Cep Telefonlarını Patlatarak Bir Orduyu Yok Etmek

Abone Ol

İsrail’in Amerika Birleşik Devletleriyle koordineli şekilde Hizbullah örgütüne yapmış olduğu son saldırı üzerinde mutlak surette düşünülmesi gereken bir konu. 2 bin 800 civarı cep telefonundan önce kullandığımız Pager adlı çağrı cihazına gönderilen bir sinyal akabinde meydana gelen patlamalar neticesinde resmi olmamakla birlikte 11 kişi ölmüş; yüzlerce ağır yaralı hale gelmiştir. Operasyonun psikolojik etkisini en tepeye koyarsak Hizbullah’ın 2800 civarı kaybını on ile çarpabiliriz.

Saldırıya dair bir pazar yerinde alışveriş yapan Hizbullah üyesinin görüntüleri servis edildi. Görüntülerde Hizbullah üyesi yapmış olduğu alışverişin ödemesini yaparken cihazının içinde olduğu çantasının patladığını izliyoruz. Yine saldırı sonrası görüntüleri izlerken yaralıların ekseri kafa bölgelerinden ve el/kol bölgelerinden hasar aldığını görüyoruz. Servis edilen görüntülere rağmen saldırının detaylarına dair net bir tespit söz konusu değil fakat analizlerin bazıları metoda ilişkin fikir verir nitelik taşıyor.

Öncelikli olarak bilinen, saldırının saatinin eş zamanlı olarak 15.45 değil; saldırının başlangıç saatinin 15.45 olduğudur. Seri olarak belirli aralıklarla çağrı gönderildiği ve çağrı gönderimi akabinde birkaç dakika içinde cihazların patladığı belirtiliyor. Buradaki amaç kaosa sebebiyet vermekti. Hastanelerde oluşan kaotik ortamı görünce bunun amacına nail olduğu açıktır. Vücuttaki hasarın daha çok baş ve el/kol bölgesinde olmasının sebebi de cihaza gönderilen çağrılara bakılması olmuştur.

Gelelim saldırının psikolojik etkilerine… Bu saldırıyla birlikte olası üçüncü dünya savaşının nasıl cereyan edeceği de şekillenmiştir. Yani savaşlar artık doğrudan hava bombardımanı ile birlikte değil; siber yöntemlerin etkin kullanılmasıyla yapılacaktır. Bunun için akıllı cihazların kullanılmasına da gerek yoktur; basit bir çağrı cihazı bile bomba niteliği taşıyabilmektedir. Dün itibarıyla saldırıyı öğrenen herkes kendi kendine “acaba” demiştir. Bu “acaba” kelimesi, hazır olmayan zihinlerin işgaline zemin hazırlamıştır.

Hizbullah örgütüne karşı yapılan bu saldırı; Haniyye suikastından bağımsız ele alınmamalıdır. Haniyye suikastında da iki teori sunulmuştur. Birincisi, Haniyye’nin kaldığı odaya yerleştirilen bombanın patlatıldığı tezidir ki bu bence geçerli değildir. İkincisi, Haniyye’nin kaldığı otele bir buçuk km uzaklıktan kaldırılan ve büyüklüğü odanın penceresini geçmeyen Heron ile yapılan nokta saldırıdır ki günümüz teknolojisinde bu gayet geçerli bir tezdir.

Bu tarz saldırılara karşı alınabilecek tedbir tektir. O da ilk çağdaki gibi dumanla iletişime geçip teknolojik her gelişmeyi reddetmek değildir. Çalışmalarını takdirle takip ettiğimiz Selçuk Bayraktar’ın, İsrail’in saldırısından birkaç gün önce 14 Eylül'de Aksaray'da düzenlenen TEKNOFEST Roket Yarışması'nda yapmış olduğu açıklama tedbirin ne olacağını göstermektedir. Bayraktar’ın "Saatlerin, telefonların içine kadar giriyorlar. Kendi bağımsız küresel konumlama sistemimizin olması, egemenliğimiz açısından çok önemli ve stratejik. Bunu inşa edeceğiz." Meselenin özü tam olarak budur.

***

Komik oluyorsunuz bayanlar baylar; Müsavat Dervişoğlu’na FETÖ’cü deyince… Müsavat Dervişoğlu’nun geçmişini ve başta Muhammet Bey olmak üzere ailesine bundan yaklaşık 13 yıl önce bizzat FETÖ’cüler tarafından düzenlenmek istenen kumpası bilseniz eminim sözlerinizi geri alırsınız. Geri almazsanız da siz şüpheli duruma düşersiniz.