Dağın sözünü meclise taşımak 

Abone Ol

Acımız büyük, Kuzey Irak' Pençe -Kilit operasyon bölgesinde iki günde on iki şehit verdik. Günlük olaylar arasında ülkenin bu en büyük sorunu zaman zaman unutuluyor. 

Terör, büyük sorundur, etnik terör daha büyük bir sorundur. Çarçabuk bitirmenin sihirli bir yolu yoktur. Sabırla, akılla ama asla taviz vermeden mücadele etmek gerekir. Bu tip problemlerde -ağız birliği- yapmak önemlidir. Milli meselelerde, başarı ancak ortak tavırla mümkündür. Siyasetin ortaklaşamadığı konularda,  birinin yaptığını öteki bozar, ödenen bedellerin karşılığı alınamaz. 

Bizde, etnik terör böylesi konuların başında geliyor. Başkalarının aklıyla düşünen, konuşan bol miktarda siyasetçi var. Onun için bazı siyasetçilerle örgüt uzantısı siyasetçilerin aynı noktada buluştuğunu görürsünüz. Tehdidin büyüğü budur, her an örgütün taleplerini realize eden bir siyasetle karşılaşabiliriz. 

Meclise giren veya girmeyen partilerin muhatabı bu ülkede yaşayan herkestir. Bölge veya etnik siyaset yapmak örgütün silahla yaptığını, siyaset yoluyla yapmaktır. Dünyanın gerçek demokrasilerle yönetilen hiçbir ülkesi Meclis çatısı altında ayrılıkçı mesajlara izin vermez. 

Kırk yıldır, Türkiye üzerine hesabı olan her ülkenin desteklediği bölücü terör yüzünden oluk oluk kan akıyor. Bin yıldır aynı inancı, aynı kültürü, aynı acı ve sevinçleri paylaşarak etle tırnak gibi olan insanlar birbirine kırdırılıyor. Türk milletinin pahası ne olursa olsun bir santim toprağını bile kaybetmeye tahammülü yoktur. Ama bunun için toplumun önünde yürüyenlerin çok uyanık olması, bölünmeye götürecek taleplerin önünü açmama şuur ve duyarlılığına sahip olmaları gerekir. Bugün etnik siyasetin arkasındaki oy desteği yüzde 10'ları bulmuşsa,  bu bilgi ve hassasiyetin olmaması yüzündendir. Oslo ve Çözüm sürecinde verilen sözler, şehir şehir gezilerek yapılan eyalet güzellemeleri Türkiye üzerinde hesabı olanların cüret ve cesaretlerini artırmaktan başka işe yaramamıştır. 

Terörle kitleselleşme arasında yakın ilişki vardır. Kitaplarımda uzun uzun anlattım. Toplum, futbol seyircisi gibidir. Takımı gol attıkça desteği artar, şampiyonluğa giden takımın seyircisi çoğalır. Maçı kaybedeceği anlaşılan takımın seyircisi stadı terk eder. Terörü bitirmek, onun toplumsal tabanını da küçültür. Bu, TV ekranlarında teröristlerin -ayakkabı numaralarını- bile biliyoruz türünden övünmelerle olmaz. Terör, onu besleyen iç ve dış desteklerin bitirilmesiyle sönükleşir, altındaki zemini kaybeder. Peru, Maocu Aydınlıkyol, Sri Lanka, Tamil Kaplanları terörünü bitirdi. Aynı tecrübeyi yaşayan ülkelerin deneyimlerinden yararlanmak gerekir. Uzayan terör, içeride ve dışarıda destekçileri artırır. Bir örgütle değil arkasında sıralanan güçlerle mücadele etmek zorunda kalırsınız. 

Eskiden mecliste terör örgütünün ağzıyla konuşan bir parti vardı, şimdi etnik siyasetin birçok talebini paylaşan başka partiler de var. Bu partiler, benzer düşünceleri ya İslam ambalajı ile ya da demokrasi etiketi ile sunuyorlar. Geçen gün Bay Ali Babacan;" Bu meclis çatısı altında iki cümle Kürtçeye, Süryaniceye tahammül edemiyorlar, meclis çatısı altında yasak sayılıyor, bu ayrımcı, otokrat, otoriter zihniyeti toptan reddediyoruz" dedi. Babacan Kürtçenin eğitim dili olmasını isteyenlerden. Bu ifadesi, meclis çatısı altında da aynı şeyi istediğini gösteriyor. İngiltere, ABD'de de öyle istiyor. İlk Osmanlı Mebusan meclisinde, bu tartışmalar olmuş her kafadan bir ses çıkmıştı. Sonunda bu tartışmalar ve keşmekeş 2.Abdulhamit için meclisi kapatmanın gerekçesi olmuştu. 

Dili parçalanan ülkelerin hepsinde, farklı dil konuşan toplumlar zamanla birbirinden kopmuştur. Ortak iletişin dili giderek toplumun tamamının dili olmaktan çıkıp, bir bölge dili haline gelmiştir. Aynı coğrafyada yaşayıp birbirini anlamayan, dolayısıyla -duygudaşlığı- kaybeden yekdiğerine yabancı kitleler oluşmuştur. Siyasette -söz ve fikir birliği- bunun için şarttır. Birinin yaptığını ötekinin bozduğu bir ülkede hiçbir sorunu çözemezsiniz. Kimse örgüt ağzıyla konuşmaya cesaret edememeli, dağın sözünü meclise taşıyamamalıdır.