Türkiye çok zor bir dönemeçten geçiyor. Bir darbenin önlenmesi her şeyin bittiği, bütün taşların yerine oturacağı anlamına gelmiyor. Etki- tepki mekaniği ile yepyeni sorunların,toplumsal çatışmaların meydana gelmesi mümkün. Bir darbeyi önlemek kadar sonrasını planlamak da önemlidir.
Toplum hala üzerindeki şoku atamadı. Bunun iki önemli sebebi var,birincisi medyanın darbe ihaneti ile ilgili her gün yeni ayrıntılar vererek tepkileri diri tutması,ikincisi ise darbenin içinde dini bir grubun yer almasıdır. Geçmiştekilerin tekrarı olan aynı ideolojik çizgide bir darbe olsa bu kadar tepki çekmez ,bu ölçüde hayal kırıklığına neden olmazdı.
Medya’nın toplumu darbelere karşı bilinçlendirmesi, yüreklendirmesi doğrudur. Ancak bu yapılırken TSK’ya karşı zafer kazanılmış havası vermek bir darbe kadar yıkıcı sonuçlara neden olur. Ayrıca yapılan yayınların öfke yüklemek yerine demokrasi bilincini güçlendirme maksadına matuf olması gerekir. Aksi takdirde öfke ile doldurulan toplum azgın sellere dönüşür, darbelerden daha ağır sonuçlar doğurur.
Devletle alelade örgütleri birbirinden ayıran hukuktur. Devlet demek aynı zamanda hukuk demektir. Darbe,iç ve dış savaş gibi dönemlerde –istisnai-tedbirler alınabilir.Ancak bu tedbirlerin devletin yapısını değiştirecek noktalara varmaması,devleti koruma amacının dışına taşmaması gerekir.Darbeden darbe çıkarmak toplumun hayatını hiçe sayarak yaptığı bütün fedakarlıkları boşa çıkarır.
Darbeler her şeyden önce bir zihniyetin ürünüdür. Halka inanmayan,millet iradesini tanımayan,onu küçük gören bir zihniyetin ürünü. İkinci neden, kapalı toplum kültürüdür.Bu ülkede sadece cemaatler değil, partiler,tarikatlar, hatta bazı kurumlar şeyh mürit ilişkisi ile yönetilmektedir. Hepsi de mutlak doğrunun kendilerinde olduğuna inanmaktadır. Onun için özeleştiri yapan grup pek azdır. Bu kurumların her biri adeta robot yetiştirme okuluna dönüşmüştür. Düşünmeyen,akletmeyen,gerçeği gördüğü zaman hakkını teslim etmeyen insanlar yetiştirmektedir. Halbuki, İslam’da hiç kimseye kayıtsız şartsız teslimiyet yoktur. Kayıtlı ve şartlı teslimiyet vardır. O kayıt ve şart İslam’ın hükümleri, milletin menfaatleridir.Peygamber efendimize vahiy mi , sizin içtihadınız mı diye soran, kendi içtihadım dediği zaman karşı fikirleri söyleyebilen bir medeniyet bugün aynı soruyu parti,cemaat,tarikat liderlerine soramıyorsa orada İslam’ın ana caddesinden de bir sapma vardır.
Bu ülke hür düşünceli ,hür vicdanlı insanlar yetiştirmediği müddetçe bu tip toplumsal travmalar devam edecektir. Çare demokrasi kültürünü yaygınlaştırmak,çokluk içinde bir olabileceğimizi öğrenmektir.
TÜRKÖNE VE AYHAN EREL
Eski Zaman gazetesi yazarları ile birlikte Mümtazer Türköne’de göz altına alındı. MHP camiası Türköne’yi iyi tanır. Türköne hem ülkücü hem de kardeşi Mustafa Türköne’yi şehit vermiş bir ailenin çocuğu. Yani ülkücü şehidi olan bir aile. Göz altı kararları internete düştüğünde herkes birilerine sahip çıktı,Türköne için kimsenin bir şey yazmaması doğrusu kanıma dokundu. Bazı meselelerde farklı düşünebilir, hatta kırıcı,incitici de olabiliriz. Bu,bu camianın içinden çıkmış birinin göz altına alınmasına oh olsun demeyi gerektirmez. Türköne iki defa Elazığ’da konferans verdi, ikisinde de söze başlarken ben ülkücüyüm diye başladı. Bugün kimi görüşleri Ülkücü Hareketin kabulleriyle ters düşebilir. Özellikle Kürt meselesinde çok yanlış şeyler söylediğini,yazdığını biliyorum. Bu konuda farklı düşündüğümü/zü kendisine de birkaç defa söyledim,yazdım,eleştirdim.Fakat bu Türköne’ye yapılanı hoş görmeyi gerektirmez. Bir yazarın gazetesi ile münasebeti profosyonelcedir,öyle ele alınmalıdır.Türköne darbecileri kazığa oturtmak gerekir diyen kişidir,dolayısıyla böyle bir suçlamayı da muameleyi de hak etmiyor.
Diğer taraftan MHP çağrı heyeti başkanı Ayhan Erel göz altına alındığında da aynı nobranlık yapıldı. Bazıları bunu paralel operasyonları ile ilişkilendirerek Erel üzerinden Akşener’e atışa başladı. Göz altı bağlamından çıkarılarak MHP’deki liderlik yarışının bir parçası haline getirildi. Halbuki Erel,paralel operasyonlarından değil,polise mukavemetten göz altına alınmıştı. Parti içi yarış demokrasinin bir gereğidir. Tercihi farklı diye bir ülkücünün göz altına alınmasından memnuniyet duyanın vicdanı da ülkücülüğü de yoktur. Erel’i yakından tanıyanlar hayatında hiçbir kırıklığının olmadığını belirtiyorlar. Muhalefetten birileri içeri tıkılsın diye elini ovuşturup bekleyenler,hatta neredeyse sosyal medyada jurnalcilik yapanlar var. Dün birbiri için can verenlerin bugün birbirinin ayağını kaydıracak noktaya gelmesi ne acı. Bu darbe aslında MHP’de değişimin ne kadar gerekli ve şart olduğunu göstermiştir.İktidara alternatif bir muhalefet olsaydı kimse bu çılgınlığı bu ihaneti yapmaya cesaret edemezdi. Yeni bir darbe görmek istemiyorsak iktidara alternatif güçlü bir muhalefet inşa etmek zorundayız.