Halaçoğlu, Dersim'de yaşanan olayın halkla bir çatışma olmadığını, isyan çıkaran 6 aşirete yönelik bir bastırma olduğunu söyledi. Çetelerin köylerde barınmasından dolayı, birçok bölgenin bombalandığını, bu bombalama sırasında da istenmeyen olaylar olmasının normal olduğunu dile getirdi. 

Dersim için devlet adına özür dilemenin anlamsız olduğunu vurgulayan Halaçoğlu, "neyin özrünü diliyorsunuz, o zaman PKK'dan da özür dileyin, Dersim'in 20 katı insan öldü" dedi.

Halaçoğlu, Dersim'de yaşanan olayın halkla bir çatışma olmadığını, isyan çıkaran 6 aşirete yönelik bir bastırma olduğunu söyledi. Çetelerin köylerde barınmasından dolayı, birçok bölgenin bombalandığını, bu bombalama sırasında da istenmeyen olaylar olmasının normal olduğunu dile getirdi.

Dersim için devlet adına özür dilemenin anlamsız olduğunu vurgulayan Halaçoğlu, "neyin özrünü diliyorsunuz, o zaman PKK'dan da özür dileyin, Dersim'in 20 katı insan öldü" dedi.İşte Yusuf Halaçoğlu'nun "tarihi bilgilerle konuşuyorum" dediği açıklamaları... 

SİVAS'TAKİ ÇORUM'DAKİ ALEVİLERE BİR ŞEY YAPILMADI

-Dersim olayları için katliam ya sa soykırım tanımlaması yapanlara karşı siz bunun böyle olmadığını söylüyorsunuz. Neden soykırım ya da katliam değil?

Dersimdeki olaylarla ilgili olarak soykırım kelimesi abesle iştigaldir. Orada normal halkla çatışma söz konusu değil, devlete isyan etmiş bir grupla bir çatışma söz konusu. Bundan önceki isyanlara bakarsanız 1921'de Koçgir isyanı var, 1925'te Şeyh Sait isyanı var, 1927'den itibaren 1930'a kadar süre Van isyanları var. Bunlar devlete başkaldırmış kişilerin bastırılmasından öte bir şey değil. Öte yandan Dersim'deki hadiselerde ayaklanan 6 aşiret vardı, bunun yanında ayaklanmayan 60 aşiret daha var, onlarla herhangi bir çatışma da söz konusu değil, bu bir mezhepsel çatışma da değil. Eğer sadece Alevilere saldırı söz konusu olsa, inanca yönelik bir yok etme var dersiniz ama öyle bir durum kesinlikle yok, çünkü Sivas'taki, Çorum'daki Aleviler duruyor, hiç kimse onlara saldırmıyor.

ERMENİLERLE KÜRTLER TOPLANTI YAPTI

1930'lardan itibaren önce 2 Kasım 1935'de Halep'te, 3 Kasım 1935'de de Kamışlı'da (Suriye) Ermenilerle Türkiye'den de giden Kürtlerin bir araya gelerek toplantı yapması var. Orada İtalyan ve Fransızlarla işbirliğinde bulunarak silah vermeleri karşılığında ayaklanacaklarını beyan ettiler. Bütün bunlardan sonra buna soykırım denebilir mi?

-Şu çok konuşulan arşivler açıldı mı?

SADECE BİZ DE DEĞİL YABANCI ÜLKELERDE DE ARŞİVLER AÇIK

Mama Sandalyesi Ne İşe Yarar? Mama Sandalyesi Ne İşe Yarar?

