Milliyetçilik, hem devlet kuran, hem devlet yıkan bir doktrindir. Etnik grupların elinde yıkıcı, devlet kurmuş toplumların elinde bütünleştiricidir.
Milliyetçiliğin kapsama alanı, içinden çıktığı toplumun tamamıdır. Toplumu bir bütün olarak görür, farklılıklar üzerinden değil, ortak değerler üzerinden yürür. Toplumu kutuplaştıracak hatıraları unutturmaya, bütünleştirecek olanları hatırlatmaya çalışır. Renan'ın millet olmak," bazı şeyleri unutup bazı şeyleri hatırlatmaktır," dediği şey budur.
Milliyetçilik kabileciliğe, farklılıklar üzerinden ayrıştırmaya karşı çıkar. Etnik kabileciliğe müsamaha göstermediği gibi, ideolojik kabileciliği de onaylamaz. Bir düşüncenin, bir ideolojinin kopma aracı haline getirilmesi kabileciliğin bir başka şeklidir.
Milleti merkez alan bir doktrinin, o milleti kuşatan politikalar izlemesi gerekir. Devletini kurmuş milletlerin milliyetçiliği dışlayıcı değil, toplayıcıdır. Devlet ve millet bütünlüğünü buluşma noktası yapıp, her düşünce grubu ile ortaklaşabilir,iş birliğine girebilir. Girmesi de gerekir.
Günümüzde Türk milliyetçiliğinin en büyük zaaflarından biri budur, milliyetçiliği millete şamil bir ideoloji olarak düşünmek yerine bir gruba aidiyetin alamet-i farikası olarak düşünmek, milliyetçiliği milletten alıp ideolojik kabileciliğin malı haline getirmek. Milliyetçiliğin bir grubun ideolojik aidiyeti haline gelmesi onun bütünleştirici yönünün budanıp, ayrıştırıcı bir hüviyete bürünmesidir. Onun için bir kısım Türk milliyetçileri, farklı düşünen gruplarla iş birliği yapmaktan, ülke ve millet menfaatleri söz konusu olduğunda bile ortak bir zeminde buluşmakta çekimser davranmışlardır.İnsanları milliyetçi yapmakla, milliyetçiliğin temel hedefi olan ülke ve millet bütünlüğünü pekiştirmeyi karıştırmışlardır. Hedef toplumun tamamını milliyetçi yapmak değil, toplumu birbirine bağlamak, bütünleştirmek onun çimentosu olmaktır.
Bu bağlamda milliyetçi bir parti, sadece milliyetçilerin kurduğu ve sadece milliyetçilere hitap eden bir parti olamaz, olmamalıdır. Böyle bir parti, aslında milliyetçiliği kabilecilik ve onun bütünleştiren yönünü de ayrıştırıcı hale getirmiş olur.Bu gibi durumlarda dahil edici milliyetçiliğin yerini dışlayıcı bir milliyetçilik alır ki bunun adı milliyetçilik olsa bile aslıda kabileciliğin bir başka şeklidir.Bir nevi kabile ve aşiretlerdeki kan bağının yerini fikir bağının almasıdır.
Bugün milliyetçiliğimizin karşı karşıya olduğu en büyük sorunlardan biri budur. HDP amaçlarına ulaşabilmek için farklı toplum kesimlerini şemsiyesi altına alabiliyor, AKP sözcüleri- dava için papaz elbisesi bile giyebiliriz- diyor, bir kısım Türk milliyetçisi ise farklı düşünen herkese kapıları kapatmayı dava adamlığı sanıyor.Geçtiğimiz günlerde vefat eden AKP milletvekili Markar Esayan Ermeni kökenli bir vatandaşımızdı.AKP onu hiç yadırgamadı. Gövdesini milli görüş kökenlilerle sınırlı tuttu, kanatlarını kendini büyütecek her kesime açtı. Çünkü uçmak için gövde yetmez, kanat da lazımdır. Bugünkü milliyetçilik anlayışı ile Ermeni kökenli bir vatandaşımızın milliyetçi bir partide siyaset yapma şansı var mıdır? Bazı çevrelerin milliyetçiliği bu gruplar üzerinden okuyarak yıkıcı, bölücü, ayrıştırıcı olarak damgalamalarının sebebi budur. Dar bir çevreye hapsolan milliyetçilik, düşmanlık üretir, toplumu yapıştırma, ihata etme işlevini yerine getiremez.Etnikleşme çabalarına malzeme sunar,güdük, etkisiz bir klik ideolojisi haline gelir.
İYİ partide uç veren tartışmaları biraz da bu zaviyeden okumak gerekir. Bir tarafta milliyetçiliği dar bir kadronun ideolojik görüşü olarak, dar bir alana hapsetmek isteyenler, öte tarafta milliyetçiliğin hareket alanını bütün bir vatan sathı olarak görmeye çalışanlar. Bir tarafta farklı düşünen herkesi suçlayan, ötekileştiren, dar alan milliyetçiliği, öte tarafta kollarını Türkiye ve Türk milleti kadar açan geniş alan milliyetçiliği. Dar alan milliyetçiliği, farklı görüşlere, kadrolara kapalı, geniş alan milliyetçiliği gövdesini sağlam tutmak şartıyla farklı görüş sahiplerine -Türkiye'nin devlet ve millet bütünlüğünde buluşmak şartıyla-açıktır.Dar alan milliyetçiliği farklılıklara bakar, farklılıkları görür, geniş alan milliyetçiliği dışında olanlarda bile ortak noktalar bulmaya, o noktalar üzerinden iş birliği, güç birliği imkanları oluşturmaya çalışır. Türk milliyetçiliği, bu dar alan milliyetçiliğinin -farklı kesimlerle buluşmayı engelleyen- hegemonyasından kurtulmadığı müddetçe- bir parti veya kadro kabileciliği olarak kalır, hiç bir zaman toplumun tamamını kuşatamaz.