Ayasofya hakkında fikir beyan etmek yürütmek mevzuu yapmak önünüze konanı yemekle iktifa etmek gibi bir şey.
Çünkü aslında böyle bir derdimiz yok.
Ayasofya’nın müzeden camiye dönüştürülmesi için toplumumuzda kim neyinden vazgeçecek kadar fedakârlık yapacak kadar ilgilidir. 85 milyon nüfusumuzda bu oran bin delerle ifade edilebilir.
Biliyoruz ki bu konu zaman zaman gündeme gelir 30-40 kişilik guruplar Ayasofya’da sembolik namazlar kılar gösterilerini yaparlar hiç bir zaman bu gösterilerde yüz binler olmamıştır.
Denesinler Ayasofya müzesinin camiye dönüştürülmesi için İstanbul’da miting yapsınlar katılım 5 bini geçmez.
Tahmin ediyorum ki devletimizi yönetenler bir “gündem” birimi kurmuşlar.
Birimin görevi sürekli iktidarın başarısız olduğu konuların dışındaki alakasız ama toplumda marjinal karşılıkları olan konuları belirlemek ve iktidarın zor zamanlarında bu alakasız konularla toplumun meşgul edilmesini sağlamak.
Ayasofya müzesinin camiye çevrilmesi, baroların yönetim kurullarının nasıl seçileceği, Lut kavminin nasıl yıkıldığı, kürtajın dinen caizliği, 1935 yılındaki devletin antropolojik çalışma raporları vs…
Bu naylon gündemlerden sadece birkaçı bunlar.
Yaşam şeklimizde akşamları prime - time zamanda televizyon izlemek en çok yaptığımız evde vakit geçirme şeklimiz.
Bu saatler arasında izlenebilecek tüm TV kanallarında konu Ayasofya olunca otomatikman ülkenin gündemi de Ayasofya oluyor.
Tam ülkeyi yöneten iktidarın toplumun esas sorunlarının tartışılmasını başka alakasız konulara kaydırılması ve esas gündemlerin konuşulmamasını sağlayan bir iklim ortamında esas sorunumuzun Ayasofya veya baroların seçimleri olduğunu düşünmeye başlıyoruz.
Bu bir iktidar oyunu
Karlı olan yönetenler zararlı olan ise onların zoka ( balığı avlamak için kullanılan yalancı yem) larını yiyen yönetilenlerdir.
Toplumun eğitim ve kültür seviyesi ne kadar yüksek olursa toplumsal duyarlılığı da o oranda artacak ve itiraz etmeye başlayacaktır.
Günümüzün ileri demokrasi toplumlarında yaşayan toplumlarında böyle sahte gündemler pek olmaz.
Mesela Japonya’da veya İsviçre’de bu tip aldatıcı gündemlere pek rastlanmaz çünkü toplumda bir karşılığı olmaz.
Bu gün Ayasofya’yı konuşacağımıza Akdeniz’de Mavi Vatanı, Kıbrıs’ta ki Maraş’ın açılmasını, işgal edilen Ege adalarımızı, Türk devletleri ile organize edilecek Turan Kupasını, Yeni Dünya Düzenini, Kripto para sistemlerini, Turizmimizi, Tarımımızı, Sanayimizi, Esnafımızı, S400’leri konuşabilmeliyiz.
Sultan Fatih İstanbul’u almak için kapısına dayandığında Ayasofya’da “meleklerin cinsiyeti” tartışılıyordu.
Herhalde o tartışmayı Bizans İmparatoru Bizans gündemine getirmişti.