Hepsi açık. Arşivler açık mı sorusu Türkiye'de bir hastalık. Hayatında arşive gitmemiş insanlar arşiv açık mı diye soruyor. Ben hangi arşiv dediğimde Tarih Kurumu Arşivleri diyorlar, Dersimle ilgili orada bir belge yok ki, asıl cumhuriyet Arşivlerinde var. Bir de TBMM tutanakları var. Ama bunların dışında İtalya'da, Fransa'da, İngiltere'de bu arşivler var. Suriye'de Ermeni ve Kürtlerin birlikte kurdukları Hoybun cemiyeti doğrudan bu ayaklanmalar için silah göderiyor. Şimdi siz bunları göz önüne almak zorundasınız. Onun dışında, buradaki olayların yatışması için, ayaklanmamaları için devlet tarafından oraya arabulucu gönderiliyor ama kimseyi dinlemiyorlar. Ondan sonra da haliyle olaylar başlıyor. Üstelik Singeç köprüsünün bulunduğu yerde de mevcut karakoldaki 33 askeri şehit ediyorlar. Değişik yerlerde yine karakollara saldırma, yakıp yıkmalar oluyor, hırsızlık almış başını gitmiş. Haliyle devlet bir inzibat sistemi kurmak zorundadır devlet.

Eğer devlet orada topyekün halkla çatışmış olsaydı, o gün o emri verenler,i oraya askeri gönderenlere oradaki insanlar oy verir miydi? Niye hala onlara oy veriyorlar.

-Devlet müdahale sürecini nasıl planladı Dersim'de?

MURAT BARDAKÇI'NIN DEDESİ ARACI OLARAK GİTTİ 

Önceden o bölgede araştırmalar yapıldı ama bunun da öncesi var. Bu bölgelerdeki insanlara teklifte bulunuldu, "geçiminizi burada sağlayamıyorsanız size Elazığ tarafından, batı taraftan arazi verelim dediler, bu teklifi önce kabul ettiler. Daha sonra oraya Murat Bardakçı'nın dedesi Celal Bardakçı gönderildi, orada bir sürü görüşmeler yaptı, silahlarınızı bırakın, devlete teslim edin dendi ama sonradan kabul etmediler.

SEYİT RIZA'NIN SEYİTLİKLE ALAKASI YOK 

Seyit Rıza Koçgiri isyanı sırasında devletle beraber Ankara'ya gitti, sonra "gidip ben oradaki aşiretlerle görüşeceğim" diye geri döndükten sonra Van isyanı sırasında teşvikçi oldu. Seyit Rıza deniyor ama seyitlikle alakası yok. Seyit olması için Arap olması lazım, Seyit; peygamber sülalesinden gelen demektir. Peygamberimiz Arap olduğuna göre, eğer kendisi Türkmense de Kürtse de Seyit olması mümkün değil. Beni "Horasan'a olmazsa Halep'e sürgün edin" demesinin sebebi başka ne olabilir. Dolayısıyla, Evlad-ı Fatihanla, yani Hasan ve Hüseyin'le kıyaslanması mümkün değil bunların. Bir defa o insanlar masum, seyahat anında verilen talimat üzerine şehit ediliyorlar ama bunlar devlete isyan etmişler, bir sürü askerini katletmişler, köprülerini yıkmışlar.

HALİYLE ORALAR BOMBALANDI, İSTENMEYEN HADİSELER OLMUŞ OLABİLİR 

Buralara hangi bölgelerden askerin gireceği planlandı. Etrafta çok fazla mağara olduğu için, askerin girmesinin mümkün olmadığı yerlerde bombalama söz konu edildi ve haliyle bombalandı. Şöyle düşünün; ABD Bağdat'ı bombalıyor, niye bombalıyor, Saddam'ı devirmek için. O bombalamalarda ne kadar insan öldü? Aynı şey bunun için de geçerli. Tabii bu arada istenmeyen hadiseler meydana gelmiştir, orada çatışmanın içinde olmayan sivil insanlar da hayatını kaybetmiştir, çünkü eşkıya dediğiniz gruplar köylerde barınıyorlar.

Burada özellikle sivil insanlar ya da orada yaşayanları katletme düşüncesi söz konusu değil. Zaten edilecek olsaydı niye onları en güzel yerlere göndersinler, Aydın'a, İzmir'e, Manisa'ya...

