Türkiye, darbe utancını elbirliğiyle önledi. Ancak burada ülkücü iradenin katkısı unutulmamalıdır. Bilgiye dayalı değil sadece tahminle söylüyorum, araştırıldığı takdirde görülecektir ki, tankın önüne çıkan, haini alnından vuran, darbecilerin helikopterine ateş edenlerin önemli bir kısmı ülkücüdür. Tıpkı bir zamanlar birilerinin rahatsız olduğu sarkık bıyıklıların dünden bugüne PKK mücadelesindeki şehadeti gibi…
Beni Bahçeli’ye Sorun
Marmaris'te kaldığı otelden ayrılan Sayın Cumhurbaşkanının belirlenen dört güzergahtan İstanbul’a karar vermesi darbenin seyrini değiştirdi. Bu da Cumhurbaşkanının birinci Ordu Komutanı Orgeneral Dündar’la yaptığı telefon konuşması ile sonuçlanmıştır.
Dündar, “Sayın Cumhurbaşkanım ben sizi korurum, İstanbul'a gelin” der.
Cumhurbaşkanı, “Size nasıl güveneyim?” gibi zor bir soru sorar.
Dündar'ın cevabı çok sade ve açıktır. “Beni MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye sorun”
Muhtemeldir ki, Cumhurbaşkanı Sayın Bahçeliye sorma gereğini bile duymadan, İstanbul’a inmeye karar vermiştir. Çünkü herkes bilir ki, ülkücüler kalleşlik yapmaz. Bu millet MHP’ye hakettiği ölçüde oy vermese de, zor zamanda bu ülkeyi canları pahasına başta onların koruyacağını da bilir.
Nar Satan Ülkücü
Ülkücü entelektüellerden merhum Nevzat Köseoğlu ağabey ve beraberindekiler 1980 öncesi bir seçim çalışması için bulundukları Antalya’dan Ankara’ya dönmektedirler. Yolda mola verdiklerinde nar satan bir çocuk görürler.
Nezvat Köseoğlu, “oğlum narın güzel mi” diye sorar.
Çocuk, “evet ağabey çok tatlıdır narlarım” der.
Nevzat Köseoğlu, “doğru söylüyorsun değil mi” der.
Çocuk, “ağabey ben ülkücüyüm, ülkücü yalan söylemez” der.
Nevzat ağabeyler çok mahçup olurlar ama bir o kadar da mutlu… Arabalarında MHP’yi çağrıştırır bir işaret yoktur ve çocuk onları tanımadan bilgece bir bakış getirmiştir.
İşte ülkücü ideolojinin özü budur ve 1970’lerde çok hızla büyümesinin ve 1980 kara Eylülüyle göy ekin misali biçilmesinin nedeni de budur.
MHP’nin Resmi Bakışı
Türk siyasetçileri içerisinde cemaate-paralele-FETÖ’ye bakışı bütün zamanlarda değişmeyen tek siyasi lider MHP Genel Başkanı’dır.
Sayın Bahçeli işin şekli belli olmadan, darbenin akibeti görülmeden Sayın Başbakanı aramış ve devletin yanında, darbecilerin karşısında olduğunu açıklamıştı. Bu ifadelerin televizyon kanalarında önce alt yazı, sonrasında haber olarak sunulmasıyla sokağa çıkan ülkücü sayısında gözle görülür artış olmuştur.
Şimdi hükümetten beklenen, MHP’yi de dinlemesi, daha önceleri ülkücüleri tehlike olarak görüp bürokrasiden, ticaretten silme yanlışından dönmesidir.
Ne diyor Sayın Bahçeli, “FETÖ'yle OHAL kapsamında etkin ve çok boyutlu mücadele ederken dikkat edilmesi gereken hususlar vardır. Toplu görevden almalar yapılırken sağlam deliller esas olmalıdır. Her yönüyle araştırılmalı ve adaletin önüne çıkarılmalıdır. Yoğun şikayet ve eleştiriler, kardeşlerimizin de FETÖ'yle aynı kategoriye alındığı yönündedir. Suçsuzları mağdur etmek terör örgütünün zalimliği kadar tehlikelidir. Mazlumlara ilişilmemelidir. Toplumun her kesimi kaygılı ve huzursuzdur. Hükümetten beklentim FETÖ'nün kökünü kuruturken suçlu ile suçsuzun karıştırılmamasıdır.”
Ülkücü Karı-Koca
Karalamadan, zurnalcılık yapmadan, devletin poisinin, istihbaratının elinde bulunan verilerin dışındaki ihbarlara kulak asılmamalıdır.
Bunu neden yazdım. Memuriyete ilk başladıkları günden beri tanıdığım karı-koca mühendis arkadaşlarımızı FETÖ ilintili olarak açığa almışlar. Nisan 2016’da, darbe girişiminden aylar önce bu sitede yayınlanan “Ülkücü Paralel Var Mı?” başlıklı yazımda da belirttiğim gibi ülkücüden cematçi-paralel-fetöcü olmaz. Çünkü ülkücü öğretide biat yoktur. Bu arkadaşların ismini bildirenler ülkücüler üzeinden kendilerini aklamasınlar.
Zaman birlik olma, kucaklaşma zamanıdır. Devletler zayıfladığı ölçüde dost düşman diğer ülkelerin iştahları artar. Dost görünenin sömürmek, düşman olanın istila etmek için ağzı sulanır. Ve kullanacak işbirlikçi ve hain bulmakta zorlanmazlar.
Es-selam olsun, ves-selam olsun, has-kelam olsun darbeye geçit vermeyenlere.
kocayavuz16@gmai.com