ABD sisteminin başarısı, sadece güçlü,özgürlükçü ve kısa bir anayasaya sahip olması ile ilgili değildir. Böyle olduğunu düşünen ülkeler ABD anayasasının kopyası olan anayasalar yazmışlar ama başarılı olamamışlardır.
1853 tarihi Arjantin,1935 tarihli Filipinler ve daha yakın tarihli Brezilya anayasaları ABD tarzı anayasaların bazılarıdır. Özgürlükçü anayasalara sahip olmak bu ülkelerde demokrasilerin kesintiye uğramasına, totaliter yönetimler kurulmasına mani olamamıştır. Filipinlerde Marcos,Arjantinde Peron, Brezilya'da Vargas gibi otokratlar bu anayasaların yürürlükte olduğu zeminlerde ortaya çıkmıştır.
Bunun nedeni, ne kadar detaylı olursa olsun hiç bir kullanım kılavuzunun tüm ihtimalleri kapsayacak düzeyde olmaması ve öngörülmeyen durumlar için bir reçete sunamamasıdır.
Steven Levıtsky ile Danıel Zıblatt, Demokrasiler Nasıl Ölür adlı kitaplarında, ABD demokrasisinin başarısını Anayasalar kadar güçlü olan yazılı olmayan kurallara bağlarlar. Onlara göre, bu kurallar veya standartlar demokrasinin yumuşak korkulukları olarak görev yapar ve günlük siyasi yarışın yasakların olmadığı bir karışıklığa sürüklenmesini engellerler.
Levitsky ve Zıblatt'a göre, ABD demokrasisinin işleyişinde iki toplumsal kural büyük rol oynar, bunlar;karşılıklı tolerans ve kurumsal kendini tutmadır.
Karşılıklı tolerans; rakip parti veya siyasetçilerin, anayasal kurallar içinde kaldıkları müddetçe bizim kadar var olmak,güç yarışına girmek ve yönetmek hakkına sahip olduğunu bilmektir. Bu, siyasi rakiplerimizi düzgün,vatansever,kanunlara uyan vatandaşlar olarak eşitimiz olarak gördüğümüz anlamına gelir.Bir başka ifadeyle karşılıklı tolerans, siyasetçilerin birbirlerinin fikirlerine katılmadıkları konusunda karşılıklı olarak anlaşmaları ve buna karşılıklı tolerans göstermeleridir.
Birbirlerini düşman veya hain yerine koyan siyasi kültürlerde anayasaların işlevsiz kalacağına işaret eden yazarlar,ABD' de partilerin düşman yerine rakip olduklarını fark etmeleri ve birbirlerini yok etmek yerine gücü devridaim etmelerine inanmaları Amerika demokrasisinin başarısını hazırlayan en önemli kurallardan biri olduğunu söylerler.
Demokrasinin ayakta kalması için büyük öneme sahip kurallardan ikincisi , Kurumsal kendini tutma mekanizmasıdır. Bu bir anlamda, yasal imkanların cevaz verdiği konularda bir nevi kendini kısıtlama,tutma,sınırlama halini ifade eder. Buna siyasi kanaatkarlık da denilebilir. Levıtsky ve Zıblatt bunu şu şekilde açıklarlar: Demokrasiyi belirsiz bir süre boyunca oynanan oyun olarak düşünün. Oyunun gelecekte de oynanmasını garantiye almak için takımların rakip takımı oyundan elememek için kendilerini tutmaları ya da karşı takımı yok edecek noktaya getirmeyecek şekilde kendilerini kısıtlamalarıdır.Siyasette bu, adil oynamak,nezaketi korumak,kirli hilelerden kaçınmak ve sert taktiklere baş vurmamak anlamına gelir. ABD'de bütün kurumlar ellerinde bulunan gücü önlerinde hiç bir engel olmamasına rağmen kendilerini sınırlayarak kullanmışlardır. Söz gelimi, 1951 yılındaki Yirmi İkinci Anayasa Değişikliğine kadar ABD Anayasasında başkanların iki dönemden fazla görev yapmasını engelleyen bir madde yoktu. George Washington'un iki dönem başkanlık yaptıktan sonra 1797'de emekli olması bu yönde güçlü bir teamülün oluşmasına neden olmuştur. Sonra gelen başkanlar da yasal bir sınırlama olmamasına rağmen aynı yolu tutarak kendilerini iki dönem ile kısıtlamışlardır. Bunun istisnası Franklin D. Roosevelt'tir. Onun hırslarını dizginleyemeyerek dört dönem başkan seçilmesi, 1951 Anayasa değişikliğini getirmiş, iki dönem başkanlık yapma anayasal bir kural halini almıştır.
Bir ülkede demokrasinin yaşaması yazılı kurallar kadar, yazılı olmayan kurallara bağlıdır. Partiler birbirlerini ölümcül düşmanlar olarak gördükleri zaman siyasi yarışı kaybetmek veya kazanmak siyasi süreçlerin rutin bir parçası olmaktan çıkar ve taraflar için bir felaket halini alır. Bu gibi durumlarda, parti rekabeti karşılıklı tehdit algısına dönüşür ve karşılıklı tolerans kaybolmaya yüz tutar. Toleransın kaybolduğu yerde, siyasetçiler kendini tutma,kısıtlama kuralını bırakarak kazanmak için her türlü bedeli göze alabilirler. Bu noktaya gelindiğinde demokrasi için tehlike çanları çalıyor demektir.
Not:Steven Levıtsky ve Danıel Zıblatt'ın yazdığı, Salon yayınları arasında çıkan Demokrasiler Nasıl Ölür isimli kitabı bütün okuyucularıma önemle tavsiye ediyorum.