14 Mayıs seçimlerinden daha iyi durumda değiliz. Enflasyon aldı başını gidiyor. Seçimden sonra hemen her şeyin fiyatı bir kat arttı. Ekonomi yönetiminde yeni bir kadronun iş başına gelmesi hiçbir şeyi değiştirmedi. Şimşek ve arkadaşlarının hareket sahasının çok dar olduğu bugüne kadar yapılan ve yapılamayan düzenlemelerden anlaşılıyor.
Mesela Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ile ilgili bir adım atılmadı.
Mesela, adaletle ekonomi iç içe birbirini etkileyen iki daldır. Bu alanda da hiçbir şey yapılmadı. Yargının siyasete tabi olduğu yerde sermaye âtıl kalır, teşebbüse dönüşmez. Özellikle yabancı sermaye maceradan hoşlanmaz, önünü göreceği yere gider.
Bugün önünü görebilen var mı? Ekonomistler papatya falı bakar gibi dolarla ilgili uçuk tahminlerde bulunuyorlar. Doların bir yıl içinde 70/80 TL’yi bulabileceğini söyleyen ekonomistler var. Bu durumda kim elindeki parayı piyasaya sürer? Paranın piyasadan çekilmesi biraz da bu tür analizlerle ilgili.
Görüldüğü gibi hiçbir şey iyi gitmiyor. Eskiden Demirel, Özal gibi siyasetçilerin 100 günlük 200 yüz günlük programları vardı. Vatandaşa umut aşılarlardı. Dediklerini de büyük oranda gerçekleştirirlerdi. Hükümet seçimin üzerinden 4 ay geçmiş olmasına rağmen ortaya bir program koyamadı. Vatandaşa umut verecek bir takvim sunamadı. En iyimser tahminlerde ekonominin 2026 yılında rayına girebileceği söyleniyor. Yani vatandaş en az üç yıl daha kemer sıkacak, temel ihtiyaçlarını bile gideremeyecek.
Bütün bu açıklamalar şunun için; muhalefet partileri seçimden sonra bu tablonun oluşacağını haber vermişler, vatandaşı aynı tuzağa bir defa daha düşmemesi için uyarmışlardı. Şimdi tam muhalefetin konuşma zamanıyken hepsi birden neredeyse dillerini yutup kenara çekildiler. Seçimden öncekinden kötü durumdayız, üstelik birkaç ay sonra yerel seçimler var ama ortada vatandaşın sıkıntılarına tercüman olacak bir muhalefet yok.
Konuşulacak zamanda susmak muhalefete olan güveni yok eder. İnsanları statükonun devamı yönünde oy kullanmaya mecbur eder. Bu şartlarda bir emeklinin, bir asgari ücretlinin geçinmesi nasıl mümkün olur? Topluma önderlik edecek, onların şikayetlerini siyasi desteğe çevirecek bir liderlik olmadığı müddetçe bu ülkede çok şey değişmez.
Ayrıca “nasıl bir siyaset veya muhalefet” sorusu dar kadroların dar bir alanda elde ettikleri tecrübelerle belirlenmez. Vatandaşın nabzı tutulur, ne istediği, nasıl bir muhalefet ve siyaset istediğine bakılır ona göre yeni bir yol çizilir. Adam milletvekili çıkmış televizyonlara,” iyi ki kazanmamışız “diyerek güya muhalefet yapıyor. Kazanmamak iyiyse vatandaş sana niye oy versin? Bu biz de “yapamazdık”ın itirafıdır. Yapamayacaksan niye siyaset yapıyorsun?
Ülke iyi yönetilmiyor, ama muhalefet de daha iyi yöneteceğim diyemiyor veya vatandaşa daha iyi yöneteceğine dair bir görüntü veremiyor. Muhalefet, bu görüntüden kurtulmadığı müddetçe vatandaş macera yerine istikrarı tercih eder ve bu başarısız iktidarın peşinden gitmeye devam eder.