2019’un en ilginç olayı, 31 Mart Mahalli İdareler seçimleri idi. AKP-MHP birlikteliği ve Erdoğan-Bahçeli dayanışması, bundan sonraki seçimleri “İttifaklara” mecbur etmiştir. 50+1 ulaşılması zor bir hedef olduğu için partiler ittifaklara mecbur duruma getirilmiştir.
Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi, ülkeyi uçuramamış tam aksine bir bilinmezliğe ve bir ekonomik krizin eşiğine taşımıştır.
Sn. Erdoğan 31 mart seçimlerini, “Bu seçim bir beka seçimidir.” Diyerek seçimleri, Genel seçim havasına sokmuştur. Bütün Türkiye, belediye başkanlarından ziyade Sn. Erdoğan’ı görmüş, onu dinlemiş ve onun söylemlerine mecbur edilmiştir.
Seçimler yapıldı. Asil Türk insanı büyük bir olgunlukla 31 Martta sandığa gitti ve oyunu kullandı. Cumhur ittifakı, Ankara, Adana, Mersin, Antalya’da itiraza neden olmayacak şekilde ezici bir çoğunlukla seçimleri kaybetti, İstanbul’da ise az bir oy farkıyla kaybetmişti.
Başta Erdoğan olmak üzere AKP, bu seçim şokunu atlatamadı. Hele hele İstanbul kaybedilmemeliydi. Çünkü Sn. Erdoğan, “İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder” demekteydi.
Seçimlerin ertelenmesi için her türlü yasal ve yasal olmayan unsurlar devreye alındı. İstanbul seçimleri yılan hikayesine döndürüldü. YSK’lu dahil sandık kurullarına kadar herkes suçlandı, itham edildi.
İtirazlar sonucu, aradaki fark 13.000’lere kadar düştü. Sn. Erdoğan, “Yapılan hilelerin peşine düşmeyelim mi? İstanbullunun hakkını mı yedirelim” diyerek savunma yaparken. İstanbul adayı Sn. B. Yıldırım ise “Gayet basit benim oylarımı çaldılar.” Demekteydi.
Yapılan baskı, telkin ve zorlamalar sonucu, sadece İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı seçimlerinin yenilenmesine karar alındı. Oysa adil bir hukuka göre İstanbul seçimlerinin tamamının yenilenmesi gerekliydi. Öyle ya! Oy çalındıysa bütün sandıklarda ve İstanbul seçimlerinin bütününde çalınmış değil miydi?
İstanbul halkı, yenilenen seçimler için haziran ayında sandık başına gitti.
Oylar verildi, nefesler tutuldu, Sandıklar açıldı, oylar sayıldı
13 bine az vermişim diyen İstanbullu, 806.000 oy farkı atarak, kararlılığını ve iradesini gösterdi.
Siyasetçiler şerbetli oldukları için seçim yorumları, “Evet İstanbul B. Belediye başkanlığını Sn. Ekrem İmamoğlu’na verdiler ama ilçelerde de Cumhur ittifakına vermişlerdir.” Deme pişkinliğini sergilediler.
Eğer adaletli olunup İstanbul seçimlerinin tamamı yenilense idi, Cumhur ittifakının kaç belediye kazanacağı belli değil miydi?
Bir Çin Atasözü, “Kıçıyla inatlaşan donuna pisler” demekte.
Bu halk asildir, neciptir. Yiğidi düştüğü yerden kaldırmasını iyi bilir. Halkın önceliği üretim, işsizlik, adil hukuk ve yargı, çağdaş eğitim, mal ve can güvenliği, şeffaflık ve denetlenebilirlik.
Bu halkın önceliği ne Suriyeliler ne Libya ne de İstanbul Kanalı. Üretim, iş-aş, ucuzluk, refah, kadın ve çocuk istismarı ve insanca yaşamak.
2019’un en önemli olayı İstanbul seçimleri ve Cumhur İttifakı’nın büyük yara alması ve yıpranması idi. 2020’nin ülkeme adil yargı, üretim, huzur ve bereket getirmesini diliyorum.