Siyasi iktidar köşeye sıkıştıkça yapay gündemler yaratarak dikkatleri başka yöne çevirmeye çalışıyor. Son darbe tartışmaları da bunlardan biri. Menderes'le Erdoğan'ın resimlerinin yan yana konulmasıyla başlayan tartışma her zaman olduğu gibi bir mağdur, hedefe alınmış Erdoğan figürü ve bir türlü uslanmayan CHP imajı yaratma maksadı taşıyor.
Olmayan bir darbe tehdidi yaratarak güya demokrasiye sahip çıkma gösterisi yapanlar aslında tam da aksini yapıyorlar. Çünkü darbe tartışmalarının bir amacı da -darbe tehdidinin varlığına - toplumu inandırıp, yeni anti demokratik düzenlemelerin zeminini hazırlamaktır. Madem darbe tehdidi var öyleyse şu şu düzenlemeleri yapalım düşüncesi ancak toplumun bu yalana inandırılması ile mümkün hale gelir.
Türkiye son 60 yılda bir çok darbe ve darbe teşebbüsü yaşadı. Sonuncusu 15 Temmuz'daydı. Ortalık normale döndükten sonra herkes darbelerin ne kadar kötü ne kadar ülkeyi yıpratıcı olduğunu söyleyip durdu. Aslında yapılması gereken bunun nedenleri üzerinden kafa yormak yeni darbelerin olmaması için gerekli tedbirleri almaktı. Ama demokrasiyi tahkim söylemleri hep sözde kaldı. 12 Eylül ve 28 Şubat'ın yargılanması gibi göstermelik davalarla yetinildi. Bir kaç yasal düzenleme ile meselenin hallolacağı sanıldı.
Darbe olmasın demek darbelerin olmaması için yetmez. Önemli olan ona yol açan zemini kurutmaktır. Son 60 yılın tecrübesi bize şunu gösteriyor: Darbelerin birinci nedeni, siyaset kurumunun sosyal problemleri çözemez hale gelmesi, vatandaşın bu sorunlar çözülsün de kim tarafından çözülürse çözülsün noktasına varmasıdır. Siyasi krizler, toplumun siyaset kurumundan beklentilerini başka odaklara çevirebilmekte, pusuda bekleyenlere aradıkları fırsatı verebilmektedir. Bu bakımdan siyasetçilerin çözüm odaklı ve vatandaşın sorunlarına özgüllenmiş, bir politika yürütmeleri şarttır.
İkinci bir neden, demokratik mücadele kanallarının tıkanması, demokrasi dışı uygulamalarla farklı siyasetlere iktidara gelme veya iktidarda olanları siyaset yoluyla değiştirme yolunun kapatılmasıdır. Bu da demokratik yollarla mücadeleden umudun kesilmesine, farklı yollarla iktidarı alaşağı etme arayışlarına sebep olur. Genelde iktidara gelen ideolojik partiler iktidarı kaybetmemek için bu yola baş vurmakta, muhalefet partilerinin hareket sahasını daraltarak demokratik mücadeleyi ya imkansız yahut çok eşitsiz bir hale getirmektedirler. Bu tarz bir siyasetin sonucu, çoğunlukla ya toplumsal çatışma yahut demokrasi dışı arayışların güçlenmesi, politik mücadelenin başka alanlara kayması şeklinde olmaktadır. Darbelerden kaçınmanın yollarından biri de demokratik mücadele kanallarının açık tutulması ve eşit rekabet imkânının sağlanmasıdır.
Bir üçüncü sebep de, keyfiliktir. Denetlenemeyen, dengelemeyen bütün iktidarlar gücü çok keyfi bir şekilde kullanarak giderek haktan, adaletten uzaklaşırlar. Hesap vermeme rahatlığı zamanla despotluğa, döner. Demokrasi ve hukuk devleti keyfiliğe müsaade etmez. Keyfiliğin olduğu yerde her türlü hukuksuzluk mubah hale gelir, korkunç bir çürümeye neden olur. Kuvvetler ayrılığı işte bunun için, gücü elinde bulunduranları frenlemek için getirilmiş bir sistemdir. Kralların, monarkların sınırsız tasarrufları ancak bu şekilde sınırlanabilmiştir. Asırlar önce Kutatgu Bilig adlı eserinde Yusuf Has Hacip," Töre (kanun) hakanın üzerindedir." derken bunu kastetmiştir. Hakanın törenin/kanunun üstüne çıkması demek keyfiliğin, hukuksuzluğun hakim olması demektir. Günümüzde 1960 darbesini -kuvvetler ayrılığının olmayışına bağlayan- yorumlar vardır ve bunlar haksız değildir. Menderes iktidarı denetlenebilse, son yıllarda düştüğü keyfilikten kurtulabilse belki de 60 darbesi olmayacaktı. Sözün özü şudur: bu ülke ve halk darbelerden çok çekmiştir. Artık darbe defteri ilelebet kapatılmalıdır. Ancak siyasi iktidarı veya iktidarları tahkim etmek için darbe istismarcılığı yapmaktan da vaz geçilmelidir. Darbeleri önlemenin yolu, tedbir adı altında giderek otoriterleşme değil, siyasetin çözüm üretme kabiliyetini geliştirmek, demokratik mücadele kanallarını sonuna kadar açık tutmak ve keyfiliğe izin vermeyen kuvvetler ayrılığı, denge ve denetleme sistemini kabul etmektir. Kimse durup dururken darbe yapmaz, darbecilere bu yolu siyasetçiler açar.