-Erdoğan, Başbakan olduğu dönemde devlet adına özür dilemişti? Ya da gerçekten diledi mi, devlet adına özür nasıl dilenir?

ONA ÖZÜR DİLEME YETKİSİNİ KİM VERİYOR? 

Bir kere özür dilemesi yanlış. Bu işi Başbakan mı yaptı ki özür diliyor. Devlet adına ona bu yetkiyi kim veriyor, meclisten öyle bir karar çıktı mı, kendi başına "özür diliyorum"diyor. Ben vermiyorum o izni! Biz bu konu mecliste konuşurken de söyledik. Başbakan bir tane belge ortaya koyuyor, bende de onun karşısına koymak için 50 tane belge var. Tarihi dönemler kendi çerçevesi içinde değerlendirilir, günümüze göre değerlendiremezsin. Burada yapılması gereken şey, spekülasyonların önüne geçmek için bu konuyu önce adam gibi araştırmanız gerekir. İşin içinde İtalyanlar, Fransızlar, İngilizler, Ruslar var. Bunların devlet arşivlerine baktınız mı, bunlar neyi planlamışlar ne kadar destek vermişleri neyi karıştırmışlar, Dersim olaylarında ne kadar subayları var. Bunları belirlemişler mi, hayır! Neyin özrünü diliyorsun?

-CHP Genel Başkan Yardımcısı da dün çıkıp CHP adına özür diledi, nasıl değerlendiriyorsunuz?

O ZAMAN PKK'DAN DA ÖZÜR DİLEYECEKSİN 

Başbakan bizi ilgilendirir ama CHP'nin özrü bizi ilgilendirmez. Parti olarak özür diliyorlarsa dilesinler. Ama ben şunu söylüyorum; neyin özrünü diliyorsun? O zaman çıkıp PKK'dan da özür dileyeceksin! Dersim'den 20 kat daha fazla 40 bin insan öldü. PKK'ya ben silahını eline al dağa mı çık dedim, kendisine baskı mı yaptım dağa çıkması için. O, bebekleri öldürüken, köylere baskın yaparken, yaşlı insanları yere sererken, otobüslerde insanları yakarken suç devletin mi, neyin özrünü dileyecek. Ben Seyit Rıza'ya dağa mı çık dedim, niye dağa çıktı? Efendim oraya yol yapılamazmış, oraya devlet giremezmiş, bunun için isyan ediyor. Bu isyanların devamında benzer bir sürü isyan yapılıyor. Çünkü derebeyi hükmündeler, tek hakim kendileri, astığım astık kestiğim kestik ağalık sistemini sürdürüyorlar, devlet de bunun önüne geçmeye çalışıyor. Yani tam tersine oradaki insanları baskı altından kurtarmak daha insani bir hayat seviyesine ulaştırmak için yapıyorlar.

DÜNYANIN HİÇBİR ÜLKESİNDE BU KADAR HUKUKSUZLUK GÖRÜLMEMİŞTİR 

Adam Silopi'de bağımsız özerklik ilan ettim diyebiliyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadar hukuksuzluk görülmemiştir. Almanya'da bunu söylesin bakın ne oluyor. Bir hukuk devletiyseniz hukukun gereklerini yerine getirmekle mükellefsiniz. Geçtiğimiz ay 6-7 Ekim'de ayaklandı millet, ne yaptılar, 220 tanesi okul olmak üzere, kan merkezleri, yuvaların da içinde bulunduğu 1113 tane bina yaktılar. 1177 tane de araç yaktılar, hiç suçu olmayan insanların eşyalarına zarar verdiler, dükkanları yağmaladılar. Peki, devlet bunları yapanlara müdahale etmeyecek mi, suçsuz insanların haklarını korumayacak mı. Bunların hakkını koruduğunuzda insalar ölünce bu soykırım mı olacak? 

