Fitne, kötü yönetim, iç karışıklık,anarşi olarak tarif edilir.Bir nevi toplumsal alt üst oluşu ifade eder.Fitnenin girdiği toplumlarda can ve mal güvenliği ortadan kalkar, temel hak ve özgürlükler rafa kaldırılır, yargı işlevlerini yerine getiremez hale gelir. Onun için Kuran, (Bakara 191) fitneyi katilden ağır bir durum olarak görmüştür.
İslam tarihinde Hz.Osman'ın öldürülmesinden Muaviye'nin saltanatı ele geçirmesine kadar geçen dönem -büyük fitne- olarak nitelendirilir.İç karışıklık ve iki merkezli devlet biçimi ancak o zaman bitmiştir. Bu sürede Cemel ve Sıffın'da on binlerce insanın kanı dökülmüş,binlerce sahabi hayatını kaybetmiştir.
Muaviye ile birlikte, raşit halifelerle başlayan, meşruiyetini halktan alan yönetim biçimini mülk ve saltanat almıştır.Şankıti gibi bazı İslam alimleri raşit halifelerin yönetim biçimini -demokratik yönetim- biçimi olarak vasıflandırmışlardır. (İslam Medeniyetinde Anayasal Kriz,Mana Yayınları) Zira raşid halifelerde yönetim bir emanettir, asla onu kullananın mülkü değildir. Zamanı gelince emaneti sahibine yani halka tevdi edecektir. Hz.Ebubekir'in beni bu göreve siz getirdiniz mahiyetindeki sözleri bunu anlatır. Emeviler döneminde yönetim artık bir emanet değil, ona sahip olan ailenin mülküdür. Bu mülkü veren de Allah'tır, onu geri almaya çalışmak Allah'ın iradesine karşı çıkmak anlamına gelir.
Saltanat ve istibdat işte bu anlayışla sürdürülür. Yönetime dini bir hüviyetin kazandırılması ona asırlar boyu sürecek bir dokunulmazlık kazandırır.Yöneticiler hiç bir denetim mekanizması olmadan muradımız Allah'ın muradıdır diyerek ülkeyi yönetirler. Keyfilik, hukukun yerine geçer, müstebit yöneticiler iktidarlarının sınırlanmasını istemedikleri için bir siyaset fıkhı veya bir kamu hukuku gelişmez. Sınırsız yönetim, kendini sınırlayacak kanun ve kurallar konulmasına izin vermez. Böylece İslam dünyası kendi hayatı üzerinde hiç bir tasarrufu olmayan,sürülere dönüşür.Ruhlar esirleştirilir,fitne ve küfürle itham edilme korkusu düşünceyi öldürür,bilim ve sanat çoraklaşır. Daha kötüsü bu durumu değiştirme iradesinin yok olmasıdır.
İnsanlar, başlarda bu yönetim tarzını benimsemezler, yer yer karşı çıkışlar olur. Baskı rejimleri uzadıkça mevcut duruma alışılır, itirazların yerini teslimiyet ve boyun eğme hali alır. Bu boyun eğme zamanla ruhlarda kök salan bir ahlak ve dine dönüşür. İbni Haldun bunu şaheseri Mukaddime'de şu şekilde açıklamıştır:
-Başlangıçta genel olarak devlet otoritesine boyun eğmek insanlara çok zor gelir.Bunun nedeni, yeni devlet (biçiminin) yabancılığı, halkın yeni mülke alışmamış ve yönetimle aralarında sıcak bir bağın kurulmamış olmasıdır.Ancak yönetim istikrar kazanıp( uzadıkça) insanlar ilk hallerini unuturlar.Böylece boyun eğme ve teslim olma hali inançlara yerleşir,insanların dini haline gelir.İnsanlar imanları için savaşıyorlarmışçasına,iktidarda olan hanedanla birlikte onların iktidarı için savaşırlar. O aileye itaat etmek,Allah'tan gelen ve aksi düşünülemez bir ferman gibi kabul edilir.Bu yüzden kelam kitaplarında imamet meselesi, din ve inançla ilgili konuların bir parçasıymış gibi o konularla birlikte ele alınır.
Kitlelerin statükocu olmaları, istikrarı değişime tercih etmeleri biraz da ruh hali ile ilgilidir.İbni Haldun İsrailoğullarını bu tespitine örnek verir. İsrailoğulları, Mısır'da uzun süre köle olarak yaşadıkları için Hz.Musa'nın yeni bir ülkeye gidip özgürce yaşamalarına yönelik teklifine başlarda karşı çıkmışlardı. Köleliğe alışmak,özgürlüğü arama düşüncelerini yok etmişti.
Boyun eğmenin bir alışkanlık ve din halini alması özgürlük ve demokrasi mücadelesinin en büyük handikaplarından biridir. Bunun için despot yönetimlere karşı -itirazların- sürekli canlı tutulması gerekir.
Mülke dayanan saltanat yönetimleri de, demokrasi kisvesi giymiş -tek adam-yönetimleri de günümüzde yeni köleleştirme yöntemleri geliştirmişlerdir.Korku, din, milliyetçilik, menfaat, makam bu araçlardan bazılarıdır.Köleleştirme artık zamana yayılarak yapılmakta, çoğu kez insanlar her şeyi kaybedinceye kadar ne ve neleri kaybettiklerini fark edememektedirler. Bunu Ezop,"At,Geyik ve Avcı" masalında ne güzel anlatır:
-At ile geyik arasında bir kavga çıkmış,bu yüzden at,Avcıya gelerek Geyikten intikam alması için ondan yardım istemiş.Avcı yardım edeceğini söylemiş fakat "Eğer Geyiği yenmek istiyorsan çenenin arasına bu demir parçasını koymama izin vermelisin ki seni bu dizginlerle yönlendirebileyim ve bu eyeri sırtına koymama izin vermelisin ki biz düşmanı takip ederken üzerinde sabit kalabileyim." At bu şartları kabul etmiş ve Avcı da onu eyerleyip dizginlerini takmış. Sonra avcının da yardımı ile At kısa sürede Geyiği yenmiş ve Avcıya demiş ki, "Şimdi üzerimden in ve bu şeyleri ağzımdan ve sırtımdan çıkar." "O kadar hızlı değil dostum," demiş Avcı."Şimdi seni eyerledim ve dizginledim ve seni şu an olduğun halinle tutmak isterim."
Başka söze hacet var mı?