Orantılı müdahaleyi anlarım da orantılı şiddet nedir hiçbir zaman anlayamadım. Adana'da Kuytul cemaatinin mensuplarına yapılan polis müdahalesi bazı çevrelerde orantısız şiddet olarak mütalaa edildi. Karşı taraf şiddete başvurmadığı müddetçe, müdahalenin şiddet kullanılarak yapılması da yanlıştır. Orantılı veya orantısız şiddet, ancak şiddet kullananlara karşı kullanılabilecek bir yöntemdir.
O görüntülerin hukukla, vicdanla izah edilebilir bir tarafı yok. Yere düşen bir kişinin jopla kafasına kafasına vurmak yasa dışı bir yürüyüşü engellemek değil, doğrudan doğruya cinayete teşebbüstür.
Hele kadınlara yapılanın savunulacak bir yanı yoktur.Dağılmış, bir köşeye sinmiş insanlara ısrarla şiddet kullanmanın haklı bir gerekçesi olamaz.
Bu tür olayları, muhataplarının dini veya ideolojik bağlantılarına bakarak değerlendirmek polis şiddetini meşrulaştırmaya yarar. Şu cemaate yapılmışsa doğru, bu cemaate yapılmışsa yanlış gibi sonuçlar doğurur. Şiddeti şiddet olarak değil, muhataplarına göre değerlendirme hatasına düşürür. Nitekim bazı çevreler, o iç yakıcı görüntüler karşısında suskun kalmayı tercih ederken, Bahçeli gibi bazıları da o şiddete arka çıktı.Bir sokak hayvanına yapılan şiddeti eleştirenler, bu şiddete sessiz kaldılar. Halbuki bu tür yasal sınırları aşan, önleme değil, cezalandırma maksatlı şiddete karşı çıkmak için insan olmak kafidir. Bunun bir cemaatin dünya görüşlerine sempati duymak veya karşı olmakla da ilgisi yoktur.
Bu işin bir cephesi, diğer cephesine gelince...
Bu ülke 15 Temmuz gibi her açıdan çok ağır sonuçlar doğuran bir darbe yaşadı. Yüzlerce şehit ve yaralı verdi.Rejimin değişmesine vesile olan gelişmeler yaşandı. Bugün ucube bir başkanlık sistemi varsa bunun psikolojik alt yapısını 15 Temmuz darbesi oluşturdu.
15 Temmuz'un bize öğrettiği en önemli husus dini cemaatlerin siyasete karışması halinde ne ve nelerin olacağıdır.
Siyaset yapılacak kanallar bellidir. Siyaset yapmak isteyen parti kurar, çalışır, diğer partilerle rekabetinde başarılı olur, toplumun desteğini de alırsa amacına ulaşır. Her siyasi kadro iktidar olacak diye de bir şey yoktur. Siyaset iktidar olmak, ülkeyi yönetmek için yapılır ama muhalefette kalmak da siyasetin bir başka gerçeğidir.
Hayır, biz dinimize hizmet etmek istiyoruz diyen de yasalar çerçevesinde örgütlenir, cemaatleşir ve amacına uygun olarak faaliyet gösterir. O amaç dini kullanarak siyasete müdahale değil, dindar, namuslu, ahlaklı, vatansever insanlar yetiştirmektir.Böyle yapmak yerine, dini siyasi bir ideoloji haline getirerek güncel meselelere müdahale etmek o yapıyı dini bir cemaat olmaktan çıkararak doğrudan doğruya siyasi bir figür haline getirir. Kuytul cemaatinin siyasi meselelere bu kadar müdahil olması, yandaşlarını ikide bir sokağa çıkararak politik tutumlar sergilemesi bu yapıyı dini bir cemaatten çok, siyasi yönü baskın ola din kisveli bir fırka haline getiriyor. Cemaatlerin görevi rejim inşası değil, insanın inşasıdır.Üstelik Kuytul'un temsil ettiği din anlayışının bugünkü dünyanın idraki ile bir alakası yoktur. Radikal eğilimlerin bir çoğu sonunda şiddete yönelmiş,hem kendine, hem topluma, hem mensuplarına zarar vermiştir.
Biz mutedil bir ümmetiz, köktenci, sivri, radikal çıkış veya yorumlar dinin bir hali değil, insanın bir halidir. Bu yapıdan neşet eden eylemler de aslında dinin bir hali değil, başındaki kişinin din ve dünya görüşünün bir yansımasıdır.Gerçek dindarlık, insanı dinginleştirir, sakinleştirir,aşırılıklarını törpüler, toplumun kucaklaştırıcı aktörü haline getirir.Bu yoksa, din değil, onu kullananın psikolojisidir öne çıkan.
Elazığlı bir Sadi baba vardı, birkaç yıl önce vefat etti, güzel, faziletli bir insandı, o bir televizyon programında dindarlık nedir diye soran gazeteciye, "insanların mutluluğu için çalışmaktır" demişti. Din, insan merkezli bir yorumla algılandığında insanların huzuruna, mutluluğuna hizmet eder, siyaset merkezli algılandığında da kavgaya, çatışmaya, ayrışmaya hizmet eder. Bizim siyasete değil, bize, gönül dünyamıza hitap edecek, içimizde huzur esintileri yaratacak bir din anlayışına ihtiyacımız var. Cemaatler insanı değil, dünyayı hedefledikçe bu amaca hizmet edemezler.