İnsanlar, suçlu muydu değil miydi bunları bırakıyorlar, insan hakları diyorlar. İnsan hakları diğer insanlara zarar verilmemesini gerektiren hallerdir. Bir tane gayrı ahlaki biri çıkıp ortalığa ateş açmaya başlayınca terörist diyoruz ama bunu topyekün yaptıklarında hak vermeye çalışıyoruz. Bunu söyleyenler de Alevi olan veya Aleviliği farklı yorumlayanlarla özellikle Kürtçülük yapanların Alevileri de yanlarına çekmek için sürdürdükleri bir politikadır.

-Ermeni tehcirinin 100'üncü yılına çok az bir zaman kaldı. Geçen yıl Başbakan Erdoğan bir açıklama yapmış ve bu açıklama Ermenileri memnun etmişti. Ne yapacak Türkiye 100'üncü yılda, ne yapmalı?

CUMHURBAŞKANI HEMEN SOYKIRIMI KABUL EDECEK 

Eğer birazcık Türk kamuoyu Başbakan gibi düşünüyor olsa Başbakan yani şimdiki Cumhurbaşkanı hemen soykırımı kabul edecek. Erdoğan o zaman bunu söylerken, bir şeyi göz ününde tutmadı; Ermenilerden ne kadar insan öldü, 1,5 milyon diyorlar. Biz de diyoruz ki Ermenilerin Birinci Dünya savaşı öncesi ve sonrası nüfuslarına bakın. Her ikisinde de Osmanlı kayıtlarına bakmaya da gerek yok, yabancıların yaptıklarına bakın. En son, 1922 Kasım'ında İngiliz ve Amerikalıların BM adına yaptıkları araştırmalarda en azından Osmanlı Ermenilerinin 1 milyon 200 bininin hayatta olduğunu söylüyorlar. 1,5 milyon Ermeni öldü iddiası yanlış. Ama bir gerçek var ki; Ermeni çeteleri 1914-1921 yılları arasında 518 bin 301 Müslüman Türk'ü katletti. Bunlar tek tek, isim isim, köyleriyle, hangi çete tarafından yapıldığı kayıtlı.

BİR TANE TOPLU MEZAR YOK 

Ben 2003 yılında Kars'ın Derecik köyünde bir toplu mezar açılışında, 476 kişinin ve yabancı basının önünde Ermenilere şunu söylemiştim; Bunu bir siyasi polemik haline getirmemek gerekir, gerçekten ne olduğunu anlamak istiyorsanız, Türkiye'de bizim size gösterebileceğimiz, Ermenilerin yaptığı katliamları gösteren 100'e yakın toplu mezar var, ama siz bana bir tane Ermeni toplu mezarı gösterin, ben sizi çağırıp açacağım. Aradan 11 sene geçti bir tek toplu mezar gösteremediler. Onlar bize, "işte siz bunları nehirlere attınız, dağlarda bıraktınız, kurda kuşa yem yaptınız" dediler. 1,5 milyon insanı öldürmüşsek, nereye atacaksın, atılması mümkün mü? Yani muhakkak bir yerlere gömmek zorundasın, ortalık hastalıktan geçilmez. Dolayısıyla yalan olduğu belliydi, çünkü biz yaptığımız araştırmalarda Ermenilerin ölmediğini tespit ettik. 1922 Kasımında Ermeni kimliğinde olanların sayısı 281 binin üzerindeydi. Yur dışına gidenlerin sayısı BM kayıtlarına göre 817 bin 873. Ermeniler Türkiye'den göç etmiştir diye açık açık yazıyor. Şimdi madem öldüler bunlar nereden çıktı. Demek ki buradaki mesele gerçekleri öğrenmek değil, siyaseten rant elde etmek veya kendi toplumuna bir ivme kazandıracak bir düşman göstermek, başka bir şey değil.

-Böyle baktığınızda, çözüm sürecini de hesaba katarsak Türkiye bir yere mi sıkıştırılıyor?

BATI TÜRKİYE'DEN VAZGEÇER Mİ? 

