Adanalı Cemal yanıma geldi, “Nazım Hocam, Cemalettin Kaplan geçen bir konuşmasında dedi ki, ‘Ey ümmeti Muhammed! Buradaki kâfirler ile Türkiye’de bizi idare eden kâfirler; bu milleti solcu yapmak için arabalara hep soldan bindiriyorlar!’”
“Cemal bu öyle ipe sapa gelmez ucuz ve basit bir konuşma ve propaganda ki, ancak sizleri kandırmaya çalışıyorlar. Ne alakası var dediğimde de: “Öyle diyorsun da hocam aslı yok mu?” demez mi? Baktım iş bayağı ciddi. Cemal gibileri bayağı etkilemiş bizim Kaplan Hoca.
“Yahu Cemal, hoca ve hoca gibi niceleri neler demediler neler. Onlar değil miydi, radyo, televizyon gavur-kâfir icadıdır diyenler. Şimdi ne oldu? Bunların en iyilerini, en pahalılarını bu zatlar ve bu savları destekleyenler alıp kullanmıyorlar mı?”
Cemal biraz takılmış. “İyi de amma hocam. Dünyada milyonlarca araç var, neden soldan bindiriyorlar? Hoca haklı değil mi?” Bu saçma sapan konuşmadan biraz sıkılır gibi oldum. Başladım izaha: “Cemal sen aklı başında bir insansın. Böyle şeylere neden inanıyorsun? Arabaya SOLDAN binen şimdi SOLCU MU oluyormuş?”
Safça “EVET” demez mi? “Bak Cemal, dünyada sağdan binilen ve sağdan bindiren devletler de var. Acaba o onların insanları hep ‘sağcı mı’ oluyor? Örnek istersen İngiltere var. İngiltere’de bütün araçlara, hatta Kıbrıs’ta da bütün araçlara sağdan binilir. İngiltere’dekiler sağcı mı olmuşlar, sağcılar mı? Kıbrıs’ta bizim Müslüman Türkler de sağdan bindirilen bu arabalara biniyorlar. Onlar da sağcı mı olmuş oluyorlar?”
Cemal, “Ciddi mi hocam, essah mı?” demesin mi!
“Gözünü seveyim Cemal, sen nerede yaşıyorsun bunu bilmiyor muydun? O toplantı bir bilen de mi yoktu?”
Cemal uykudan uyanmış gibiydi, “Vay ş……siz vay! Ne kadar ucuz bir konuşma” diye mırıldandı ve “Hocam işte bizi böyle kandırıyorlar, devletimize ve idarecilerimize öyle şaşı baktırıyorlar. “dedi ve içtiği çayını bitirir bitirmez ayrıldı gitti.
İslam’ı kullananların çıkarları yüzünden Almanya’daki vatandaşlarımız aldatılıyor, cepleri ve beyinleri boşaltılıyordu. Arabaya soldan ya da sağdan binmekle solculuk ve sağcılığın ne alakası vardı?” Almanya’da Türk Olmak. Nazım PEKER sf: 233-234 (2009 da yayımlanan kitabımdan alıntı.)
Bütün dini örgütler, acımadan, merhametsizce kendi çıkarları ve görevli oldukları ülkenin çıkarı için; İslam’ı kullanmaktan, tahrif etmekten, hurafe ve hadis uydurmasıyla yozlaştırmaktan ve mecrasından saptırmakta bir sakınca görmemişlerdir.
Onlar için İslam, güzel ve kolay bir kazanç kapısı olmuştur. Cahil ve okumamış Müslümanları kandırmışlar, önce “Sen düşünme ve aklı erdirme. Sana akıl gerek değil. Biat et yeter” diyerek beyinlerini; ardından da hayır-himmet adı altında ceplerini boşaltmışlardır.
İslam’ın şükründen, sahabenin fakirliğinden, Resulullah’ın hurma tanesi ile oruç tuttuğundan bahseden cemaat ağaları, Mercedes’ten başka arabaya biniyorlar mı? Sofralarında bir kuşu sütü eksik olmuyor mu?
Ayrıca devlet, Atatürk ve cumhuriyet karşıtlığı ve hatta düşmanlığı da işin bir başka boyutu! Bütün şeyhler, ŞAHLIĞA özenmekteler ve özlem duymaktalar. Öyle olmasaydı; 15 Temmuz kalkışması olur muydu? Allah devletimizi, hükümetimizi korumuştur.
Esen kalınız.