Deprem bölgesine yönelik yapılan uyarının devamında Ofluoğlu, "Ayrıca KOAH, astım, nefes darlığı, alerji gibi kronik hastalıkların hızlı ilerlemesine neden olmasının yanı sıra tekrarlayan üst solunum yolları hastalıklarına (kronik sinüzit, rinit) asbest ya da silika gibi diğer zararlı maddelerin etkisiyle de yıllar sonra akciğer kanserleri ve doku sertleşmesine bağlı solunum hastalıklarına neden olabilir” diye konuştu.
"BİNALAR YIKILDIĞINDA PEK ÇOK KİMYASAL ORTAMA SALINIYOR"
Enkaz kaldırma veya hasarlı binaların yıkımında çok miktarda toz ve toksik maddenin atmosfere dağıldığını bu nedenle enkazlarda çalışanların, direkt bu toz ve kimyasallara maruz kaldığını vurgulayan Medicana Çamlıca Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı, Uzm. Dr. Hacer Ofluoğlu, “Tozların yayılması ile çevre ve halk sağlığı sorunu ortaya çıkıyor. Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC-The International Agency for Research on Cancer) sınıflamasına göre insanlar üzerinde kesin kanserojen (Grup 1) sınıfında yer alıyor. Asbest, tek başına akciğer kanseri gelişimi için beş kat risk oluşturuyor. Binalar yıkıldığında sadece asbest değil, solunan havayı kirleten pek çok kimyasal ortama salınıyor. Organik, inorganik tozlarla moloz ve hafriyatlardan ortama salınan kimyasalların tepkimeye girmesiyle toksik gazlar açığa çıkıyor” diye konuştu.
GÖZLE GÖRÜLMEYEN DNA PARÇALAYICI: ASBEST TEHLİKESİ
2010 yılında yasaklanana kadar asbestin yaygın bir kullanımı olduğunu belirten Uzm. Dr. Hacer Ofluoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Asbest lifleri havada solunur hale geldiklerinde tehlikelidir, öldürücüdür. Solunan lifler akciğerlerde birikir ve zarar verir. Bu durumda akciğerde zedelenmeler başlar ve bu da akciğerin çalışmasını engeller ve kansere yol açar. Asbestli malzemelerin gerek üretiminde gerekse sökümünde çalışanlar, gerekli önlemlerin alınmaması durumunda, farkında olmadan bu maddeye maruz kalabilirler. Asbest, akciğer zarları arasında sıvı toplanması, kireçlenme, akciğer zarı kalınlaşması ve akciğer dokusunda bağ dokusu oluşumu gibi kalıcı hasar veren hayati tehlike taşıyan hastalıklara neden olabilir. Bu nedenle enkaz kaldırma çalışmaları profesyonel ekipler tarafından, uygun teçhizat ile yapılmalı, asbest yayılma riskine karşı makineler uygun şekilde kullanılmalıdır. Çalışma sahalarında sivil vatandaşlar bulunmamalı ve uzaklaştırılmalıdır. Enkaz kaldırma çalışmalarında sulama yapılması sulama yapılması, kaldırılan tozun etkisini azaltır. Bu nedenle enkaz çalışmalarına mutlaka sulama eşlik etmelidir. Kaldırılan enkazın döküleceği yerler doğru ve merkezi bir planlama ile belirlenmeli, rastgele hafriyat dökülmesi engellenmelidir. Enkaz kaldırma çalışmasına katılanların ‘FFP2’ veya ‘FFP3’ tipi yüksek koruyucu maske kullanması, sağlık açısından bir zorunluluktur. Pandemi döneminde yaygın kullanıma giren basit cerrahi maskeler bu maddelere karşı koruyucu değildir.”
MANTAR VE KRONİK AKCİĞER HASTALIKLARI RİSKİ
Enkaz kaldırma çalışmaları başta olmak üzere, deprem bölgesinde görev yapanların yüksek filtreli ve iş güvenliğine uygun maske kullanmaları gerektiğinin önemle altını çizen Ofluoğlu, “Profesyonel ekipmana ve bilgiye sahip olmayanların enkaz bölgelerinde çalıştırılmaması, vatandaşların ve diğer saha çalışanlarının mecburu olmadıkça bu bölgelere yaklaştırılmaması gerekmektedir. KOAH, astım, nefes darlığı, alerji gibi kronik hastalıkları olanların kesinlikle koruyucu maske takması gerekmektedir” ifadesini kullandı.
Uzm. Dr. Hacer Ofluoğlu, ayrıca inşaat tozunun ve bölgede kirlenen havanın, bazı mantar enfeksiyonlarının akciğere yerleşmesine neden olabileceğini dile getirerek, “Bu enfeksiyonlar akciğerlerde kalıcı hasara neden olabilir. Özellikle kronik hastalığı olan, akciğer hastalığı olan kişilerde bu daha önem arz edebilir” dedi.
KRONİK HASTALIKLARI OLANLAR İÇİN RİSK OLUŞTURUYOR
Bölgede kirlenen havaya da dikkati çeken Uzm. Dr. Ofluoğlu, şunları kaydetti:
“Bölgede ısınma konusu da şu an ciddi bir sorun. Isınma için kullanılan malzemelerin yanı sıra ani sıcaklık değişimleri, havadaki basıncın, nem oranının ani alçalma ve yükselmeleri de yoğun sis ortamı oluşturuyor. Bu da astım, KOAH, alerji gibi kronik hastalıkları olanlar için risk oluşturuyor. Bu da kronik akciğer hastalıkları olanlarda oldukça büyük sorun teşkil ediyor. Sisli, nemli ortamda partikül yoğunluğu da çok fazla oluyor. Havadaki partiküllerin yoğunlaşması solunum yoluna virüslerin özellikle partiküllerle birlikte hızlı taşınmasına neden oluyor. Böyle havalarda özellikle kronik akciğer hastalığı olan hastalarımızın mümkün olduğu kadar maske kullanmasını öneriyoruz. Kapalı ve temiz ortamda olamayanlara ağızlarını, burunlarını sarmaları ve maskenin sıkıca takılması, önlemlerin ise unutulmaması gerekiyor."