Tabi ki. Türkiye'nin Sevr'le birlikte arzu edilen biçimde bölünmediği ve milli mücadeleyle kendisini tekrar toparladığı herkesçe malum. Şimdi, bunu bilen batı bugün bu tezinden vazgeçer mi sanıyorsunuz. Aslında 2001'lerde BOP çizlirken Amerika'da bizzat Pentagon Ortadoğu'nun haritasını yeniden yayınladı, şekillendirdi. Dışişleri Bakanı Rice, 11 Eylül sonrasında açık açık "Ortadoğu'nun sınırları değişecektir, haritası değişecektir" diye söyledi. Bunlar hangi sebeple olabilir? Bu bölgenin hem jeopolitik durumu, hem ekonomik durumu bütün herkesin ağzını sulandırıyor. Çünkü dünya petrollerinin yüzde 70'i bu bölge de, doğalgaz aynı şekilde. ABD, dünya petrollerinin yüzde 26'sını tek başına harcıyor, kendi petrolünün yetmesi mümkün mü? Yüzde 20'sini de Avrupa harcıyor. Batı İslam dünyasında emperyalist yüzünü tekrar gösteriyor ve kendisine hiç itiraz etmeyecek, körü körüne bağlı olacak bir devlet yaratmaya çalışıyor; Kürdistan! Çünkü tarihte hiç devlet kurmamış bir milletten bahsediyoruz Kürtler diye. Şimdi, böyle milleti yönetmek çok daha kolaydır çünkü bir yere sığınma ihtiyacı hissedecektir.

-Siz tezkereye evet dediniz ve tezkereye bağlı olarak peşmerge Türkiye üzerinden Kobani'ye geçti. Toplumun milliyetçi kesimi tarafından da oldukça eleştiri aldınız, ne düşünüyorsunuz?

PEŞMERGENİN TEZKERE İLE ALAKASI YOK 

Peşmerge ile tezkerenin hiç alakası yok. Çünkü tezkere Anayasa'nın 92. maddesi gereğince verildi. 92. madde de Türkiye'ye gelen herhangi bir tahdide karşı TSK'nin başka ülkelere gönderilmesi, yabancı silahlı kuvvetlerinin Türkiye'de bulunması şeklindedir. Bundan maksatla Anayasanın 92. maddesi de NATO'yla bağlantılıç. Türkiye'ye olası bir saldırıda eğer Türkiye ihtiyaç duyarsa yabancı silahlı kuvvetleri davet edebilir anlamında. Irak Anayasasına baktığınız zaman peşmergeleri iç güvenlik hizmetinde gösterir, Irak ordusundan değil. Yabancı silahlı kuvvetler olarak Irak ordusunu düşünsek bile peşmerge Irak ordusu değil. Dolayısıyla AKP'nin yaptığı hem Anayasayı ihlaldir hem de Uluslararası hukuku ihlaldir. Çünkü peşmerge sadece bir bölgenin güvenlik işlerini yerine getirmek için kurulmuş bir silahlı güçtür.

Biz bir dönem öncesinde de tezkereye evet dedik. Biz hayır deseydik bu sefer HDP ile aynı kulvardaydık, PKK ile aynı şeye hayır demiş olacaktık. Bizim Evet dememizin sebebi TSK'nin caydırıcılık gücünü artırmak içindir. IŞİD bir terör örgütüdür, bunu herkes kabul ediyor. Amerika haricinde herkes PYD'nin de terör örgütü olduğunu kabul ediyor, hükümet de kabul ediyor. Ama garabete bakın ki, PYD için "PYD'ye yardım etmek PKK'ya yardım etmektir" diyen Cumhurbaşkanı Obama'ya peşmergenin Türkiye'den geçirilmesi ve PYD'ye yardım için geçirilmesi teklifinde bulundum dedi. Terör gruplarına yardım için kendsi teklifte bulunduğunu söylüyor. Bunun tezkere ile alakası yok, bizim insanlarımızın bunları iyi düşünmesi lazım. Biz bunun Anayasaya aykırı olduğunu meclise ilettik, bizzat görüşme talebinde bulundum ama kabul edilmedi.

Editör: TE Bilişim