hakim olma yolları araştırılmıştır. Birçok proje hazırlanmış ve hayata geçirilmiş olsa da tam başarı sağlanamamıştır. Türkiye’de sağ-sol çatışmaları, Alevi-Sünni ayrışması ve FETÖ gibi hareketler bu projelerden sadece bazılarıdır.

Amerika, sivil toplum kuruluşları, dernekler, cemaatler, vakıflar ve tarikatlar aracılığıyla toplumun milli yapısını zedeleyen ve değer yargılarını yok eden faaliyetlerde bulunmaktadır. Siyasi İslam ve ümmetçilik hareketleri de bu Amerikan projesine hizmet etmektedir. Bu projelere milli kimlikten uzak kişiler bilerek ve isteyerek hizmet ederken, dini ve milli değerlerini bilmeyen fakir halk kesimleri de farkında olmadan bu planların bir parçası olmaktadır.

Bu projelerin son ayağı Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile hayata geçirilmek istenmektedir. Sağ-sol çatışmaları, Alevi-Sünni ayrışması ve PKK üzerinden çıkarılmak istenen Türk-Kürt çatışmasının sonuç vermemesi üzerine, Türkiye’yi göç yoluyla bölme planı devreye sokulmuştur. Bu plan, Amerika’nın Lozan’ı tanımayıp Sevr’i hortlatma amacı güden bir yüzyıllık projesinin parçasıdır.

Güneydoğu Anadolu’daki mayınların temizlenmesi de bu projenin bir ürünüdür. Suriye’deki iç savaşın ardından milyonlarca Suriyelinin Türkiye’ye girmesi sağlanmış ve bu bölgelere PYD/YPG yerleştirilmiştir. Amerika, PYD/YPG’ye her türlü askeri yardım ve lojistik destek sağlayarak, İsrail’in güvenliği için bir PKK devleti kurmayı amaçlamaktadır. Türkiye’nin ekonomisi göç yoluyla çökertilmiştir ve Afganistan, Lübnan, Suriye’nin İdlib bölgesinden de yeni göç dalgaları beklenmektedir. Afrika’dan ise bir milyonun üzerinde öğrenci getirilmiş ve bu öğrencilere iş, burs gibi imkanlar sunulmuştur. Türkiye, bugün dünyanın en çok göç alan ülkesi haline gelmiştir ve bu göç yükünü kaldırma lüksü bulunmamaktadır.

Ülkemizdeki ekonomik çöküş, sığınmacılar üzerinden çıkartılacak bir iç savaşı kolaylaştırabilir. Yakın gelecekte Türkiye’de yabancı ve Türk çatışmasının kapıda olduğu öngörülmektedir. Bu çatışmanın ardından, "Halkların kendi kendini yönetme hakkı" ilkesine dayanan bir referandum ile Türkiye’nin bölünmesi planlanmaktadır. Amerika, bu bölünmeyle dünya hakimiyeti için yeni adımlar atmayı hedeflemektedir.

İsrail, kısa vadede Amerika’nın planlarına hizmet eder görünse de uzun vadede kendi hayalleri olan kutsal topraklara sahip olmayı amaçlamaktadır. Çünkü Amerika’yı yöneten güç Yahudi kimliğine sahip kişilerden oluşmaktadır ve bu nedenle Amerikan projeleri aslında birer Yahudi projesidir.