Ülkemiz tarihten bugüne birçok defa coğrafyamızdaki diğer ülkelerin sığınma yeri olmuş, halen de olmaya devam etmektedir. Geçmişte de Suriye sorununa benzer Iraklı mülteciler sorunu olmuş, 1990’larda Körfez Savaşı esnasında milyonlarca mülteci sınırımıza akmış, yapılan stratejik yanlışlara, büyük ekonomik kayıplara ve pkk terör örgütünü besleyici sonuçlarına rağmen bu sorun, günümüzdeki sığınmacı sorununa baktığımızda daha tehlikesiz şekilde atlatılmıştır diyebiliriz.
Ancak 2011 yılından beri yürütülen Suriye politikası gün geçtikçe daha tehlikeleri noktalara doğru gitmektedir. Bu konuda önemli çalışmaları bulunan ve uzun yıllardır kurucusu olduğu Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi”nin hazırladığı raporlar ile zaman zaman yetkilileri uyaran Prof.Dr. Ümit ÖZDAĞ’ın geçtiğimiz günlerde Suriyeli göçmenler konusunda 2 dakikalık bir videosu yayımlandı. Burada devletin verileri ışığında bazı istatistiklere yer verilmiş.
Buna göre 2011 yılından beri ülkemize ilk başta denetimli daha sonra ise elini kolunu sallayarak giren Suriyeli Arap mültecilerden kayıt altına alınanlar 3,8 milyon kişi olup, 1,5 milyon da kayıtsız Suriyeli mülteci olduğu tahmin ediliyor. Yani ülkemizde 5,3 milyon Suriyeli Arap nüfus var. Bunlara İran, Irak, Afganistan ve diğer mültecileri de 1,4 milyon olarak eklersek toplam mülteci sayısı 6,7 milyona ulaşıyor. Yani nüfusumuzun % 8,5’i mülteci. Zaten yaşadığınız bölgede, hele büyük şehirlerde çarşıda, pazarda, belediye otobüsünde, tramvayda, metroda bir dolaşsanız bu rakamların çok iyimser olduğunu da göreceksiniz.
Özdağ, 2040 yılına kadar kayıtlı Suriyeli mülteci Arap sayısının 3,8 milyondan 7,46 milyona yükseleceğini, kayıtsızlar da hesaba katıldığı takdirde bu rakamın 10,4 milyona ulaşacağını ortaya koyuyor. Yani Türk coğrafyasında, Türk vatanında her 10 kişiden 1’i Suriyeli Arap olacak. Tabii ki bu demografik tehlike Suriyelilerle sınırlı değil, İran, Irak, Afganistan’dan gelenler de buna dahil. Eğer bugün 1,4 milyon olan diğer sığınmacılar da Türkiye’de kalırsa 2040 yılında 12,4 milyon sığınmacıyı Türk Milleti doyuracak. Bu sayılarla oluşan durum ise her 8 kişiden 1’inin sığınmacı olacağını gösteriyor.
Ümit Özdağ özellikle şu tehlikeye dikkat çekiyor; bu mülteci nüfusun, ülkemizin demografik (nüfus) yapısını, siyasi yapısını, hatta neden olacağı istikrarsızlıklarla jeopolitik yapısını sarsabileceğini, dağıtabileceğini, hatta milli devleti tasfiye edebileceğini söyleyerek Türk Milletine “buna evet der misiniz” diye de soruyor. İşin bir de sağlık yönü var. Bazı bulaşıcı hastalıklar konusunda aşılama yapılmamış bu sığınmacıların ülkemizde artık kaybolmaya yüz tutmuş bulaşıcı hastalıkları hortlatması da söz konusu. Özellikle son günlerde sık sık yaşanan ateş, kusma, ishal gibi ani salgınların bu şekilde tetiklendiği bazı doktorlar tarafından da dile getiriliyor.
Herhalde akıla ve Milli şuura sahip Türk vatandaşları bu duruma evet demeyecektir. Bu konu gerçekten beka sorunudur ve acilen çözülmelidir. Durum bu şekilde ortadayken Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün onca yanlış göçmen politikasına merhem olmayıp, sığınmacıları kontrol ve denetim altında kamplarda refah içinde yaşatma imkanı varken bunu beceremeyip ülkede demografik kaosa dur diyememesi, aslında Türk vatandaşları için suç duyurusu konusu iken, Göç İdaresinin bu milli tavrı gösterip yetkilileri uyaran Sn. Özdağ’a “Ülkemize sığınmış mazlumlara karşı, kin ve düşmanlığı teşvik ettiği” gerekçesiyle suç duyurusunda bulunacağını açıklaması tam anlamıyla abesle iştigaldir. Göç İdaresine buradan çağrıda bulunalım, aynı düşünceleri ben de paylaşıyorum, milyonlarca Türk de paylaşıyor. Ne yapacaksınız, milyonlarca Türk’ü vatanının geleceği için endişelendiğinden dolayı mahkûm mu ettireceksiniz? Bunun adı olsa olsa “Demografik Darbe” olur. Türk Milleti de buna izin vermez.
Suç duyurusunda mı bulunacaksınız? İşte Halep, İşte Arşın ! Buyurun bekliyoruz!
Türk ordusunun Barış Pınarı Harekatında başarılı olması, terörün kökünün kazınması, askerimizin ayağına taş değmemesi dileğiyle seferimiz kutlu olsun. Şehitlerimize rahmet, Gazilerimize şifa diliyorum.