İktidara yakın Akit Gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, bugün kaleme aldığı "Seçim sonuçlarını ne belirleyecek" başlıklı yazısında seçim güvenliğine dikkat çekti. Dilipak, "Seçim sonucunu, seçmenin oylarından önce sonra, savcılar belirleyecek bu durumda" dedi.
İsim vermeden gündemki özellikle Gülşen'in tutuklanması olayına dikkat çekerek, "Seçime doğru giderken; aile, ahlaksızlık, uyuşturucu, yolsuzluk ve gençlik konuları tartışılıyor. Hepsi de savcılıkları ilgilendiren konular. Ama ne siyasiler, ne iddiaların muhatapları ne de savcılardan ses yok" diyen Dilipak şunları yazdı:
"Seçime doğru giderken; aile, ahlaksızlık, uyuşturucu, yolsuzluk ve gençlik konuları tartışılıyor.
Hepsi de savcılıkları ilgilendiren konular. Ama ne siyasiler, ne iddiaların muhatapları ne de savcılardan ses yok.
İddialar ortada. Müddei iddiasını isbatla mükellef. Tamam doğru, zaten iddia sahipleri susmuyorlar ki. Tamam bunlar da doğru olmayabilir. Kurgulanmış olabilir. Bunu Ergenekon davasında görmedik mi?
Peki bu tartışmaya son noktayı kim koyacak?
Trollerle bunlara cevap vermek mümkün değil.
Karşı söylemlerle bunların üstesinden gelmek mümkün değil.
Hele birilerinin, “bak siz de bunları yapmadınız mı” diye geçmişte yapılan yanlışlar ve bugüne dönük “biz şu hizmetleri yaptık” gibi bir savunma da işe yaramıyor.
Biri bir kitap yazıyor, anında o konuda on tane YouTube videosu yayınlanıyor. Biri bir Twit dizisi yayınlıyor, bir başkası onun videosunu yayınlıyor. Bu yurt içinden ve yurt dışından anında sosyal media’da viral hale getiriliyor.
Dikkat ederseniz, muhalifler de bu iddiaları dinlendirirken, bir yandan da, yerli ya da yabancı istihbarat örgütleri de bu süreçte yer almış olmalı ki, süreçle ilgili aktüel bilgiler de servis ediliyor. Yeni yeni iddialar servis edilerek bu konular aylarca gündemde tutulabiliyor.
Seçime doğru bu konuda bir yandan yeni iddialar servis edilirken, bir yandan da eski defterlerin karıştırılacağı anlaşılıyor.
Bana kalırsa servis edilen iddialar, çok küçük bir kısım. Aba altında sopa gösteriliyor da olabilir.
Bu yöntemle adaylar belli olduktan sonra, bütün adaylar aslında sosyal medianın tarassutu, tehdit ve gözetimi altında olacak. Kasetler daha çok kamuoyunu etkilemek açısından sosyal siyaset, sosyal psikoloji açısından önemli.
Asıl yolsuzluk, rüşvet, torpil, karanlık-kayıt dışı para ilişkileri, uyuşturucu, mafyöz ilişkiler önemli.
Sosyal ağdaki iddialar ve iddia sahipleri taranmalı. O iddiaların sahiplerinden ve irtibatlı kişi ya da kuruluşlardan, iddialarla ilgili bilgi ve belgeler istenmeli.
Bakın def-i mazarrat, celbi menafiden evladır. Bakın haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder. Bakın batılın tasviri saf zihinleri idlal eder.
Söylenti kargaşanın ikiz kardeşidir. Söylenti olan yerde iftira, yalan, gıybet, dedikodu, iftira gibi toplumu ifsad eden her türlü ahlaksızlık hayat bulur.
Niye bankacılık sistemi, Faktoring üzerine kimse gitmez. Borsa ve bu sistemlerin çok büyük ölçüde şeffaf olması gerekir.
İddia sahiplerinin kim oldukları bir savcı için önemli olmamalı. İddia doğru ise gereği, doğru değilse, iftira ya da toplumda güvensizlik oluşturtmaya yönelik, kamu güvenliği açısından sorun oluşturdukları için haklarında soruşturma açılır.
İddialar soruşturulmayınca bir “Dehşet dengesi” oluşturuyor. Taraflar aynı terazinin kefesinde kendi vurgunlarını meşrulaştırmaya çalışıyor bu şekilde. Tabii bu teraziyi tutan elin, adaletin eli olmasını istemiyor onun için de birileri sanki!
Adalet mülkün temelidir.
Gerçekten adil biri, rehberimiz, önderimiz gibi “bir elime ayı, bir elime güneşi verseniz boyun eğmem sizin tehditlerinize” demesi gerekir. “Hak namına haksızlığa ölsem tapamam” demesi gerekir.
Ben 50 yıllık kesintisiz sanığım ve hâlâ da sanığım. Hapse girmekle sonuçlanan hiçbir davam olmadı. 60 darbesi dışındaki bütün darbelerin sanığıyım. Savcıların gadrine uğradım.
Hele Çevik Bir her ay mahkemelere yazı yazıp, hakkımdaki işlemleri soruyordu, her hafta hakkımda suç duyurusunda bulunuyordu.
Neyse bu ülkede namuslu savcılar da var, hakimler de var; ki, 19 yıl süren mahkemeden sonra Erkaya davasında haczedilen evimi geri alabiliyorum.
Bunlar dün de böyleydi, tarih boyunca da bunlar hep oldu.
Allah’ın adını kullanarak Peygamberin torunlarını katlettiler.
Yasaya göre karar veren değil, verdikleri karar yasa sayılan yargıçlar vardı. Savcısı, savunması, temyizi olmayan davalar görüldü. Darbe dönemlerinden geçip geldik. Tercüme yanlışları ile yasalaşan, batıdan tercüme, gerekçesiz meclise sevk edilip, müzakeresiz bir şekilde oybirliği ile kabul edilen yasalar oldu.
Müddei iddiasını isbatla mükellefir.
Beraat-ı zimmet esastır. İddiasını isbat edemeyen müfteri olur. Haddi Lian sebebidir.
Yani kişi isnat ettiği şeyi isbatlayamazsa, kişi hükmen o şeyi yapmış gibi muaheze edilir.
İhbar incelenmezse fitneye kapı aralanır. Evet, seçim sonucunu, seçmenin oylarından önce sonra, savcılar belirleyecek bu durumda. İnşallah hak yerini bulur.
Demokrasilerde de çare tükeniyor bazan! Zaten demokrasi sözlük anlamıyla bile bizde olmadı gibi. Biz batı demokrasisini Irak’ı işgalinde, plandemi sürecinde görmedik mi!
Bizdeki defolu ve kötü bir örneği. Plandemi sonrası dünyada bugünkü sürecin adı ne o da tartışmalı.
Yargıçların süreçteki rolüne gelince, bazan kararları ile bazan kararsızlıkları ile sessizlikleri ile sonucu belirliyorlar. Zaten bizler susarsak, Şeytan daha gür bir sesle, tüm mecralardan konuşacaktır.
O zaman da ne olacak, onu hep birlikte yaşayarak göreceğiz.
Selâm ve dua ile."