Doğru anlaşılmayan bir din topluma zincir olur, önünü keser. Bugün tartışmaların çoğunun İslam'ı nasıl anlamalıyız sorusu etrafında düğümlenmesi bu yüzdendir.
Bir tarafta geçmişe dönen, bugünü geçmişin tutsağı haline getiren, 14 asırlık toplumsal değişimi, kültürel birikimi yok sayan, çözümü dinde değil, dünde arayan Selefi akımlar. Öbür tarafta yüzünü bugüne dönen ama bugüne dünün idraki ile bakanlar. İslam dünyası bu git-geller arasında büyük bir bocalama yaşıyor.
Buna İslami zihnin fetreti de denebilir. Dünün uygulamalarından çıkarılan hükümler, bugünün sorunlarına cevap veremiyor. Daha önemlisi dün dini açıdan olumlanabilen bazı davranış biçimlerinin bugünün idrakinde kabul edilemez hale gelmesidir. Bir dönem normal olan uygulamalar sosyal değişime bağlı olarak başka bir dönem anormal ve dini açıdan da kabul edilemez hale gelebilir.
İslami perspektiften çıkış yolu arayanlar buna mesela kölelik-cariyelik meselesini örnek verirler. Kölelik, bugün toplumun bir gerçeği olmaktan çıkmış, kabul edilemez bir davranış haline gelmiştir. Bu sosyal dönüşüm İnsan hakları sözleşmelerine de yansımış, kölelik yasaklanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin dördüncü maddesi bununla ilgilidir.Hiç kimsenin köle veya kul durumunda tutulamayacağını, zorla çalıştırılamayacağını söyler.
Çıkmaz sokaklarımızdan biri budur. İslam, insanı eşref-i mahlûkat olarak görür, onu yaratılmışlar piramidinin en tepesine oturtur. Kuran’ın muhatabı insandır. Ama İslam dünyası tek bir insan hakları metni ortaya çıkaramamıştır. İnançtan medeniyete tırmanamamıştır. Birçok yazar bu kompleksi -veda hutbesi- ile aşmaya çalışır. İnsan haklarının en kâmil manada orada olduğunu söyler.
Elbette Veda Hutbesi çok önemli bir hitap ve ahlak manifestosudur. İnsan Haklarını aşan ve asla ona indirgenmeyecek bir peygamber vasiyetidir. Ancak o günün insanını, o günün kültürünü gören bir metindir. Can ve mal güvenliğinden bahsetmiş, kan davalarını kaldırmış, kadın ve erkeklerin birbiri üzerindeki haklarına değinmiş, faizin kötülüğüne dikkat çekmiş,suçun şahsiliğini, emanete ihanet edilmemesini, beş vakit namazın kılınmasını emretmiştir.Veda hutbesi ile bir anlamda din özetlenmiştir.
İnsanlık değiştikçe hak ve sorumluluklarla ilgili anlayışları da değişmektedir. Bu metinden hareketle yaşam hakkı, mülk hakkı gibi haklar çıkarılabilir. Ama mesela din ve vicdan hürriyeti için Kuran'a bakmak gerekecektir. Kölelik yasağı ise dünün değil bugünün konusudur. Kölelik dünün ekonomisinin temel dayanaklarından biriydi. Kuran'ı nasıl anlamalıyız sorusuna verilen cevaplardan biri de, her dönem metindeki maksadın ortaya çıkarılmasıdır. Maksat yorumun anahtarı olunca Kuran'ı anlamak ve onu hayatın içinde canlı tutmak da mümkün hale gelmektedir.
Değerli alim Mustafa Çağırıcı, bu yöntemle hareket edildiği zaman köleye bir üretim aracı olarak değil, insan olarak bakmak gerekeceğini ve Kuran'ın da esasen köleliği zaman içinde ortadan kaldırmayı amaçladığının görüleceğini söyler. Tıkanmanın, lafzi yorumu aşıp, gayeyi ıskalamaktan kaynaklandığını belirten Çağırıcı, Kuran eğer makasıd açısından okunsaydı insanlığın bugün geldiği vicdan ile Müslüman vicdanı arasında bu kadar mesafe olmayacaktı, der.
Maksat esaslı, okumanın gerekliliğini gösteren belki de en çarpıcı örneklerden biri, Enfal süresi 60.ayette geçen, savaş için besili atlar yetiştirmeyi emreden kısımdır. Bu ayet lafza bağlı kalınarak okunduğunda savaş için her asırda at beslemek gerekecektir. Ancak makasıt açısından okunduğunda At, Kuran'ın inzal olduğu dönemde en önemli savaş aracı olduğundan at sözcüğünden, bugünün en gelişmiş savaş araçları olan uçak, gemi, nükleer/balistik füzeler gibi silahları anlamak gerekecektir.
Dini doğru anlamak, dinin 14 asır öncenin uygulamalarından ibaret olduğunu sanmaktan bizi kurtaracak, yaşadığımız toplumsal şartların din zihniyetini oluşturmak için çoktandır çöpe attığımız aklı yeniden devreye sokmamıza neden olacaktır. Zaten muhtaç olduğumuz şeylerden ikisi bunlar değil mi? Doğru anlaşılan bir din ve onda bugünü arayan bir akıl.
Not: Bu vesileyle bütün okuyucularımın Mübarek ramazan Bayramını en içten dileklerimle kutlar, Doğu Türkistan'a Filistin'e ve diğer mazlum beldelere kurtuluş ve hürriyet dilerim.